Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kırk Üç…… 3 Ocak 1951
Kardeşimin yanına gidip cansız, boş yüzüne bakınca ondan geriye bir şey kalmadığını çok iyi anladım. Başım bir balon gibi yükselmeye, benden uzaklaşmaya başladı. Artık yukarıdan gördüğüm oda, oyuncak bir bebek evinin bir odasına benziyordu. Biz de küçük oyuncaklardan ibarettik. Youngsoo’yla bir daha asla konuşmayacaktık. Birbirimizin büyüdüğünü görmeyecektik. Bir daha balık tutamayacak, bana denizden yakalayıp hediye edeceği balıklardan bahsedemeyecekti. Titrek bir nefes aldım. Bunun olacağını biliyordum ama hiçbir şey beni bu ana, kardeşimi yitirince içine düştüğüm bu korkunç yalnızlığa hazırlayamazdı.
Sayfa 284Kitabı okudu
Ben '83 doğumluyum, yani sen doğduğunda 13 yaşındaydım. 13. doğum günlerinde özel bir kutlama yapılır... Bir sürü de hediye aldım. Ama düşünüyorum da, tam anlamıyla memnun değildim, eksikliğini hissettiğim bir hediye vardı, onu cennetten istedim; beni 10 Ağustos'a kadar bekletti.
Sayfa 205 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mutlu edecek bir şey vardır ama belki daha tanışılmamıştır?
"Ne istediğim sorulduğu anda hiçbir şey istemez olurdum. Ne olursa fark etmez, nasıl olsa beni mutlu edecek bir şey yok düşüncesi hasıl olurdu." Benimki sorduğunda söylerdim "Ben yavru beyaz kuzu ve annesini, civciv ve annesini istiyorum." veya "Defne, limon veya zeytin ağaçlardan bir tane fidanım olabilir mi?"
Bir sürü de hediye aldım. Ama düşünüyordum da, tam anlamıyla memnun değildim, eksikliğini hissettiğim bir hediye vardı, onu cennetten istedim; beni 10 Ağustos'a kadar bekletti.
Bir yatırımcının üç tane kız arkadaşı vardır. Biriyle evlenecektir ama hangisini seçeceğini bir türlü bilemez. Bunun üzerine her birine 5000 dolar vermeye karar verir ve bu parayı nasıl değerlendireceklerini görmek ister. Birinci kız parayı alır almaz alışverişe çıkar, kuaföre gidip saçlarını yaptırır, makyaj malzemeleri alır, manikür, pedikür derken yatırımcının yanına döner ve şöyle der: "Seni o kadar çok seviyorum ki bana verdiğin bütün parayı sana daha güzel görünebilmek için harcadım." İkinci kız parayla televizyon, müzik seti gibi elektronik eşyalar alır, sonra da hepsini yatırımcıya verir ve der ki: "Seni o kadar çok seviyorum ki bana verdiğin bütün parayla yaşamını kolaylaştıracak şeyler aldım ve hepsini de sana hediye ediyorum." Üçüncü kız 5000 doları aldıktan sonra borsada yatırım yapar, parayı iki katına çıkarır, 5000 dolarını adama geri verir ve kalanı ile de yine yatırım yapar ve der ki: "Seni o kadar çok seviyorum ki sana paranı iade ettim ve elde ettiğim kazancı da geleceğimiz için yeniden yatırıma yönlendirdim." Yatırımcı her bir gelin adayının parayı nasıl değerlendirdiğini uzun uzun düşündükten sonra en güzel olanıyla evlenir!
Tek sorun, Noel'den sonraki birkaç ay içinde büyük düşüş yaşar. Müşteriler oyuncak bütçelerini harcamışlardır ve çocuklarının daha fazla oyuncak isteklerine karşı çıkarlar. kalırlar: Yoğun Oyuncak firmaları bir ikilemle sezonda satışları nasıl yüksek tutmalı ve takip eden aylarda oyuncak taleplerinin sağlıklı bir seviyede kalmasıni nasıl
Reklam
Ebû Hureyre (r. anh) der ki: Suffe ashâbı İslâm'ın konukları idi. Ne çocukları ne de mallari vardı. Peygamber Efendimize bir hediye geldiğinde Efendimiz bir kısmını kendine ayırır, geri kalanını da onlara gönderirdi. Sadaka geldiğinde ise, hepsini Suffe ashâbına gönderir, sadakaya elini sürmezdi. Resûlullah'ın onları çağırmamı istemesi beni üzmüştü. Ben o sütü içip günün geri kalan kısmını ve geceyi rahat geçireceğimi ümit etmiştim. Kendi kendime, "Ben elçiyim, cemaat gelince sütü onlara vereceğim, sütten de bana hiç kalmayacak. Ama Allah ve Resûlüne de itaat etmem lazım!" diye söylenerek gidip Suffedekileri davet ettim. Geldiler, içeri girmek için izin istediler; izin verildi ve yerlerine oturdular. Sonra Allah Resûlü: "Ebâ Hirr, süt dolu bardağı al, onlara ver!" dedi. Ben de bardağı aldım, dolaştırmaya başladım. Verdiğim kişi bardağı alıyor, doyuncaya kadar içiyor, sonra bana geri veriyordu. Bu şekilde, son kişiye kadar sütü tek tek ikram ettim. En sonunda bardağı Allah Resûlüne verdim. Alıp elinde tuttu, içinde biraz süt kalmıştı. Başını kaldırdı, bana bakıp gülümsedi ve: "Ey Ebâ Hirr!" dedi. "Buyur, yâ Resûlallah!" dedim. "Sen ve ben ikimiz kaldık." dedi. "Doğrudur yâ Resûlallah!" dedim. "Şimdi otur, sen de iç." buyurdu. Oturup içtim. Sonra "Yine iç!"' dedi. içtim. Durmadan bana iç diyor, ben de içiyordum. Nihayet: "Tamam artık, seni hak ile gönderen Rabbime yemin ederim ki iyice doydum!" dedim. En sonunda, "Bardağı bana ver." buyurdu. Bardağı kendisine verdim ve sütün geri kalanını içti.
