"𝐻𝑒𝑝𝑖𝑚𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑘𝑖𝑙𝑖𝑡𝑙𝑖 ℎ𝑎𝑦𝑎𝑙𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑣𝑎𝑟 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘𝑙𝑢𝑔̆𝑢𝑛𝑎 𝑎𝑖𝑡."
Travmalar üzerine kurulu altı hayat. Çocukluklarını yaşayamamış altı genç.
Ve en önemlisi yalanlar ile sırlar üzerine kurulu altı hayat.
Yalan nedir? Hayatın vazgeçilmez bir alışkanlığı mi? İnsanların daha huzurlu yaşamak için durum kurtarma çabası mı? Yoksa insanların daha
Selam️ Haruki Murakami “Sahilde Kafka / Umibe No Kafuka”.. Öncelikle; böyle kompleks bir eseri “su gibi okudum”, “hemen iki günde bitiyor” diyerek, ne denli hızlı okuduklarını belirtmiş, tüm okurların önünde, saygıyla eğiliyorum. Zira bu su gibi hali, benim okuma ritmim için mümkün olmadı. Gayet yavaş ve zorlu bir okuma süreci ile imtihan
MERHAMET, ACIMAK DEĞİL, ACITMAMAKTIR.
Kitap hakkında pek söylenecek bir şey yok keza size içimi dökmek istiyorum. Şu hayatta yıkılası, kökü kazınası, lanet ettiğim en büyük olgu yanlış anlaşılmak... Sizi içermeyen, yapmadığınız, kalkışmadığınız durumların diyetini ödemek zorunda bırakılmak. Ah ne korkunç! Pardon filmi geliyor aklıma. Gülüyoruz
“Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül,tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.’‘
•
Öncelikle yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve gayet akıcı, güzel bir dil kullanılmış.
İnsan, varlıkların en yücesidir evet, ama maalesef en acımasızıdır da. Bu kitapta bunu bir kere daha gözler önüne sermiş oluyor.
Diğer tüm canlıları sadece amacı için kullanır, gerekçe bazen ihtiyaç, bazen merak ve keşfetme sevdası olabilir fakat sonuç her
Ne vakit üzerimde kara bulutlar dolaşsa Sait Faik okurum. Yaşama karşı o karamsar, kırgın, kızgın ve öfkeli hissiyatımı hemen dağıtıverir. Sait Faik gibi tutunmayı, sevmeyi ve âşık olmayı arzularım. Hayatı, onun gördüğü gibi görmeyi isterim. Ermeni esmer güzelini, yaşlı anasını, kahveci çocuğu, topal martıyı ve sadık köpeği… Tıpkı onun gibi
“Kendini dünya acısı aracılığıyla tanımlayan, yabancılaşmanın verdiği ıstırabın duygusu olarak gören Romantizm akımın üzerinde Eichendorff’un bu akıma isyan eden “güzel yabancı” ibaresi süzülür. Uzlaşmanın sağladığı ortamda, yabancı olan, felsefenin emperyalizmi aracılığıyla ilhak edilmeyecek, yabancının belli bir yakınlıkla durmakla birlikte
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Önce yitirmek, sonra aramak, aradığını bulmak için sürekli yolda olmak،, her daim yolcu olmaktı İnsanoğlunun değişmeyen yazgısı.
Ve en mukaddes zaferiydi;
büyük bir düşüşle gözünü açtığı sürgün ülkeden, muhteşem bir dirilişle başkentler başkentine ulaşmak, yitirdiği cenneti yeniden bulmak...
Niye yaşanmıştı bütün bu olanlar. Adem ile
Protestan bir Hristiyan olarak komünizmin yollarında yürümüş, ilmi çok, insafı bol, vicdanı geniş, insan sevgisi büyük ve dünyanın gidişatını kendine dert eden üretken ve bilge bir filozoftan dostça verilmiş bir haber, kardeşçe verilmiş bir müjde:
"GELECEĞİMİZDE İSLAM VAR"
1913'de Marsilya/Fransa’da doğan
İnsanı suç işlemeye iten toplumsal koşullar mıdır? Suç bazen toplumsal düzene bir protestodur. Toplumsal düzen bozuldukça suç da artar.
Tarihin Felsefesi kitabında Hegel, bir davranışın doğruluğuna ya da yanlışlığını, ancak kişinin vicdanının belirleyebileceğini savunuyor. Örneğin birinin kendi çıkarı uğruna cinayet işlemesi yanlış, çünkü
Bohemya'da komünizm gölgesi altındaki hayatları felsefe ve edebiyatla harmanlayarak, hem varoluş sancısını hem aşk sancısını hem bireysel özgürlük ve beraberinde getirdiklerinin sancısını bu kitabında anlatmaya çalışmış Kundera. Tüm bunları anlatırken de dört farklı karakter seçmiş. Bu dört karakter, numunelik diyebileceğimiz türden karakterler.