Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
564 syf.
8/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Kimi yorgunluklar vardır, artar dinledikçe! (Yarışma Kitabı)
Yenilmek başka şeydir, yorulmak başka! Küllerinden doğmak ise bambaşka! Bazen yenilir, çabuk toparlanır, hızla ayağa kalkarsın. Ama bazen öyle yorulursun ki takatin kalmaz hiçbir şeye, konuşmaya dahi. "Atamıyorum üstümden yorgunluğu ne kadar dinlensem. Bizim yorgunluğumuz gövdemizde değil, ruhumuzda olsa gerek." (s. 34) Ruh
Yorgun Savaşçı
Yorgun SavaşçıKemal Tahir · Bilgi Yayınevi · 19763,183 okunma
Yorulmak
Yorulmak Bugün biraz iç dökmeye geldim bino. Biraz sınırını aşabilirim gerçi. Başlayınca durmak zor oluyor. Çokça iç dökmeye geldim o zaman. Bilmiyorum nerden başlasam, nereye götürsem. son zamanlarda çok yorgundum zaten. Hayatıma aldığım insanlar beni çok yordu. Yalan, çıkarcılık, bencillik, kindarlık, karşındakini aptal yerine koymak... hepsini
Reklam
88 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Bu sabah hava durumunda gerçek yazın yarın başlayacağını söyledi sunucu: uzun zamandır aralıklarla süren yağışlar ve sağanaklar, bulutlar artık sonbahara dek kayboluyormuş gözden, beklenen ve özlenen Afrika sıcakları kapıdaymış... annem sevindi, sıcağa çok düşkün çünkü. Bahçedeki ağaçları düşündüm, çok geçmeden susuzluktan yılacaklar, bitap
Yaza Yolculuk
Yaza YolculukTomris Uyar · Yapı Kredi Yayınları · 20181,061 okunma
Yine aynı kader mi dersin yazılan? Yine aynı yalnızlık mı düşecek payımıza? Kahrolası hayat, yine aynı yollardan geçirip gül döktüğü yolumuzdan karanlık bir dünyaya mı itecek bizi. Her şey garip bir rastlantıyla başladı işte. Ne tuhaftır ki, kader dediğimiz şey bunu da yazmış çizgimize. Her zaman aynı heyecanları yaşayıp hep aynı sonla yeni bir
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Olan olmuştur olacak olan da olmuştur.. ..saat kurarak güne başlayanların hikayeleri… Çaresiz insanlar son bir umut olarak son bir kurtulma arzusuyla toprağın altına girer gibi, karanlıkta bir okyanusun sularına dalar gibi gözlerini kapatırlar. Gözlerini kapamak çocukluktan kalma ilkel bir savunma silahıdır; hiçbir sorunu çözmez, sadece sen
Reklam
"Bilge kişi yaptı beni kitaplarınız. Yorulmak bilmez insan zekasının yüzyıllardan beri yarattığı her şeyi kafatasımın içine sıkıştırdım. Hepinizden akıllı olduğumu biliyorum." "Kitaplarınızı da, dünya nimetlerini de, bilgeliği de küçük görüyorum şimdi. Her şey boş, saçma, bir serap gibi aldatıcıdır dünyada. İstediğiniz kadar mağrur olun; zeki, güzel olun, ama ölüm tarla fareleri gibi silip götürecektir sizi sonunda yeryüzünden; geride bıraktıklarınıza, tarihe, yüce kişilerinizin ölümsüzlüğüne gelince, onlar da bir gün yeryüzü yuvarlağıyla birlikte donup taşlayacak, ya da yanıp kül olacak. Çıldırmışsınız siz, yolunuzu şaşırmışsınız. Yalanı gerçek, çirkinliği de güzellik sanıyorsunuz. Herhangi bir durum sonucu elma ağaçları, portakal ağaçları elma, portakal yerine birden kurbağa, kertenkele verse; ya da güller terlemiş at gibi kokmaya başlasa şaşırıp kalırdınız değil mi; işte ben de yeri göğe yeğlediğiniz için size öyle şaşıyorum. Anlamak istemiyorum sizi. "
BAHİS öyküsü
160 syf.
