Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doktor on beş adım kadar ötedeki armut ağacında bir çift serçe görmüştü: ”Nah işte nişan da hazır, sağdaki senin, soldaki benim, davran..” dedi. Salih: ”Iıh, kuşa atmam.” dedi arkasını döndü. ”Niye?” ”Hiç işte, anam döver.”
Sayfa 155 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Zayıf, fakat pençe salmaya hazır, daha doğrusu mahkum bir hayvandı sanki. Sanki daima saldırış bekliyor, daima saldırma zarureti ve mecburiyeti duyuyordu. Düşünemiyor, konuşarak anlamaya çalışıyordu. Eskiden bu kadar değildi. O da pek ala ötekiler kadar düşünüp, fikir yürütebilirdi. Son zamanlarda, belki de düşündüklerini söylemeye söylemeye böyle olmuştu.
Sayfa 81 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Her zamanki gibi niyeti bir çay bardağının üçte ikisi idi, fakat her zaman olduğu gibi, ölçüyü kat kat geçti. İçindeki yalnızlığı, daha önemlisi o acayip korkuyu duyamaz hale gelmesi, bunun için de sarhoş olması lazımdı. Mırıldana mırıldana içiyordu. Büyücek kahvesinin, masaya diktiği mumun oynak ve canlı hâle getirdiği loşluğunda tam bir mağara adamı gibiydi. Ruhuyla da, bedeni ile de öyle. Delik deşik yüzünde gölgeler oynaşıyor, ceketinin sağ kolu masanın üzerinde bomboş ve kıvrım kıvrım duruyordu. Zayıf, fakat pençe salmaya hazır, daha doğrusu mahkûm bir hayvandı sanki. Sanki daima saldırış bekliyor, daima saldırma zarureti ve mecburiyeti duyuyordu. Düşünemiyor, konuşarak anlamaya çalışıyordu. Eskiden bu kadar değildi. O da pekâlâ ötekiler kadar düşünüp, fikir yürütebilirdi. Son zamanlarda, belki de düşündüklerini söylemeye söylemeye böyle olmuştu.
Eve vardığımda yolculuk, uğurlanma hazırlıkları tamam gibiydi. Bir el çantası ile geçen kışın yaptığım küpeştesi cevizden, köşeleri kırlangıç dişli ahşap bavula öteberisini yerleştirmişti annesiyle. Sessiz annesi konuşkan olmuş, habire öğütlerde, tembihlerde bulunuyor şunu da aldın mı, aman şunu unutmaları art arda sıralıyor, niye bu kaydı
Sayfa 143 - UstaKitabı okudu
İcatlar gençlik sezgisinin alanıdır ; gençleri kurallar ve yargılardan oluşan bir ağa hapsedip fikir pınarlarını kurutursanız çok önemli negatif sonuçlara hazır olmalısınız.
Hala inanmayan II. Süleyman
Arslanhaneden geçerken “beni bunda mı öldürürsüz?” diye Sızlandı. Ağa, “behey efendim, niçün böyle buyurursuz, hâşâ izale emrolunmuş ola, tahta oturmağa gidersiz” diye inandırmaya çalıştı, arz odası kapısında Babussaade ağası iç-oğlanlarıyla kendisini karşılamak için hazır durmuşlardı. İşte XVII.yüzyılda mutlak otorite sahibi padişahın düştüğü durum budur.
