Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alevilik nedir? Genellikle Hazreti Ali'ye bağlı olan ve onun tarafını tutan zümrenin mezhebine verilen addır. İmamlığın Ali'ye doğrudan doğruya Allah ve Peygamber tarafından verildiğine inananlara «Şia-i Aleviyye» denir. Mezhebin esasını bu inanış teşkil eder. Sonradan birçok kola ayrılan Alevilik İslam'da ilk dini ayrılık hareketini teşkil
Aqui­nolu Tommaso(1225-1274)öncesinde dünyanın Tanrı'yla bağlantı dışında bir anlamı ya da düzeni yoktu. Tommaso devrimi diye andığımız şey, Colin Morris'in ifadesiyle "doğa ve doğaüstü, doğa ve kayra, akıl ve vahiy alanları ara­sında" ayrım yaparak, doğal ve seküler bir bakış olanağını en azından ilke olarak yarattı. "[Aquinolu Tommaso'dan] sonra doğal düzenin nesnel olarak incelenmesi ve aynı şekilde seküler devlet fikri mümkün hale gel­di." Aquinolu Tommaso şeylerin temelinde Tanrı'nın mucizevi müdahale gücünü yadsıyormuş gibi görünen bir doğal düzen yattığında ısrar etti. Aklın kavrayabileceği bir "doğa yasası" olduğunu söyledi.Akıl nihayet vahyin gölgesinden kurtulup tekrar gün ışığına çıktı.
Sayfa 473 - Yapı Kredi Yayınları.
Reklam
Önsöz
Böyle bir kitap yazmak fikri, ittikâ sâhibi bir dostumla (Râgıb Karadayı ile) mezhebler konusunda yaptığım bir tartışmanın sonunda belirginleşti. Bu tartışma, bana, mezhebler konusundaki yaklaşık otuz yıllık bilgi birikimimi kısa bir özet hâlinde kaleme alma şevkini verdi. Bu kitabın I. Bölümü'nü oluşturan "Sünnî Mezhebler ve Kur'ân'a Göre
Sayfa 11 - Şule yayınları, 3.baskıKitabı okudu
Denge.
Yin ve yang'in incelemesi, uygulaması ve okumaları kendi içinde bir felsefe haline gelmiştir. Asıl fikir, öğrencinin yin'in pasifliği, dinlenmeyi ve yansıtmayı ve yang'in de hareket ve yaratıcılığı temsil ettiği hayatta dengeyi bulmasıdır.
Aklın nazarî meselelerde olduğu gibi bunlar hususunda düşünüp taşınması, etraflıca incelemesi, uyarılması gerekir. Onu uyaran şey de hikmetli kelâmdır. Hikmetin nûru zuhur edip etrafı aydınlattığında akıl bilkuvve idrâk edici olmaktan çıkıp bilfiil idrâk edici hâle gelir. Hikmetlerin en üstünü ise Allah Teâlâ'nın kelâmı, bilhassa da Kur'ân-ı Kerim'dir. Böylelikle Kur'ân âyetlerinin akıl gözü yanındaki mertebesi, güneşin nûrunun zâhirî göze göre olan durumu gibi olur. Çünkü görmek güneşin nûruyla tamam olur. Bundan dolayı güneşin nûruna nasıl nûr deniliyorsa Kur'an'a nûr demek de öylece doğru ve hatta daha uygundur. Kur'an'ın misali güneşin nûru, aklın misali de gözün nûrudur. Bununla Yüce Allah'ın şu buyruğu anlaşılmış olur: "Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nûra iman edin."¹ "Size Rabbinizden bir burhan gelmiştir, size apaçık bir nûr indirdik."² ¹Tegâbun: 8. ²Nisa:174.