10/10 puan verdi
Kitabın başlangıcın da Bukowski' nin hayran olunası önsözü karşıladı beni. Fante ile tokalaştık başladı anlatmaya. Hayatın keşmekeşliğini, yazma hırsını ve karşılıksız aşkını. O anlattı ben dinlerken mest oldum. Kaptırdım kendimi Fante' nin diline aldık yürüdük birlikte. Ne müthiş bir hazdı onu dinlemek. Dans etti kelimeler adeta başımı döndürdü. Ara da bir soru sormak istedim. Dinlemedi beni kaldığı yerden devam etti. Ben de hiç araya girmedim. Bırak dedim dinle bakalım nereye varacak bu adam. Kalktım bir kahve yaptım kendime Fante istemedi kararlı o anlatacak. Ama bir çırpıda son bulmasını istemiyorum bu dansın. Son sürat anlatıyor Fante ben de hıza kapıldım gidiyorum. Hiç bitmesin bir virgül koyalım, ben bir kahve daha yapayım o da biraz soluklansın. Ama öyle olmuyor ne ben kalkabiliyorum ne de o yorulmak biliyor. Mıhladı beni kendine anlatıyor. Ve geliyoruz sona. Çok teşekkür ederim diyorum, tanıştığımıza çok memnun oldum. Sık sık buluşalım. Haa diyorum sonra unutmadan, sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? Ve cevap veriyor Fante; "Dünya tozdan geliyor ve yine toz olacak"...
Toza Sor
Toza SorJohn Fante · Parantez Yayınları · 20244,802 okunma
Yarın saat 12'de özgürlüğüme, insanların arasına girme hakkına kavuşuyorum. Ama buradan çıkmadan, güneşi görmeden önce sizlere birkaç şey söylemek istiyorum. Şu anda beni gören Tanrı'nım huzurunda bütün açık yürekliliğimle söylüyorum size: özgürlüğün de, yaşamın da, sağlığın da, kitaplarınızın da, Dünya nimetleri olarak adı geçen her şeyin de en
Sayfa 117Kitabı okudu
"Bahis" Adlı Öyküden
"Bilge kişi yaptı beni kitaplarınız. Yorulmak bilmez insan zekasının yüzyıllardan beri yarattığı her şeyi kafatasımın içine sıkıştırdım. Hepinizden bilgili olduğumu biliyorum. Kitaplarınızı da, dünya nimetlerini de, bilgeliği de küçük görüyorum şimdi. Dünyada her şey boş, saçma, bir serap gibi aldatıcıdır. İstediğiniz kadar mağrur olun; zeki, güzel olun, ama ölüm sonunda tarla fareleri gibi silip götürecektir sizi yeryüzünden; geride bıraktıklarınıza, tarihe, yüce kişilerinizin ölümsüzlüğüne gelince, onlar da bir gün yeryuvarlağıyla birlikte donup taşlaşacak ya da yanıp kül olacak. Çıldırmışsınız siz, yolunuzu şaşırmışsınız. Yalanı gerçek, çirkinliği de güzellik sanıyorsunuz. Herhangi bir durum sonucu elma ağaçları, portakal ağaçları elma, portakal yerine birden kurbağa, kertenkele verse ya da güller terlemiş at gibi kokmaya başlasa, şaşırıp kalırdınız değil mi? İşte ben de yeri göğe yeğlediğiniz için size öyle şaşırıyorum. Anlamak istemiyorum sizi."
Sayfa 103 - T.İ.B. Kültür Yayınları E-KitapKitabı okudu
Reklam
Bahis (1888)
Bilge kişi yaptı beni kitaplarınız. Yorulmak bilmez insan zekasının yüzyıllardan beri yarattığı her şeyi kafatasımın içine sıkıştırdım. Hepinizden akıllı olduğumu biliyorum. Kitaplarınızı da, dünya nimetlerini de, bilgeliği de küçük görüyorum şimdi. Dünyada her şey boş, saçma, bir serap gibi aldatıcıdır. İstediğiniz kadar mağrur olun; zeki, güzel olun, ama ölüm sonunda tarla fareleri gibi silip götürecektir sizi yeryüzünden; geride bıraktıklarınıza, tarihe, yüce kişilerinizin ölümsüzlüğüne gelince, onlar da bir gün yeryüzü yuvarlağıyla birlikte donup taşlayacak, ya da yanıp kül olacak. Çıldırmışsınız siz, yolunuzu şaşırmışsınız. Yalanı gerçek, çirkinliği de güzellik sanıyorsunuz. Herhangi bir durum sonucu elma ağaçları, portakal ağaçları elma, portakal yerine birden kurbağa, kertenkele verse; ya da güller terlemiş at gibi kokmaya başlasa şaşırıp kalırdınız değil mi? İşte ben de yeri göğe yeğlediğiniz için size öyle şaşıyorum. Anlamak istemiyorum sizi.
