Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Alt üst olmuştum. Dağılmıştım. Yolun ortasında görüp yanına yaklaştığım bir yabancının hikayesine bir gram bile dahil olmak mahvetmişti beni. Bu yolculuk bize iki yabancı getirmişti. Birini arabamıza alıp yola devam etmiştik, birinden ise geleceğe dair bir not almış onu orada bırakıp yine yolumuza devam etmiştik. Soğuk şehirlerde soğuk hikayeler saklıydı, bilirim... Ama bu kadar soğuk bir hikayeyle hayatım boyunca karşılaşmamıştım. Söylediği her cümle aklıma kazınmıştı. Evim neresi bilmiyorum demişti bana... O an fark etmiştim ki aslında kimse evinin neresi olduğunu bilmiyordu. Hepimizin evimize dair bildiği tek şey bir sokak bir bina bir ilçe bir şehir isminden ibaretti. Bizler buna adres diyorduk, oysa bu adrese gidiyor fakat evimizi bulamıyorduk. Ev adreslerimiz bizi evlerimize götürmeye yetmiyordu... Bizi evimize götürecek tek şey sevgiydi. Saf, katıksız, tartışmasız sevgi.. Derin bir nefes daha aldım. Kağıdı katlayabildiğim kadar katladım. Tişörtümün küçük cebinin içine sıkıştırdım ve düğmemi kapattım. Yol böyleydi işte, bize hikayeler getirir bizden hikayeler götürürdü...Hiç kimse bir yabancıyla öylesine karşılaşmazdı. Karşılaştığımız her yabancının hayatımızda bir parmak izi kalırdı ve neyle silersek silelim o iz hayatımızdan hiçbir zaman çıkmazdı. Sanırım hepimizin hayat hikayesi evimizi arayışımızı anlatıyordu. Öyle değil mi? işte burası benim evim dediğimiz her an yeni bir macera başlıyordu.Dediğim gibi, hayat beşik sandığımız bir depremdi. Sallanıyor, uyutuyor ve uykuya daldığımız ilk anda etrafmızdaki her şeyi yıkıyordu. Üstümüze doğru değil, içimize doğru..
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Başarmak için engel olmadığını bir kez daha anladım. Engel elbette vardır ama başarmak tam anlamıyla senin elinde. Küçük bir masalın bile çok büyük hikayesi vardır sonuçta. Yaşam sürüyosa umut var demektir.
Sayfa 3 - Parana Yayınları - 2019Kitabı okudu
Yok bir şey
I yok bir şey, yani bir ölüm sonrası bu, bitecek gibi değil yıllardır sezilen bir çocuk ağlamasında anısız, başıboş, dağılgan bir tabanca sesinde belki belki de bir orman mı bu, tanımsız çiçekler açan orada ve sanki tuhaftır da sayısız kuşları beklettiği diyelim bir süre kendini dinlemek, diyelim bir süre boşluk yani upuzun kumlar, kumlarda
Sayfa 597Kitabı okudu
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
Kabullenerek güçlenmek için yaşam dersleri. . Kendini bilmek neyden yaptığını bile bilmek. . Kendi temel benliğini tamamen ihmal eden kişilerde de depresyon kaygı bozukluğu boşluk hissi ve bazen bedensel şikayetleri olarak ortaya çıkacaktır şunu söylemem gerekir Bu tür kendine yardım kitaplarını okuyan insanlar genelde sosyal benliğine öne alıp
Reklam
Dilsiz ustalar, suskun öğrenciler
Gaz lambasının, dünyayı küçücük odalara sığdırdığı, uykuları korkulu bir hayale çevirdiği zamanlardı. Akşamlara kadar toprak yollardan, buğday tarlalarından, yalınayak çocukların meraklarından kalkan tozlar, sabahlara kadar ince bir yorgan gibi örterdi yatakları. Puhu kuşları taşların başına, delice kuşları bahçedeki akasya ağacına konardı.
