Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Rio, kendimi bazen çok garip hissediyorum. Hatırlar mısın? Eskiden okuduğumuz bir yazar vardı: Jacques Rigaut. Ne diyordu biliyor musun bir cümlesinde?.. ‘Bazen elimi yüzüme götürdüğümde bir burun, bir göz, bir ağız bulamamaktan korkuyorum.’ İşte böyle söylüyordu kitabında. O zamanlar benim için hiçbir şey ifade etmiyordu bu cümle. Ama şimdi bazen ben de korkuyorum yüzümü bulamamaktan. Hayatta sadece seni tanıyormuşum gibi geliyor. Sadece Rio’yu. Bazen başka hiçbir şey bilmediğimi düşünüyorum. Âşık olduğum insandan başka hiçbir şey bilmediğimi düşünüyorum bazen. Bu duygudan da korkuyorum. Hem de çok.
Nina, nefret ettim, sizden, lanetler yağdırdım; mektuplarınızı, fotoğraflarınızı yırtıp attım. Ama her an, bütün benliğimin, size sonsuzca bağlı olduğunu biliyordum. sizi sevmemek elimde değil Nina. Sizi yitirdiğim, yazdıklarımın yayımlanmaya başladığı zamandan beri, hayat dayanılmaz bir şey oldu benim için... Sanki ansızın koparıldım gençliğimden ve bazen u dünyada doksan yıldır yaşıyormuşum gibi geliyor bana. Size sesleniyor, ayaklarınızın bastığı toprakları öpüyor; nereye baksam yüzünüzü, hayatımın en güzel yıllarında bana ışıldayan o sevgili gülümsemenizi görüyorum...
Reklam
El-iyazü billah!
İsrailoğullarının başına gelen şey mutlaka pabucun pabuca denkliği gibi (tıpa tıp) benim ümmetimin başına da gelecektir. Hatta onlardan alenî olarak annesiyle ilişki yaşayan olmuşsa, benim ümmetimden de bunu yapan olacaktır. Şüphesiz israiloğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Benim ümmetimde yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Onlardan biri hariç diğerleri cehennemdedir." Ashab, "Ya Resûlallah kurtulan fırka hangisidir?" diye sorunca şöyle buyurdular: "Benim ve ashabımın yolunda olanlardır." Tirmizî, İman, 18
Sayfa 31
O'nu bulan neyi kaybetmiş, O'nu kaybeden neyi bulmuş? Onu bulunca diğer kayıplar pek canını acıtmıyor artık. Gidenlere yürek dilince 'Eyvallah' demeyi öğreniyorsun. Benim eyvallah hikayem de bir gidişle başlıyor işte. Ama bu başka gidişti. Yağmurun toprağı terk etmesi gibi. Bir sabah kalktığında güneşin doğmadığını görmen gibiydi. Kıyametiydi bir yüreğin…
Yakamoz Kitap 2015Kitabı okuyor
Bilmem ki ne yapmalı? Yüreğim, seni nasıl avutmalı, bilmem ki... Bu üşür gibi titremeni yüreğim, nasıl dindirmeli? Ah benim sevinmeyi unutmuş yüreğim, bilmem ki seni nasıl sevindirmeli? Seni göğsümden çıkarıp güneşi mi göstermeli sana bilmem ki... Ah, ağlamalardan usanmış yüreğim ah... Bilmem ki nasıl güldürmeli seni? Uçan daireye mi bindirmeli, bilmem ki... Var git yüreğim, var git... Sen başkasına yürek ol, kurtul. Ben, sırtımda bu yükü taşıyıp duracağım hep.
Dışarıda karanlık bir gece başlıyor... Uzaklarda huzursuz bir hayvan gibi homurdanan şehir... Radyodaki şarkı özlemle dolduruyor geceyi. Gece tıpkı benim gibi iç geçiriyor. Özgürlük yasak bana, sen yasaksın... Anılarınla oyalıyorum kendimi... Özleminle oyalıyorum.
Reklam
Asi kanımı yatıştırmak için ne çok ninni söylüyorum, zira bu yürekten daha denksiz, daha sebatsız bir şey görmemişsindir. Can! benim sıkıntılardan sefahate, tatlı hüzünlerden uğursuz tutkulara geçişimi görme zahmetine bunca sık katlanan sana bunu söylemem gerekli mi? Yüreciğime hem sayrı bir çocuk gibi bakıyorum; o istediğini yapıyor. Bunu başkalarına söyleme; duyarlarsa, hoş görmeyecek kişiler var.