Sayfa 118 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Binbaşı Nuri Bey, yalvarır gibi su istedi, iki yudum içti: - Sağlık çavuşu, birkaç güne kadar sargıyı ufaltacağını söyledi. Doğru mu? - Doğrudur. - Doğru olsun!.. Hiç değilse, bastonla gezebilmeliyim!.. Böyle kımıldamadan yatmak insanı büsbütün bunaltıyor. Anzavur’dan ne haber? - Hiç... - Bursa’ya saldırır mı dersiniz? - Belli olmaz!.. - Saldırırsa, ev ev, sokak sokak çarpışmalıyız!.. Bana bir tüfek bulacaktı çavuş... Unuttu mu? O zamana kadar, bunun üstüne basamazsam, beni pencerenin önüne koyup gideceksiniz! Söz verdi çavuş... Selahattin yere bakarak konuştu: - Çavuş söz vermiş ama, tümen komutanı “Olmaz” diyor. İlk araba kervanıyla Eskişehir’e gönderecek sizi... - İstemiyorum... İnsanlar orduda belli bir rütbeyi aştılar mı, yorulmak diye bir şeyin var olduğunu unutuyorlar. Eskişehir bana, dünyanın öbür ucu kadar uzak geliyor! Burası iyi... Burada bırakın beni... Kurmay Binbaşı Nuri Bey, seğiren gözünü eliyle kapattı, yarası sızlıyormuş gibi yüzünü buruşturdu: - Çavuş, tüfeği getirsin bugün... Elli mermi yeter. Otuz da yeter. Mermi bulunuyor mu? Bulunamıyorsa, on on beş olsun... Boşa atmayana çok bile... Faruk çekinerek sordu: - İyi atar mısın binbaşım? - Eskiden biraz atardım. İnsan iyi bildiği şeyleri kolay unutmaz! Bu sefer çarpışırken baktım, pek kaybetmemişim. Ellerim de, umduğum kadar titremedi. Ben pek savaş subayı sayılmam ama, barut kokusu...
Sayfa 484 - Bilgi Yayınevi, Üçüncü Bölüm, Dönemeç, IIKitabı okudu
Çok yalnızım, mutsuzum. Göründüğüm gibi değilim aslında, Karanlıklarda kaybolmuşum. Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır. Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara, Kimse duymuyor çığlıklarımı. Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor. Seni o kuyudan çıkarabilirim, el uzatabilirim diyeceklerine onlarda düşmek istiyor
Neysem O Olmak İstemiyorum Artık
Bu tür değişikliklerden, yeniliklerden bıktım artık. Kaç kez zavallı ruhumu özene bezene fırçaladım, kaç kez beynime yeni bir renk verdim! Kaç kez yüreğimin karışıklıklarına yeniden düzen verdim! Kendime yeni giysiler yaptırdım, yeni ülkelere yolculuk ettim, yeni kentlerde kaldım, ama içimin derinliklerinde kalan, hep kalan bir şeyin varlığını duyumsadım, ben olan, her zaman benim kendim olan, yüzeyde, ses, hava bakımından değişen, ama sonsuza dek, yorulmak, eğilmek bilmez bir bekçi gibi kalan bir şey. Onun çevresinde nesneler gözden yitiyorlar, ama o bunun ayrımına varmıyor bile; çevresindeki nesneler beliriyorlar, ama o gerilemiyor...
Bahis
Banker masanın üzerinden aldı kâğıdı, okumaya başladı: “Yarın saat on ikide özgürlüğüme, insanların arasına girmek hakkına kavuşuyorum. Ama bu odadan çıkmadan, güneşi görmeden önce sizlere birkaç şey söylemek istiyorum. Şu anda beni gören Tanrı’nın huzurunda bütün açık yürekliliğimle söylüyorum size: Özgürlüğün de, yaşamın da, sağlığın da,
Sayfa 117
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.