Sayfa 26 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Kendi'nin Ölümü
Bu durumda mezar incelemesi bize, mahşer gününün, artes moriendi'lerin, ölüm temalarının öğrettiği hususları teyit etmektedir. XI. yüzyıldan itibaren, her bireyin ölümü ile bireyselliği arasında, eskiden bilinmeyen bir ilişki kurulmuştur. Bugün 1000 yılı ile XIII. yüzyıl arasında, çağdaş bir Ortaçağ uzmanı Pacaut'nun söylediği gibi, "çok önemli bir tarihsel değişimin gerçekleştiği" kabul edilmektedir. "İnsanların kendilerini çevreleyen ve kendileriyle ilgili olan şeylere düşüncelerini uygulama biçimi derinlemesine dönüşürken, zihinsel mekanizmalar -akıl yürütme, somut veya soyut gerçekleri kavrama ve düşünceleri anlama biçimleri- radikal bir biçimde evrim geçirdi." Bu değişimi ölümün aynasında, eski zaman yazarlarının tarzıyla söylersek speculum mortis'te kavrıyoruz. Kendi ölümünün aynasında, her insan kendi bireyselliğinin sırrını keşfediyordu. Greko-romen antik dönemin ve özellikle epikürizmin sezinlediği, fakat sonra kaybolan bu ilişki, o zamandan bu yana bizim Batılı uygarlığımızı etkilemeyi sürdürdü. Geleneksel toplumların insanı, Ortaçağ'ın ilk döneminin, fakat aynı zamanda bütün popüler ve sözel kültürlerin insanı, hepimizin ölümlü olduğu düşüncesine pek zorlanmadan boyun eğiyordu. Ortaçağ'ın ortasından itibaren, zengin, güçlü veya okumuş Batılı insan, kendi ölümünü kabul ediyordu: kendinin ölümünü keşfetmişti.
Reklam
“Kur’ân-ı Kerim’e göre Hz. Peygamber (s.a.v)” başlığı altında gündeme getirmemiz gereken başka bir bahis ise “Kur’âniyyün”dur. Hint alt kıtasında zuhur eden, Seyyid Ahmed Han, Gulam Perviz, Ahmedüddin Amritsari gibi isimlerin ortaya atmış oldukları görüşlerden meydana gelen bu ekolün günümüzdeki taklitçileri, mâlumâtfuruşluk yaparak bu ekolü bizim
Pascal'a dair
İlk önce, bu harikulâde adamın hasta, hayaller korkusunu içinde yaşayan insan olduğu göz önünde tutulmalıdır. On yaşından, öldüğü 39 yaşına kadar bir günü ıstırapsız geçmedi. Madam Périer'nin bize dediğine bakılırsa hayatının son dört yılı "devamlı bir bitkinlik içinde geçmişti. Tesirlerini kafasında hissettiği hastalığı sinirleriyle ilgili
HABER FELSEFESİ Başka hiçbir delilimiz olmasaydı dahi biz, yukarıdaki ayetler­ den ve benzerlerinden, Nebinin (s.a.v.), “mucize” dediğimiz türden şeyler ortaya koyduğunu anlardık. Oysa geniş bir hadis külliyatı, bu­ nun örnekleri ile doludur. Ayrıca, bu mucizeleri nakleden sahabilerin, fedakârlıkları üze­rinden böyle şeyleri durduk yere
İnsan YayınlarıKitabı okudu
Yine Jön Türkler benzer bir çabanın uzantisı olarak Kuran'da sıklıkla vurgu yapılan 'akıl kavramın öne çıkar miş, "gerçek Islam ile "tahrif edilmiş Islam" arasında bir ayna gitmişlerdir. Bununla beraber bu pozisyon samimi olmaktan uzaktır. Abdullah Cevdet gibi Jön Türkler için din materyalizm kabul gördükten sonra reforme edilecek veya yok olup gidecek eski bir öğretiden ibarettir. Yine de Jön Türkler dine karşı duydukları antipatiyi tamamen gizle(ye)memişlerdir. Bunun temel nedeni, onlarin materyalizmin dinin yerini alacağına inanmalan ve bu amaca yönelik çabalandır. Böyle bir inanç ve çaba, zameni gelince din ile çatışmayı beraberinde getirecektir. Insanlar din ve bilim konusunda kendilerince aydınlatmak isteyen Jön Türklerin Batılı dillerden Türkçeye çevirdikleri kitaplar onların dinle ilgili gerçek görüşlerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Bu kitaplardan bazı lan Büchner'in Madde ve Kuvvet, Ernst Haeckel'ın Monism Üzerine Konferanslan ve Türkçeye Tarih-i İslamiyet adıyla çevrilen Reinhart Dozy'nin ünlü Muhammed Peygamber eleştirisidir. Bu kitaplardaki argümanların incelenmesi durumunda Jön Türklerin İslam ile ilgili gö rüşlerinde -söz gelimi Kuran ile Darwinizm arasındaki uyumdan bahsederken samimi olmadikları fark edilecektir. Büchnerci görüşün sıkı takipçileri olan Jön Türk ler, Antik Yunan felsefesinden Darwinizm'e kadar dinin otoritesini sarsacağını umduklan her öğretiye sarilanlardır. Jön Türklerin, bilhassa, 1908'de iktidara geldik ten sonra dine çok daha az referans vemeleri de onların 1908 öncesindeki duruşlannin samimiyetsiz olduğu filmrini destekler niteliktedir.
