Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Devşirmeleri hiçbir zaman anlamamıştı Sadrazam. Araların­da başka türlü bir birlik bilinci vardı. Sadrazamlığına duydukları tepki de bunu doğruluyordu. Hünkârın kolladığı dengeler ve sar­sılmaz otoritesiyle savuşturulmuştu birçok tehlike.Uzak yerlerden, doğudan, batıdan, güneyden, kuzeyden; ata­sından, yurdundan, göreneğinden kopartılarak
Sayfa 103
Gözlerimi bir an için kamaştırdınız, hepsi bu.
“… sizi, gerçekten de sevmiş ve hala da seviyor olsaydım zayıflığımdan ötürü kendimden şu anki kadar iğrenmez ve nefret etmezdim…”
Reklam
Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
İrade ve isteme farklı şeylerdir. Hayvanlarda irade olmaz, sadece isteme vardır. İnsanlardaysa irade vardır. Hayvanlarda isteme arzusu onları yönelime tevcih eder. İnsanlarda var olan iradeyse onları tercihe tevcih eder. İrade gösteremeyen insanın tercihi manipüle edilir. Yani isteme yoluyla ortaya çıkan serbestlik, hür olan insanın zihnini örter.
Sayfa 99 - şule yayınları, dördüncü baskı, aralık ikibinonsekiz
Herkesin olan bu toprağa sahip çıkmak için, oraya ayak basmış olmak yeter mi? Bir topraktan bir an için başkalarını uzak tutacak güçte olmak, onları bir daha bu toprağa dönme hakkından yoksun bırakmaya yeter mi? Bir insan ya da bir halk koskoca bir ülkeyi Zorbalık ve düzenle eline geçirsin, bütün insanları ondan yoksun bıraksın da bu yaptığı ceza görmesin, olur mu? Çünkü bu, bütün öbür insanları, doğanın kendilerine ortaklaşa verdiği yiyecek içecekten, oturacak yerlerden yoksun bırakıyor. Nunez Balbao’nun kıyıda iken Güney Denizi’ne ve bütün Güney Amerika’ya Kastilya Krallığı adına el koyması, ora halkının topraklarına ellerinden almaya ve dünyanın bütün hükümdarlarını hesaba katmamaya yeter miydi? Böylece bu törenler boşuboşuna yenileniyordu ve Katolik Krala da yapacak iş olarak şu kalıyordu: Çalışma odasında oturup bütün dünyayı birden eline geçirivermek, sonra da öbür hükümdarların daha önce ele geçirdikleri yerleri imparatorluğundan çıkarmak.
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Hasan Ali Yücel Klasikler DizisiKitabı okuyor
Latif Ağa göklere bağırır gibi duasını bitirdi: “Rabbim, sen, nefes almamızı bile bize kendi lütufları diye gösteren zalimlerden bizi bir an için kurtar.”
Reklam
Fanatizm
Fanatik dindarın karşıtı fanatik ateist değil, Tanrı’nın varlığı veya yokluğunu umursamayan kibar siniktir. Ateist dindar bir kişidir. Ateizme yeni bir dinmiş gibi inanır. Kutsal bir ritüelin arka planında, sofu bir kişidir o. Renan şöyle demişti: “Dünyanın Tanrı’ya artık inanmayacağı günün sonrasında, ateistler insanların en sefili olacaklardır.” Keza, şovenistin karşıtı vatan haini değil, şimdiki düzeni seven ve kahramanlık gösterip şehitlik derecesine ulaşmaktan hoşlanmayan makul vatandaştır. Vatan haini, iğrendiği bir dünyanın bir an önce yıkılması için düşmanla işbirliği yapan bir fanatiktir genellikle (radikal veya gerici olabilir). II. Dünya Savaşı sırasında vatan hainlerinin çoğu aşırı sağcılardı. “Aşırı milliyetçilik ile vatan hainliği arasında ince bir çizgi var gibidir.”
Bir değil, bin ruhum da olsa Kur'an için iman için hepsini feda etmeye her zaman hazırım.
Sayfa 308 - PDFKitabı okudu
Tevrat-İncil-Kur'an üçlüsünün sunduğu Tanrı imgesi
Tanrı'nın köleci ve ilkel olması durumunda her şeyden ön-ce, yaratılanlar "kul" ilan edilecek ve bu durum her fırsatta başlarına kakılacaktır. Dahası eşitsizlik hayatın temel kuralı olacak, yığınsal sefalet ve ölümler, günümüze dek insanlığın baş belası olmaya devam edecektir. Elektiriğin, motorun, hatta yazının bulunması için bile binlerce yıl geçecek, insanoğlu, çıplak ve mağaralarda yaşamak zorunda kalacağı asırlar geçirecektir. Bunlar yetmezmiş gibi bir yandan şeytan başından eksik olmayacak, diğer yandan da cehennemin ateşiyle tehdit edilip duracaktır. Üstelik şeytanın oyununa geldiler diye insanlar toplum toplum, şehir şehir, Allah'ın yıldırımları, depremleri, fırtınalarıyla yok edilecektir. Sevgi ve yardım değil, zorluklar ve hesap verme söz konusu olacaktır. Ve ne acıdır ki Tevrat-İncil-Kur'an üçlüsünün insanlara sunduğu dünya yaşamı ve tanrı imgesi, bu tanımlama ile örtüşmektedir.