Sayfa 50 - ŞehzadelerKitabı okudu
Reklam
Öğle ezanı okundu. Bu müezzin yeni atandı. Ezanı dinlettiği dijital kayıt Allahın gücüne gitmesin ama sesin yüksekliğiyle, kayıt tarzıyla insanı ezen metalik bir ürküntü, bir ezilmişlik duygusu yaratıyor. Üstten bir okuma, derinden değil. Ve hep aynı. Gençliğimin Üsküdar'ında iki sokak ötemizdeki Körbakkal'da Arakıyyeci Hacı Cafer Ağa Camii müezzini Hüseyin Efendi'nin okuduğu saba makamındaki sabah ezanları bize gerçek bir cennet müjdesi gibi, bir ferah gökyüzü gibi ulaşırdı. Cep telefonuma dünyanın her yerinde okunan ezanlardan hoşuma gidenleri yükledim. Bazılarını dinlerken nedense gözlerim ıslanır. Neyse, kazaya bırakmadan kıldım namazımı. Son zamanlarda bazan kendime bir iş uyduruyordum ya da hazır hissetmiyordum huzuruna varmaya ve sonraları pişmanlık duyuyordum, canımın iyice sıkkın anlarında, kaçacak yerim olmadığına kanaat getirince namaza durup farzı sünneti eda ettikten sonra uzun uzun halimi dillendirmek, yakarmak alışkanlığı edinmiştim. Namazımı da mutfağımda kılıyordum. Seccademi en üst dolapta saklıyordum. Onunla namaz kılmayalı çok zaman oldu. Zaten birkaç yıldır sabah namazı kıldığını görmedim. Öğlen, ikindi, akşamı da dairede geçiriyordu. Evde olduğu akşamlar hızlı bir yatsı kılar, televizyonuna veya laptopuna dönerdi. Beni hiç mi hiç ilgilendirmezdi bütün bu haller.
Sayfa 30 - KomşuKitabı okudu
Rus asıllı Civan Ağa, sazende ve hanendeleriyle meşke dalmıştı. Son toplantılardan birinde Adorno'nun, Troçki'nin isimleri havalarda uçuşurken aklımdan geçiyordu bu meşk hali nedense, uzaktan Nikoğas ve Garabet ağaların yaptığı neo-barok Büyük Mecidiye Camii'nin minareleri görünen pencereye bakıyorken, dalıp gitmişken. Beni hırpalamışlardı. Toplantı bittikten sonra, eve dönerken Filiz karanlık yolda sanki gizli gizli ağlamıştı, elimi tutsaydı, kesin bilirdim ama tutmamıştı. Benim hırpalanışımı uçurumun kıyısında bir yol bulmaya itilişimi, aşağıdaki güvenli vadiden, eski yoldaşlarımızın arasından izlemişti. Onların yıkanmış, çitilenmiş, kimsenin pek uğramadığı arka bahçede kurutulmuş ütüye hazır fikirlerine, kopuk düğmesine, yırtığına söküğüne bakmadan bürünmüş, hadi, bunlara bu kadar emek vermiş, buraya kadar getirmek için nice sıratlardan geçmişken, hey heyli çağlarımızı da epey bir geride bırakmışken, her şeye yeniden mi başlayacağız endişesinden, öylece izleyip bakmıştı. Vadi çok derinlerde idi.
Sayfa 8 - YağmurKitabı okudu
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Reklam
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. _Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. _En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
Aklınız sözcüklerin çağrıştırdığı resimler üzerinde odaklamr ve etme, düşünme, son ver gibi talimatlara kulak asmaz. Sporcular bu yüzden hayallerinde arzu etmedikleri şeyleri ("İkinci kez gene ağa takma!") değil, arzu ettikleri şeyleri ("İlk servisi karşıya geçir!") canlandırırlar. Profesyonel koçlar bu yüzden, "Bu kadar
Atamın çok değer verdiği köylünün öğretmenlere göstermediği değer:
Gani Çavuş'un odasında oturuyoruz. Şubatın yirmi biri. Eşini görmediğim yaman bir tipi, sokakları süpürüyor. Derde, sıkıntıya ilişkin acıklı konuşmaların bini bir paraya. Bu sırada kapı açıldı, efendi kılıklı bir genç girdi içeri. Bir elinde ufak bir bavul var. Paltosunun yakalarını kaldırıp çengelliiğneyle tutturmuş. Bir elinde de, kapının
"Onların, demək olar ki, heç biri sözün indiki mənasında insan deyildi, onlar tam hazır olmayan məhsul, əridilib qəlibə tökülmüş metal idilər, yalnız tarixin qanlı yüzillikləri nə vaxtsa onlardan əsl məğrur və azad insanlar yonub hazırlayacaqdı. Onlar laqeyd, tamahkar və ağlasığmaz dərəcədə xudpəsənd idilər. Psixoloji cəhətdən, demək olar ki,
Sayfa 132 - VI FƏSİLKitabı okudu
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.