Sayfa 24 - Vadi yayıneviKitabı okudu
Reklam
40 sayisi
Neden Ali Baba 40 haramiyle uğraşmak zorunda kalmıştır? Ve Bü­yük Perhiz neden 40 gün sürer? 40, büyük sayılar arasında en büyüleyici sayı olarak Orta Do­ğu'da, özellikle de lran ve Türkiye'de yaygın biçimde kullanılır. Saf bilimsel açıdan bu sayı, kadim Babil'de de gözlemlendiği gibi ülker'in [Süreyya burcu] 40 gün boyunca gözden yok olmasıyla
Bizim sevimli gezegenimiz yerküre, bilebildiğimiz tek yuvamızdır. Venüs çok sıcak bir yer. Mars çok soğuk bir yer. Yeryüzümüzse uygun bir yer, insanoğlu için bir cennettir. İnsanoğlu bu gezegende evrim geçirmiştir. Fakat asıl yapımıza uygun düşen iklimimiz bozuluyor olabilir. Zavallı gezegenimizi tutarsız biçimde etkiliyoruz. Yeryüzünün çevre koşullarını Venüs cehennemine ya da Mars'ın buzul dönemine dönüştürme tehlikesi söz konusu mu? Bu soruya kesin yanıt vermek olanaksız. Yeryüzü ikliminin toptan incelenmesi, yerküremizin öteki gezegenlerle karşılaştırılması, henüz çok düşük düzeyde bir incelemeye konu olmuştur. Bunlar, üzerinde fazla durulmayan konular. Bilgisizlik ve bilinçsizlikle yerküremizin orasını burasını çekiştiriyor, uzun vadeli sonuçlarının ne olacağını bilmeden atmosferi kirletip toprağı çoraklaştırıyoruz.
Sayfa 127 - Altın Kitaplar
Televizyonun sunduğu eğitim felsefesini üç emrin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Etkisi “Susam Sokağı'ndan "Nova" ve "The National Geographic" belgesellerine ya da "Fantasy Island'a kadar her türlü televizyon programında gözlemlenebilen bu emirler şöyle sıralanabilir: Hiçbir önkoşul öne sürmeyeceksin: Her televizyon
Sayfa 181
DİYALEKTİK YÖNTEM(Bilimsel olan) ile META- FİZİK YÖNTEM(Bilimsel olmayan) ARASINDAKİ KARŞILAŞTIRMA Metafizik yöntemden söz ederken"hareketin ve değişmenin gerçeğini"bilmeyen ya da bilmezlikten gelen bir yöntem anlıyoruz.örneğin ayakkabılarınızın artık aynı ayakkabılar olmadıklarını görmemek metafizik bir tutumdur. Metafizik durgunluk
Kant'ın Ebedi Barış üzerine incelemesi (1795), yaşlılık dönemindeki zihninin zindeliğini ve tazeliğini gösterir. Bu eserde, savaşı yasaklayan bir anlaşmayla birbirine bağlı özgür devletlerden oluşan bir federasyonu savunur. Akıl, diyor Kant, savaşı tamamen lanetler ve yalnızca uluslararası bir yönetim savaşı önleyebilir. Kurucu devletlerin sivil anayasası "cumhuriyetçi" olmalıdır, diyor; ama bu sözcüğü, yürütme ile yasamanın ayrı olması anlamına gelecek şekilde tanımlar. Kralın olmaması gerektiğini kastetmez; aslında, kusursuz bir yönetime en kolay bir monarşide ulaşıldığını söyler. Terör Döneminin etkisi altında yazan Kant, demokrasiden kuşku duyar; bir yürütme gücü kurduğu için, zorunlu olarak despotizm olduğunu söyler. "Kendi önlemlerini çıkaran sözde 'bütün halk' aslında herkes değil, yalnızca bir çoğunluktur; o yüzden burada evrensel irade, kendisiyle ve özgürlük ilkesiyle çelişir." İfade Rousseau'nun etkisini gösterir; ama barışı sağlamanın bir yolu olarak bir dünya federasyonu düşüncesi önemlidir ve Rousseau'dan kaynaklanmaz. 1933'ten itibaren bu inceleme Kant'ın kendi ülkesinde gözden düşmesine neden olmuştur.
Sayfa 387Kitabı okudu
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.