Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Belli ki âşık olmuşsun evlat. Çaresiz âşıkların son durağıdır burası. Sevdiğine kavuşursan meşk, kavuşmazsan aşk olur. Kavuşamayan âşıklar bu çölde ararlar sevdiğini."
Çok Güzel..
... Zanaat ise bunun tam zıddı. Gö­rünmez olmanın mesleği. Sanatçının yaptığını tamamen ona, onun yaşadığı yüzyıla, tekniğine, şartlarına, malzemesine bire bir uydurarak uğradığı zarardan zarar gör­memişcesine çıkarmak, başka bir elin değdiğini belli etme­mek. En büyük egoyu, en büyük tevazu ile diriltmek. Bu da zanaatkarlığı, dünyevilikten uhreviliğe yaklaştırıyor. Ömür boyunca yapılanların hiç izinin olmaması, adının olmaması, yaptığını belli etmemek, işin neticesinde, yine saatin ilk us­tasını yüceltiyor. Bu gizli verilen bir sadaka gibi sanki başka bir yerlerde yine görünmeden birikiyor ve gizli bir zenginlik veriyor. Zanaatkar, görünüşte variyetsiz ama huzurlu ve sa­kin, telaşsız ve fazla yerleşmeden kalkıverecek gibi yaşıyor.
Reklam
gecenin içinde gece olmak düşüyor hüznüme.
İki insanın birleşmesinin, başka hiç kimseyle aşılamayacak bir sınırın aşılması anlamına geldiğini sanmıştı daima, o andan itibaren dünyası birlikte geride bırakacak ve her şeyi paylaşacaklardı. Ama şimdi görüyordu ki sınır oynaktı ve belli zamanlarda, örneğin şimdi olduğu gibi yer değiştirebiliyordu.
Reklam
"Aşktan boşuna kaçmayın veya onu aramaya çalışmayın. Siz değil, o sizi bulacak. Siz sadece gözünüzü dört açın. Belki de çoktan tutulmuşsunuzdur. Aşk kendini hemen belli etmez. Damdan düşer gibi gerçeklerle yüzleştirir."
Neresinden tutsan elinde kalırdı bazı şeyler.Öngörülebilen tüm seçenekler aynı sonucun farklı tezahürlerine dönüşür,içine sıkışılan kısırdöngü her yeni güne farklı bir uzvunu kaybettirirdi insana.Uzuvlar yeniden oluşur ama istek ve arzu aynı ritimle devam etmezdi yolcusunun yanında.İçte başlayan her durum kişinin geneline sirayet eder ve tüm çürümeler içten dışa doğru kendini belli ederdi.Korkunun biçim verdiği organik olmayan hayatlarda yapılan en büyük hatalar da yine korku müsebbibiyle gelişirdi.Yalnız kalmamak adına bağlılıklar bağımlılığa dönüşür,yalnızlık korkusuyla tutunulan bedenlerde sevgi,renklilerle yıkanmış beyaz bir çamaşır gibi koyulaşır ve korkunun rengine bürünürdü.Duyguları birbirinden ayırmak da imkânsız hale gelmişti.Menfaat,korku,sevgi,aşk ve birbirinin zıddı olan kavramlar,boşluğu benimsemiş ruhlarda hep aynı köşeye oturtulurdu.Kişi kendisine ayna olabilse,bu rutin tezatlıkta normali bulmaz ,anlatılanlarla yetinmez ,kargaşayı sindirmenin ve boşluğu kabullenmenin;tüketmekle eşdeğer olduğunu anlardı.Dış dünyada tüketilen her şey iç dünyayı da yiyip bitirirdi.Kişi kendisinin aynası olabilmeliydi ancak öğütülüp belli bir şekle girdikten sonra özgür olduğuna inandırılan hiç kimse kendi bilincine çarpmayı kabullenemezdi.
ağaçlık bir yolda yürüdü uzunca bir zaman gökyüzüne kafasını dahi kaldırmadı ne kuşların seslerini duyuyordu / belli ne esen rüzgarla ilgileniyordu iki eli iki cebinde iki yumruk olmuştu avuç içlerindeki terin fazlalığı idi pişmanlığının büyüklüğünü gösteren
“Yalnızlığa daha fazla dayanamıyorum’ dediğim an, kendi yargılarımın anlatılamayacak derinliklerine düşüyorum, zira içimdeki o en yüce’yi terk etmiş oluyorum. Benim yolum belli ve bu yolda beni oyalayacak tehlikelere karşı koymam gerekiyor.”
Reklam
Belli bir yaşı geçtikten sonra, çocukluk halimizin ruhu ve soyundan geldiğimiz ölülerin ruhu varlıklarını da, çirkin büyülerini de bizden esirgemez, yaşadığımız yeni duygulara katılmak isterler ve biz de bu duygulardan onların eski çevrelerini siler, özgün bir yaratı halinde baştan şekillendiririz kendilerini.
Batıda büyük hayranlık uyandıran gerçekçi japon dekoratif sanatları, fantastik anlayışa yönelen Çinlilerinkinden çok farklıydı. Japon zanaatkarları, büyük bir ustalıkla, fikirlerini doğadan alıyorlar ve bir takım doğal şekilleri, nesnel gerçekliklerini de göz önünde tutarak zekice kullanıyorlardı. Gerçekçiliğe her zaman bağlı kalmış olan japon üslup arayışı, eşyanın gizemlerine her zaman açılan Çin sanatının bilmediği belli bir formalizm de kendini gösteriyordu. Japonların Asya’da bulunmaları , bazı bakımlardan gerçek bir paradokstur. Batı sanatıyla aynı zamanda başlamış ve bu sanata paralel bir tarihsel gelişim göstermiş olan japon sanatı, kesin gerçekçiliği sayesinde Çin sanatına olduğundan daha çok Avrupa sanatına yakın ürünler ortaya koydu ve bundan ötürü Batı, Çin’den çok japonya’ya yüzünü çevirdi.
Sayfa 506Kitabı okudu
Hanım kardeşler güzelliğin yolu belli... :)
Saliha bir kadın erkeğini değersiz dünya hayatına kapılıp mahvolmaktan koruyan dindar ve akıllı kadındır. Bu derece asil ve şuurlu bir kadın, kocasına rehberlik yapar, ayağının kayabileceği noktalarda elinden tutup onu ayakta tutar ve onu daha fazla dünyalık kazanmaya zorlamayarak gayrimeşru kazanç yollarına dalmaktan korur.
“Bütün ömrünüzce yalnız yaşadığınız ne kadar belli!”
“Hayatımızın belli bir ânında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.