Sayfa 10
Bilmiyordum ki sözlerin kulağa ahenk vermesiyle başlarmış tüm şiirler. Bunu Firuze'nin fısıltısı ruhuma işlediğinde anladım. Benim şiirim onunla başlamıştı.
Hususen benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.
Dan dünyanın en toksik karakteri cidden bu seferlik erkolar kapatılsın
Daha da kötüsü, büyük bir plak şirketinden (daha doğrusu, Uni- versal'ı arkasına almış, eskiden bağımsız olan butik bir şirketten) gelen adamın Labirentlerle sözleşme imzalamak istediğini anlattığı günü hatırlamıştı. Dan o gün ilişkilerini bu şekilde sürdüremeyeceklerini söylemişti. Üstelik Dan'ın üniversite arkadaşlarından biri ona sözleşme imzaladıkları şirketin gruplarını soyup soğana çevirdiğine, sonunda hepsinin işsiz ve alkolik tiplere dönüştüklerine dair korkunç bir hikaye anlatmıştı. "Sen de benimle gelebilirsin." demişti Nora. "Sözleşmeyi imzalarsam. Her yere beraber gideriz." "Üzgünüm, Nora. Ama bu senin hayalin. Benim değil" Onun Oxfordshire'da doğaya yakın bir yerde pub açma hayalini -düğünden önce- kendi hayali gibi benimsediğini bilerek, şimdiki aklıyla, bunu hatırlamak daha da acıydı. Dan başından beri aslında Nora için endişelendiğini söylemişti: Nora grupla birlikteyken, bir sahnenin yakınından bile geçse panik atak geçirir olmuştu. Ama şimdi düşününce, biraz yönlendirici bir endişeydi bu.
Sayfa 55 - Paralel evren no 1
Reklam
"benim TANRIM ULAŞILMAZ değildir sandığınız gibi benim tanrm çarpyor KALBİMİZDE her daim."
İSTİHBARAT ve...
Dikkatimi çeken hususlardan biri de, ne MİT'te ve ne de Siyasî Şube'de sorgulamayı yapanlardan hiçbiri, fikir plânında hiçbir şeyden haberdar değillerdi... İBDA-C örgütü diye bir dâvâya balıklama dalan adamlar, İBDA'nın kitabî yönünden tam bir kara cahil idiler... Âdeta, mikrobu bilmeden doktorluk taslamak gibi bir şey... Bütün bilgileri, gazete haberleri çerçevesinde idi; ve gazete okuyucusu olarak -ki, gazeteleri de ne kadar okudukları meçhûl-, devşirdikleri haberleri istihbarat yapmış gibi topluyor, bir zaman sonra da bunları istihbarat teşkilâtının çalışması diye basına veriyordu... Seneler senesi birtakım uydurma örgüt isimleri ve örgüt değerlendirmelerinin ortada dolaşmasının sebebi buydu; ve bu husus istihbarat güçlerinin ne kadar yavan bir çehresi olduğu babında benim senelerdir arkadaşlarıma söylediğim tesbitti... Sorgulamalarım sırasında da bunu aynen gördüm...
Sayfa 73 - 74 3.Levha, -Tesbitler, Teşhisler-, İBDA YayınlarıKitabı okudu
" Hayatım bir yalandan ibaretti, gerçek değildi. Acımasız bir yazar yazmış ve benimle oynamıştı. Verdiğim hiçbir karar benim değildi, söylediğim hiçbir söz benim değildi çünkü yaşayan bu beden gerçek bir beden değildi. Ben sadece annemin karnında masumdum ama orada da tıpkı tüm masum ruhlar gibi çok dayanamamıştım, ölmüştüm. Beni bir canavara dönüştürmüşlerdi ve bunu tüm dünya elbirliğiyle yapmıştı. Belki de canavarlar bile canavar olarak doğmazdı."
Sayfa 369Kitabı okudu
Ah! Maximilien! Size yemin ederim ki mücadele edemiyorum çünkü bu mücadelede benim gibi yenik düşeceğinizden korkuyorum.
NE TAKTİK(!)...
- "Gerçekte İslâm'la hiç alâkaları olmayan bu adamlar (işkenceciler), benim kendilerini Müslüman olarak kabul etmeyişimin fenâlığını(!) aktararak, sanki arkadaşlarım onları İslâmcı kabul ediyormuş gibi akıllarınca beni kötülüyorlardı!.. Hem de onlara işkence yaparken!.. Ne taktik, ne taktik!..
Sayfa 71 - 3.Levha, -Tesbitler, Teşhisler-, İBDA YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.