Şimdi hilim, hayâ, edep, ahlâk ve yumuşaklık incisi Hz. Osman (r.a.)'in dilinden dökülen gaybî incileri sizlere sunuyorum. Allah ondan razı olsun ki, o din büyüğü şöyle buyurdular; "Duvarın altında ikisine ait bir hazine vardı; babaları da sâlih bir kimse idi." Mealindeki âyet hakkındaki görüşü. (Kehf suresinde)
Hazine, altından bir sahifedir; üzerinde yedi satır yazı vardır;
Birincisatırda: "Ölümü bilip de gülen kimseye şaşarım."
İkincisatırda: "Dünyanın fâni olduğunu bilip de ona rağbet eden kimseye şaşarım!"
Üçüncüsatırda: "Her şeyin kader ile döndüğünü bilip de elden çıkan şeye üzülen kimseye şaşarım!"
Dördüncüsatırda: "Bir hesaba tâbi tutulacağını bildiği halde mal toplayan kimseye şaşarım!"
Beşincisatırda: "Cehennem ateşini bilip de günah işleyen kimseye şaşarım!"
Altıncısatırda: "Allah'ı yakinen bilip de O'ndan başkasını anan kimseye şaşarım!"
Yedincisatırda: "Cennet'i yakinen bilip de dünyada istirahat uman kimseye ve bir de şeytanı düşman bildiği hâlde ona itaat eden kimseye şaşarım!.. "
Bir Yahudiyle bir münafık, şu veya bu meseleden kavga ediyorlar. Yahudi, hesaplaşmak üzere, münafığı, Allah Resûlünün huzuruna davet ediyor:
- Haydi gidelim; O hükmetsin!..
- Hayır, Kâab Bin Eşrefe gidelim!
- Nasıl olur?..Onun gibi âdil bir hâkime gitmek dururken Kâab'dan nasıl bahsedebiliyorsun?
Münafık çaresiz kalıyor ve Büyük Huzura çıkıyorlar...Taraflar meselelerini anlatıyor, iddialarını ileri sürüyorlar...
Allah Resulünün verdikleri hüküm Yahudiden yana... Fakat münafık razı olur mu Peygamber adaletinden... Hemen çekiyor Yahudi'nin eteğinden ve diyor ki:
- Seninle Ömer'e gidelim, o hüküm versin...
- Nasıl olur, Peygamberinin hükmünü Ömer nasıl değiştirebilir?
- Ne olursa olsun, kalk gidelim!
Ömer'in karşısındalar... Yahudi söz alıyor:
- Bu dâva üzerinde hüküm almak üzere evvelâ Peygamberinize gittik. Lehimde hüküm verdi. Şimdi bu adam razı olmuyor o hükümden... Senin yeniden karar vermeni istiyor. Israrına dayanamadığını için geldim. Lüzum yoktu.
Hazret-i Ömer, münafığa hitap ediyor:
- Ne dersin, doğru mu bunlar?
- Evet...
Bunun üzerine kılıcını çekiyor Ömer ve haykırıyor:
- Ben Allah Resûlünün hükümlerinden razı olmayanlar hakkında işte böyle hükmederim!
Ve münafığın kellesi düşüyor... O zaman Cebrail (as) iniyor ve Allah'ın Resûlüne hitab ediyor:
-Ömer, hakla bâtıl arasını ayırt etti"
ve Ömer'e, ayırt edici 'Faruk' lâkabı takılıyor.
Halife şaşkınlıkla dilenciyi süzdü, sonra konuştu. "Harikulade! Benden bir armağan dile.
Ne dilersen dile, vereceğim."
MüminlerinEmiri 'ne : "Allah senin yüce gönüllülüğünden razı olsun, efendim.
Fakat ben bir insananasipolabileceklerinenyücesinesahipken sen bana ne vermek istersin."
Çiçeklere su verdim, serçeler için camın önüne ekmek koydum, Amerika ve siyonistler hakkında kötü şeyler düşündüm, sonra da şunu mırıldandım:
Allah benden razı olsun...
Karısı "ah ayrılık,ah ayrılık" deyince bilal, "hayır,hayır vuslat,vuslat" dedi
Karısı "bu gece gurbete gidiyorsun.. soyun sopunun gözlerinden kaybolacaksın" dedi
Bilal dedi ki: "Hayır,hayır.. bu gece ruhum gurbet elinden vatanına ulaşacak!"
"Birisi sana, 'Allah senden razı olsun." diye dua ettiğinde, o duanın hakkı için bile olsa Allah' ın razı olduğu işlerle meşgul ol. Bu iyi niyet bile sana birçok hayır kapıları açacaktır. İnsan hiçbir zaman hangi hayırla hidayete ereceğini, hangi şerle yolundan sapacağını bilemez."