Sayfa 252Kitabı okudu
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
İmam-ı Rabbâni (k.s) Hazretleri şöyle buyuruyor;
Bizim bir komşumuz vardı, Müslümandı. Fakat bazı yanlışları vardı. Vefat etmek üzereydi, komşuluk hakkı üzere beni çağırdılar. Gittim ve gördüm ki komadadır. Kendisine teveccühte bulundum. Kalbine manevi bir hal üzere nazar ettim (baktım), zifiri karanlık bulutlar çökmüş, iman nuru sönecek bir mum gibi kalmış olarak gördüm. Karanlıkları dağıtmak amacıyla teveccüh ettim lakin zerre kadar karanlık açılmadı. Bunu bir iki kere denedim ama fayda yok. Üçüncüde de olmayınca 'Ya Rabbi! Acaba bende mi bir kusur var' diye düşündüm. Tam o esnada kalbime: "Ey İmam! Eğer sen bu teveccühlerini dağlara yapmış olsaydın, senin hürmetine ve teveccühün bereketine dağları yerinden sökerdim. Ama bu adamdan sen bir karanlık açamazsın, çünkü bunun karanlığı bazı günahları işlediğinden değil, müşrik Hinduların şirk merasimlerine katılmasındandır" diye nida edildi. O zaman Hindistan'da şirk bayramlarında boyalı, renkli pilav pişiriyorlarmış ve birbirlerine bunu hediye ediyorlarmış. Bu Müslüman adam da onlardan etkilenmiş, aynı günde aynı şekilde pilav pişirip o günü kutluyormuş. En sonunda ümidimi kestim ve evime doğru yol aldım. Bir zaman sonra bana komşumun öldüğüne dair haber geldi. Ne yapacağımı düşündüm. Cenazesine gideyim mi, gitmeyeyim mi diye şüphede kaldım. Durum böyle olunca istihare yapmaya karar verdim. İstiharemde: 'O kişi zor da olsa imanını kurtararak öldü, cenazesine gidebilirsin' buyruldu." Noel kutlamaya hazırlananlar bu hadiseyi ibretle düşünmelidirler! Allah-u Teâlâ cümlemize iman selameti nasip eylesin. Amin!
..habersizdim
Sabahattin Alin’nin de dediği gibi; “İnsanları olduğundan farklı görmekte ısrar edişime içerliyorum.” Muhteşem bir deneme kitabı okudum. İlk çıktığında kapak tasarımına hayran kalarak aldım ve sabırsızlıkla okuyacağım günü bekledim. Kısmet bu güneymiş (ikinci okuyuşum) ruhuma o kadar iyi geldi ki her bir satır. Kitap belli bir konuyu anlatmıyor
Reklam
En güzel hediye ama ben kitaplarımı hep kendim aldım :(
O her cumartesi gecesi kaçıp beni görmeye geliyordu. Bana hiç okumadığım ama çok değer verdiğim dergiler ve kitaplar getiriyordu.
Sayfa 73 - Nora KitapKitabı okudu
"Geçen gün gelip aldım burayı Nermin. Bana, sana, annene... Birini çok bekleyince, yan yana olma hali ebediyen sürsün istiyorsun. Ben de hep böyle yan yana, dip dibe olalım istedim. Ben senin annene nasıl kin güdebilirim Nermin? İçimde ona karşı nasıl kırgınlık biriktirebilirim? O anne değil mi seni dünyaya getiren? O anne değil mi benim can şenliğimi damla damla sütüyle besleyen? Sırf bunun için bile anneni bir ömür beslesem hakkını ödeyemem. Evet, rıza göstermediği için kavuşamadık bunca sene ama annen bana öyle kıymetli bir hediye verdi ki... Seni beklemek dünyanın en güzel bekleyişiydi. Hem insan bir şeyin sadece iyi yönlerini sevmez ki... Olumsuzluklarını da sever. Zorluklarını da sever. Kusurlarını da sever. Zaten kusurların ta kendisidir o sevgiyi güçlendiren şey. Hem biz birbirimizi her şeyimizle kabul etmedik mi? Ben bu yolun daha en başında, nasıl bir durum yaşanırsa yaşansın hep yanında olacağıma dair söz verdim kendime. Bu yüzden yalvarırım bir daha öyle şeyler söyleme. Senin sızın benim de sızım Nermin... Senin sorumluluğun benim de sorumluluğum... Senin annen benim de annem... Sana dair izler taşıyan bir şeyi nasıl sevmem ben?"
Sayfa 146Kitabı okudu
"SANA HEDİYE ALDIM. Bir atkı! Kendin yaptım. Bir koyuna dönüştüm ve kendi yünümden yaptım." "Bir dakika, ne?" "Toynakla örgü örmek biraz zor ama alıştım."
Sayfa 265 - Martı YayınlarıKitabı okudu
Kabullenerek güçlenmek için yaşam dersleri. . Kendini bilmek neyden yaptığını bile bilmek. . Kendi temel benliğini tamamen ihmal eden kişilerde de depresyon kaygı bozukluğu boşluk hissi ve bazen bedensel şikayetleri olarak ortaya çıkacaktır şunu söylemem gerekir Bu tür kendine yardım kitaplarını okuyan insanlar genelde sosyal benliğine öne alıp
112 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.