"Boş yere sarkmıyor dudaklarınız: - küçük bir yeryüzü dileği duruyor hâlâ kenarında. Ve gözlerinizde- küçük, unutulmamış bir yeryüzü arzusu- bir bulut gibi süzülmüyor mu hâlâ?
"Mûsâ (as) yenilip yanılıp bir hata işlemiş, bir tokatla bir ada- mı öldürmüş, katil olup elini kirletmişti. Eli kirlenen Mûsâ artık elim işe yaramaz karamsarlığına düşmedi. Eğer düşseydi elini kaldırıp atması gerekirdi. Oysa Mûsâ elini temizlemenin çarelerini aradı. Tövbeye yöneldi, ettiği zulmü Allah'a arz etti, af diledi. Allah da onun kirlenen elini rahmetiyle Yed-i Beyza'ya dönüştürüp pırıl pırıl bir el yaptı. İmdi, insana düşen, kirleneni atmak değildir, kiri atmaktır! Kirleneni dışlamak değildir, kiri dışlamaktır. Herkes kirlenebilir ama temizlenme imkânı daima vardır.
‘Onun için yaptıklarımı unutmak istemiyorum’ demişti o gecenin sonuna doğru. Onun için yaptıklarımı unutmak istemiyorum... Bir dileği, unutmamanın yanı sıra, unutulmama dileğini de saklıyordu sanki bu cümle. O duygular, o zamanlarda ancak böyle dile getirilebilirdi. Bu anı zihninden hiçbir zaman silemeyecekti... İnsanlarını özverisiyle, tüm benliğiyle mutlu etmeye çalışmış, mutluluğu hep sevdiklerinin gözlerinde aramış bu kadını birdenbire kollarının arasına almıştı o anda...
Çabaladı, diledi, istediklerini gerçekleştirmek için uğraştı. Bunun mümkün olduğunu biliyordu, şimdi bunu olası yapmalıydı. Ama ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Düşünmek zorundaydı, odaklanacaktı, dileyecekti.
Bulunduğumuz kasaba civarında bir köy vardı. Arasıra atlarla bu köye gezmeğe giderdik. Köyde 102 yaşında bir Kürt tanımıştık. Köye her gidişimizde birkaç saat ihtiyar dostumuzun yanında geçirirdik. Bir aralık 15 gün kadar köye gitmemiştik. Dostumuzu adeta göreceğimiz gelmişti. Atlarımıza bindik ve köyün yolunu tuttuk. Köye vardığımızda doğruca
Xelk li min dixe - dilê min diêşe,
Ez li xelke dixim - dile min diêşe
Çi rind gotine kal û baven me:
Li cinan xi jî, bi cinan dikevî
Cin li te xin jî, bi cinan dikevî'
İkimizin de dileği, diğerinin ölümünden sonra yaşamak zorunda kalmamaktı. Birbirimize sık sık söylediğimiz gibi, olmaz ya, eğer ikinci bir hayatımız olsaydı o hayatı da birlikte geçirmek isterdik.
Ölümün sonsuzluğunu ömür diledi bize
Kederi kirpiklerinde düğümlü o yaşlı kadın
" İnsan bir güldür - dedi- hükmü bir mevsim
Tanrı toğrağının yaşını size versin."
Aile olmak bilincinin, ailevî değerlerin günbegün zayıflaması, mahremiyetin hayatımızdan silinmesiyle doğru oranda artış gösterir.
Mahremiyetin ihlali yahut başkalarının mahremine şahit olmak gibi amiller de ailevi bağların zayıflaması, aile fertlerinin akli ve ruhi anlamda dengesiz bir hâle bürünmesi gibi etkileri sebebiyle aile içinde problemlere sebebiyet verir.