Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Örneğin acının, yoksulluğun, sefaletin, ölümün ve bu buna benzer tüm kötülüklerin olmadığı bir dünya hayal edelim. Açlık mı? Yok, herkes rahatlıkla istediğini yiyip içebilmekte, çok güzel yerlerde barınabilmekte. Aşk acısı? Yok, herkes istediği kişiyle beraber olabilmekte. Kimse kimseyi kıskanmıyor, herkes birbirinin iyiliğini düşünüyor. Her şey dört dörtlük. Hatta öyle ki birbirimize iyilik yapmaya bile gerek yok, kıskançlık olmadığı için aşkın da tadı çıkmıyor. Çalışma yok, dert yok tasa yok… Böyle bir dünya bizde duygu denilen bir şey bırakmazdı sanırım. Yüzyılların getirdiği kültür, uygarlık, edebiyat, felsefe çöp olup giderdi. Özlem, aşk, hüzün ve belki de huzur, mutluluk törpülenir hatta biterdi. Eğer evren bir simülasyonsa, bu simülasyonun kodlarında büyük bir kargaşa çıkardı, arıza çıkar ve bir müddet sonra simülasyon yok olurdu. Yani işin ironik tarafı tam hedeflenen mükemmeliyete varınca mevcudiyet ortadan kalkardı. Yüzyıllar boyunca özlenen, hedeflenen o kutsal gün aslında her şeyin bittiği günle aynı.
Dön ne olur. Hasretlik, bir aşkın evlat acısı gibi. Gittiğin günden beri, her an ölüyorum.
Sayfa 127 - Tilki Kitap
Reklam
Aşkın acısından kaçarak sığınılacak en uygun yer ancak bir savaş olabilir. Ruhumun acısını ancak bedenimin acısı unutturabilir. Aşkımı acıya döndürebilirsem ancak dayanabilirim...
Sayfa 197 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Büyük kararlardan sonra , ruhları istila eden o gitme duygusu, o heyecan, o korku, o vazgeçme acısı ,tutunmaya çalıştığımız aşkın birdenbire baş aşağı gelişi, o hiçbir şeye inanamamak azabı, iyilikle kötülük, muhabbetle nefret, isyanla tevekkül, kalmak ile gitmek arasında çırpınan kalbim evet bütün tereddütleri bitirdim."
Tanıdık geldi bana :')
Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın. O kişi yaralıdır ve sizi yara bandı olarak kullanır.
Sayfa 267
Aşk sevilen kimseyle öylesine tekvücut hale gelir ki, umutsuzluğunda bile bir çeşit sevimlilik vardır. Aşk gerçekle savaşır, alınyazısıyla savaşır. Aşkın yarattığı isteklerdeki ateşlilik onu kendi gücünden yana aldatır, acısı içinde aşırı bir heyecana iter. .
Sayfa 220Kitabı okudu
Reklam
Duygularınız varsa, incinebilir ve yaralanabilir olmaya da mahkûmsunuz. Ve bazen kötü giden bir aşkın acısı ve ağrısı ve hatta şiddetli ıstırabı, taşıyabileceğimizden daha fazla olabilir. Ama bu riski kabul etmek özgürlüğün bedelidir, özellikle de otantik aşk özgürlüğünün. Bunu bir zombi gibi yaşamakla kim değiştirmek ister.
Sayfa 210Kitabı okudu
Önce kalbi felâketinin ne kadar aşkın olduğunu kavramıyor; üzüntüden çok şaşkınlık içinde. Lâkin aklını toparladıkça, uğradığı bahtsızlığın derinliğini de seziyor. Artık onun için hayatta hiçbir zevk, neşe kalmadı, içini parçalayan umutsuzluğun bıçak gibi batmasından başka bir şey hissedemiyor. Vücut acısı sözü etmek de neye iyi? Yalnız vücudun duyduğu hangi acı vardır ki o acıya benzesin? JEANPAUL
“Aşk acısı zannettiğin şey, aşkın kendisidir.”
Sayfa 173Kitabı okudu
İnsan ner kadar yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır.
Reklam
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar
Aşk acısı çekmeyen, aşkın acısına güler!
Sayfa 50
“Aşkın tek işlevi, bizi bir haftalığına -ve sonsuza dek- yaralayan ölçüsüz ve acımasız Pazar öğleden sonralarına dayanmamıza yardım etmesidir. … Bu bitmez tükenmez Pazarlar’da var olma acısı kendini tümüyle gösterir. Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız; ama dünya içinde kendimizi nasıl unutabiliriz?”
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı. Varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı.
“Acını sızdırıyor yattığın mezar senin”
Açılır mı o kara gözlerin aydınlığa sönmüş göğüslerinde yılan çöreklenirse? Nerde o rüzgârlara savurduğun öpüşler, o büyüsü kalmayan aşkın acısı nerde?
Sayfa 55 - Varlık Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.