Sayfa 61 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Benim Adım Sena
inancınız icin neleri terk edebilirsiniz? Nelerden vazgeçenbilir ve neleri ardinizda birakabilirsiniz? "insan, ardinda birakabildikleri, terk edebildikleri kadardir." derler ya hani.…. iste tam da öyle bir hikâye bu… Size sevgili @juliasenayamanoglunun kalemınden tabıkı @nesilyayınlarından cıkan guzel bır eser ıle geldım .. Yukarıda da yazdıgı üzere bir genç kızın yaşam hikayesini anlatan çocuklugundan genc kızlıgına kadar hayatını anlatan bır eser gercek hayat hıkayelerıne ayrı bır zaafım oldugu dogru fakat bu bambaska bırsey göğsüm sıkışarak ve gözyaşlarıyla okudum dıyebılırım size nasip olan hidayet yolunu Rabbim tüm herkese nasıp etsin ınsallah 7 den 70 ‘şe herkesin okuması gerek Ve naime anne’nin şu sözü kazındı aklıma “Gözyaşları,tebessümün habercisidir. Cennet bahçelerinde gülmek için dünyada ağlamak gerekir. Bazen olur ki bir saniyelik gülmek için bir ömür ağlamak gerekir.” Siz simdi bir romanin icerisinde bir hayati, küçük bir kiz cocugunun hayallerini, belki de kendini arayisini okuyacaksiniz. Bu bir yol hikâyesi, yolculuk hikâyesi dersem yalan olmaz ama yarim olur. Zira bu roman bir arayisin, bir bulusun, hatta bir olusun hikâyesi. Julia ile baslayan, Sena ile biten bir yolculugun hikâyesi…
nesil yayınlarıKitabı okudu
Türkiye Sinemasında Karlı Bir Doruk: ‘Ağrı Dağı Efsanesi’
Yönetmen: Memduh Ün Senaryo: Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu, Memduh Ün Görüntü Yön: Gani Turanlı Sanat Yön: Duygu Sağıroğlu, Güven Öktem Müzik: Yalçın Tura Oyuncular: Hakan Balamir, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Yavuz Selekman, Reha Yurdakul, Hüseyin Peyda, İhsan Yüce, Nuran Aksoy, Coşkun Göğen, Hikmet Taşdemir, Atıf Kaptan Yapımcı: Memduh
Ötekilerin Felsefe Tarihi: Eskil Çin Düşüncesi Üstüne
Eskil Çin felsefesi, Çin’in 21. yüzyıldaki yükselişine dek, felsefe tarihinde eskil Yunan merkezli felsefe tarihyazımlarına bir ek gibi görülüyordu ve sık sık bu felsefenin ‘Batı’nınki gibi çağdaş, ileri, gelişkin vb. olmadığı satıraralarından sezdiriliyordu. Her tür resmi tarihyazımının marazlarından felsefe tarihyazımı bile muaf değil. Batı,
Reklam
Kahramanlığın yüce bir erdem olduğunu aşılayan Bozdoğan ile Sarı Yılan hikâyesi de oldukça ilginç bir örnektir. Atsız burada fabl tekniğini kullanarak şeref ve onur kavramlarını bozdoğana; sinsilik, hainlik ve alçaklığı sarı yılana yükleyerek onları kişileştirmekte ve konuşturmaktadır. Bir dağın zirvesine çıkmak için yarışan bozdoğanla sarı yılanın yolculuk boyunca karşılaştıklarını anlatan hikâyede Atsız, bozdoğanın kahramanca düşmanlarıyla savaşmasını övmekte ve sonunda kara kartala yenilerek ölmesine karşın onun erdemliliğini okuyucuya hissettirmektedir. Her türlü alçaklığı göstererek dağın zirvesine bozdoğandan önce varan sarı yılana bozdoğanın verdiği şu cevap aslında Atsız’ın kahramanlık erdeminin insanı nasıl yücelttiğini ifâde etmektedir: “Sürünerek çıkmak yükselmek demek değildir. Sen yukarılara doğru çıksan bile yine alçaksın. Ben aşağıya düşerken bile yükseğim. Sen yılan gibi yükseldin. Ben doğan gibi düşüyorum.”Atsız bunun yanında gençlerin kahraman ve fedakâr nitelikte yetişmesi için onların bedenen de güçlü olması gerektiği kanaatini taşımaktadır. Bu sebeple Türk gençlerinin küçük yaşlardan itibaren acıya dayanma, çeviklik ve iradeyi keskinleştirme yönünde oyunlarla ve eğitimlerle kendilerini geliştirmelerini istemektedir.
Sizi En Çok Ne Mutlu Ediyor? Bu incelemeyi sizin yorumlarınız yazacak. Nasıl mı? Kitabın yazarı Frankl'a göre her insanın anlam arayışı kendisine özgüdür. O zaman size soruyorum: Kendi anlamınızı nerede arıyorsunuz? Gelecek için bilinçli çocuklar yetiştirmekte mi? Allah'a inançta mı? Kitap okumakta mı? Hayvan sevgisinde mi? Belki de hiç
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.