Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
196 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Korkuyu Beklerken, Oğuz Atay.
Başlamadan önce şunu söylemeliyim ki, üslup bakımından ve yazım bakımından oldukça beğendiğim fakat yer yer de oldukça ürktüğüm bir kitap oldu bu. Aslına bakılırsa gözümü açan çok fazla cümleyle karşılaştım derlenip toplanan bu güzel hikâyelerde, çok fazla yerin altını çizdim. Ancak hikâyelerden bir tanesinin konusu bana hiç hitap etmedi, her ne kadar diğer hikâyeler gibi bana çok şey katmış olsa da. Unutulan isimli eseri, işlenişi güzel fakat konusu ürkünç bir eserdi. Gerçekten sevdiğim bir kurgu oldu fakat dediğim gibi pek bana hitap etmiyordu. İçerisinde bir intihar vakası ve uzun süre boyunca vakanın yaşandığı yerde kalıp çürümeye başlamış bir bedenin betimlenmesi mevcut. Aslında yazım ve betimleme oldukça güzeldi fakat takdir edersiniz ki ürkmeden de edemedim. Beni aralarında en çok etkileyen hikâye, Babama Mektup, hikâyesi oldu (gerçi buna mektup demek daha doğru, hikâye ve mektup farklı türler çünkü.) Zirâ küçüklüğünden beri babasından ayrı yaşayan ve babasına oldukça fazla özlem duyan biri olarak ölen bir babaya duyulabilecek gerçek bir özlem ve yazılabilecek en gerçekçisinden (hayat bakımından) bir mektup okuduğumu düşünüyorum. Genel olarak sevdiğim bir kitaptı, hikâyeler hoşuma gitti. Üslup bakımından da oldukça başarılıydı. On üzerinden dokuzu hak ediyor diyebilirim. :)
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,3bin okunma
Sadece şikâyet etmeyi bildim. Kendime kızmayı, Nurten'e kızmayı, anneme, babama, abime, kardeşime, çocuklara, hayata kızmayı bildim. Kolayı bu çünkü. Kız, küs ve somurt bir köşede.
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Babama gelince, adından ötesini bilmiyorum; Bazı geceler, kendimi çok yalnız hissettiğimde onu çağırıp ağlarım, onu sevmemi sağlayacak bir fikir yaratmaya çalışırım... Ama sonra, babamı tanımadığım gelir aklıma, belki düşlediğim gibi değildir, derim,
İnsanları oldum olası fazla sevmedim, insanların pisliğinden kaçıp babama sığınırdım küçükken, sonra fark ettim ki sığınağım mezarımmış.
Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu, Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.
Ahkâf Sûresi, 26. Cüz, 15. Ayet
Aklımda kalan tek şey şuydu: Hiçbir şey sormadan, yargılamadan , suçlamadan , bağırıp çağırmadan burnumu silip başımı okşayan ve sonra eğilip beni öpen bir meleğim olmuştu artık. Annem bile yapmamıştı bu kadarını. O genelde kavga ettiğim zamanlarda bana bağırmış mutlaka suçlu olduğumu düşünüp beni itmiş ve genelde babama şikayet etmişti.Oysa Hatice öğretmenim, beni suçlamak yerine öpmüştü ben de ona aşık olmaya karar vermiştim. Hatta çoktan olmuştum.
Sayfa 333 - İthakiKitabı okudu
Reklam
Aklım biraz erip babama sorduğumda; "Rabia, dördüncüdür lakin bir öz manası daha var." dedi. "Rabia vaktin en kısa parçasıdır. Yani andır. Kısacık bir an. Anda kal, andan ayrılma, ana hâkim ol, anın içinde ol." demişti...
Ben o günden sonra babama sevgi göstermeyi hiç bırakmadım. Babam da iyileşmeyi... Kuru bir çiçekmiş de sulanmış gibiydi,artık bambaşka bir insandı...
Mutluluk çok kolaydı. Babamın iyi davranması yetiyor, böylece annem mutlu oluyordu ve biz çocuklar da onunla birlikte mutlu oluyorduk. Babama göre mutluluk o kadar kolay olmamalıydı.
"Teşekkür ederim." "Hayatını kurtardığım için mi?" "Hayır hastaneye götürmediğin için. Babama söylemedin değil mi?" "Tuhafsın. Ölmekten değil babandan korkuyorsun."
Reklam
Ben babama hasret kalmışım, baba sevgisine, sorgusuz sualsiz kollamasına ve gözetmesine.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.