Göğün açık olduğu çoğu gece başınızı kaldırıp sabırla gözlerseniz, üzerinizde kısacık bir süre parıldayan bir meteor görürsünüz. Bazı geceler de meteor yağmuruna rastlarsınız. Bu geceler yılın hep aynı günlerindedir. Bu gecelerde doğal bir havai fişek gösterisi vardır: Cennet eğlencesi. Bu meteorlar küçücük tanelerden, hardal tohumundan daha küçük tanelerden oluşur. Düşenler yıldız değil, meteorlardır. Yerkürenin atmosferine girerlerken bir an için parıldarlar, yaklaşık 100 km. yük» sekte sürtüşmeden ötürü ısınıp yok olurlar. Meteorlar kuyruklu yıldızların kalıntılarıdır
Reklam
Atsız ve Mustafa Kayabek Mahkûm Oluyor: "Konuşmalar" yazısı dolayısıyla yıllardan beri devam eden dava da 05 Temmuz 1972'de İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde sonuçlanmış ve mahkeme oy çokluğuyla eski kararında ısrar etmiştir. Karar, Nihal Atsız ve Mustafa Kayabek'in 15 aya mahkûm olmasıdır. Avukat Enver Yakuboğlu
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
12 Eylül'den bu yana kalın çizgilerle çizilmiş sınırların da kısa bir süre için silindiği andı Gezi. Yıllardır ayrı kompartımanlarda seyahat eden, birbirini yalnızca medyadaki görüntülerinden tanıyan insanların karşılaştığı an. Şehrin eski ve yeni sakinlerinin, orta sınıftan gençlerle işçi mahallelerinden gelenlerin, özel sitelerde büyümüş olanlarla mimli mahallelere hapsedilmiş olanların birbirini gördüğü an. Takma bacağıyla yürüyen bir "Güneydoğu gazisi"nin, ona düşmanı olarak belletilen Kürtlerle karşılaştığı an. Hayatına karışılmasını istemeyen özgürlükçü gencin, bu muamelenin bazı insanlara, üstelik cumhuriyetin başından bu yana çok daha ağır bir biçimde yapıldığını farkettiği an. Devlet şiddetiyle yeni tanışanların, bu şiddete çok daha önce, çok daha ağır biçimde maruz kalanlarla karşılaştığı an. Üzerinde mücadele edilen parkın bir zamanlar Ermeni mezarlığı olduğunun öğrenildiği an. Polis kurşunlarının neden hep Alevi gençlere isabet ettiği sorusunun sorulduğu an. Cumhuriyetin elden gittiğini düşünenlerin, o cumhuriyetin suçlu bir cumhuriyet olduğunu farkettiği an. Belki boğucu, yine de korunaklı evlerinden gelenlerin, Gezi'nin evsizleriyle, sokak çocuklarıyla karşılaştığı an. Gezi'nin en öfkeli, en küfürbaz, en delikanlı gruplarının feminist kadınlarla, LGBT'lerle karşılaştığı an. İmkânların dünyasıyla yokluğunki, neşeyle öfke arasında yeniden temas kurabileceği umudunun yeşerdiği an. İkili karşıtlıklar üzerine kurulu iktidar aksının yerini, çoğul bir dayanışma ağına, gerilime dayanıklı bir politik zemine bıraktığı an.
Sayfa 103 - Fatih Harbiye, Son DurakKitabı okuyor
Sumerlilerin en önemli iki politik mirasından biri olan ve IÖ 3000 yıllarında kurdukları şehir beylikleri, Hindistan'dan Akdeniz'e kadar olan alandaki ve ortaçağ Avrupa'sındaki şehir krallıklarının öncüleri olmuş- tur. Bu şehirler; özgür ve kölelerden oluşan şehirlileri, siyasal meclisleri, askerleri, saygınları, rahipleri, alıcı ve
Sumerliler kadınları bir tarlaya benzetmişler. Aynı deyim hem Tevrat'ta hem de Kur'an'da var. Kur'an'da "kadınlarınız sizin için bir tarladır, tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" yazılı. Bunu mü fessirler çeşitli şekilde tefsir etmişler. Bu tefsirlerde bir kadına ne- relerden ve nasıl girileceği müstehcen bir şekilde açıklanmaktadır. Sumerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur'an'da aynı inanış "Levh-i Mahfuz olarak sürüyor." "Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da (Levh-i Mahfuz) bulunmasın."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.