Birazdan okuyacaklarınız, 'inceleme' adı altında birleşmemişlerdir. Kendimi gerçekten bildim bileli vaaz vermekten ve/veya birine bildiğimi doğru ya da gerçek olarak lanse etmekten uzak durmuşumdur. Çünkü, ne kendimi bir şey hakkında bilgi sahibi görecek kadar özgüvenim veya kibrim olmuştur, ne de karşımdakinin kendi başına arayarak bulabileceği
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
“…çünkü ben gördüğüm her şeyde haz buluyordum, umut değil! Ve görmek için yaşamaya devam ediyordum.” -Kassandra
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Yunan Mitolojisi ekseninde Homeros’a, onun kaleme aldığı destanlara ve o destanlarda yer alan olaylara dair bütünleyici bir yazı olması amaçlanmıştır. Christa Wolf’un romanına konu olan
YEDİNCİ MEKTUP
Platon'dan Dion'un akraba ve dostlarına.
İyilikler,
Sizin de Dion gibi düşündüğünüze inanmam gerektiğini; eylem ve sözlerimle size, elimden geldiğince yardım etmemi istediğinizi yazıyorsunuz. Şu yanıtı veririm: görüş ve istekleriniz gerçekten Dion'unkiler gibiyse, çabalarımı sizinkilerle birleştirmeye hazırım; değilse, uzun
Sitede beni yakından tanıyanlar az çok bilir, tarihi yaşanmışlıklardan dolayı Arap halkına karşı genelde olumsuz gözle bakmışımdır. O yüzden baştan belirteyim incelemedeki yorumlarım objektif yönde olmayacaktır, ama bu durum kitap hakkında doğru bilgi vermeme engel değildir.
Kitabın yazarı Arap bir gazetecidir. Yazar, genel anlamda objektif
"Tarihini bilmeyen bir milletin geleceği olmaz!" demiş ulusun kurtarıcı babası. Ne de doğru söylemiş. Bize düşen görevlerden biridir tarihimizi bilip geçmişteki olaylardan ders çıkarmak. Bilgi de tek taraflı olmaz. Sadece okullardaki tarih kitaplarını okuyarak tarihi öğrendim diyemeyiz. Bazı pohpohlanmış olayların gerçeğini de görmek
Selamlar
Bu kitabı nasıl daha iyi anlatabilirim diye çok gerildim. Çünkü hissettiklerimi tam anlamıyla kelimelerle asla aktaramayacağım. Bir başarının, bir yenilginin kitabı Martin Eden;
Jack London’ın hayatından kesitler taşıyan yarı otobiyografivari olan eser London’ın yazar olma yolunda
ne gibi zorluklarla karşılaşmış olduğunu da gözler önüne seriyor.
İlk başlarda aşk romanı gibi gelebilir size, fakat sonraları tam olarak aristokrasi sınıfına eleştiri niteliğindedir. Sosyal statü farklılıkları o kadar güzel anlatılmış ki..
Martin denizcilikle uğraşan eğitimsiz, kaba, barbar bir genç.
Ruth; eğitimli, entelektüel, üst tabakadan (onların deyimiyle) bir burjuva kızı.
Aşık olana dek tek dünyası denizden ibaret olan Martin’in artık tek bir amacı vardır. Ruth’a, onun mensup olduğu sosyal sınıfa yükselebilmek, tabaka farklılıklarını yok edebilmek. Bunun için tüm imkanlarını kullanıp, asla vazgeçmeyip, günlerce gecelerce çabalar. Bir yerden sonra istediğini başarıp saygın bir yazar olur olmasına ama başarısının sonucu istediği gibi olur mu, okuyarak öğrenin derim.
Karakterimizin azmine, kararlılığına hayran kalmamak elde değil. Ama başarıyı elde etmeyi bir başkası için değil de kendimiz için istemeliyiz. Bu kitapta bize bunu çok net gösteriyor.
Okuyacak olanlar Martin’le gerçekten tanışmaya hazır olun. Hayatımın birçok döneminde sık sık aklıma geleceksin canım Martin
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,8bin okunma
Kehribar Geçidi, halk arasında Yedi Uyurlar, Ashab-ı Kehf isimleriyle bilinen yedi insan ve bir köpeğin kıssasından esinlenerek oluşturulmuş bir kurgu. Esinlenme diyorum çünkü hikâyenin aslı tam olarak bilinmiyor. Çeşitli din ve dillerde, kahramanları çeşitli isimlerle başka başka anlatılan bir öykü bu zira. Gerek Hristiyanlıkta gerekse İslam’da
Bir arkadaşla Araplar hakkında tartıştım. Ve izlenimlerime göre Araplar hor görülüyor,cahil görülüyor ve hatta çağ dışı görülüyor
Not 1: Araplar devletlesme konusunda en başarılı milletlerdendir
Not2: Araplar bilimin ilerlemesi ve yayılmasında bizlerden çok daha fazla öncülük etmişlerdir
Not3: Araplar dünyadaki en iyi tarih tutuculardandir
Öncelikle çevirdiğim her sayfada aldığım keyif için minnettarım. Ömrüm boyunca unutamayacağım bu kıymetli hediye için teşekkür ederim:)
Yazar için sanırım yeraltı edebiyatının kurucularından denebilir. Yazdığı dönem(20. yy'ın ilk yarısı) ve ortaya koyduğu esere bakınca bu sıfatı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Ön sözünü yazan Yiğit Bener'in
Amerika Kıtası’na sonradan gelip, o kıtada karşılaştıkları insanları vahşi Kızılderililer, barbar yerliler olarak göstermeye çalışmış olanlar, yüzbinlerce Kızılderili’nin ölümüne yol açmış olan katliamlarını acaba ne derecede unutturabilmişlerdir?...
Amerikan yapımı kovboy filmlerinin çoğunda, hep bu tema işlenmiştir, hem de ısrarla...
At sırtında tütün çiğneyip viski içen beyaz adam, hep iyi adam rolünde... Elinde baltası ve okuyla çadırda yaşayan Kızılderili ise, hep kötü adam rolünde olmuştur. Okullardan sinemalara varıncaya kadar, büyük bir kesim, eski insanları hep ilkellik anlayışı içinde değerlendirmiştir. Ancak o filimleri izleyen çocukların gönlünden Kızılderili sevgisini bu kasıtlı tutum bile hiç bir zaman silememiştir...