‘’ Kumarı kendime ben pazarlıyordum’’ (Sayfa: 102)
Okuduklarımız, alıntı ve iletilerimizin buluştuğu her insanda yeniden doğuyoruz. Aldığımız her cevapla , yorumla çoğaldığımız gibi.
Ne güzel aslında değil mi ? Dostluklarımız hep böyle sürse birbirimizin meçhulü olarak yaşasak uzaklarda.
Duygularımız birbirine değecek kadar yakın ve
Gülüşü bütün seyirciyi kahkahaya boğmaya yetiyordu. Hatta bazen lafı bile olmadan sahnenin bir yanından girip diğer yanından çıkıyordu, bu bile seyircinin alkış kıyamet gülmesine neden oluyordu.
Son zamanlardaki okumalarını genellikle uzay, evren ve kainat gibi konuları içinde barındıran bilimkurgu türündeki kitaplar üzerinde gerçekleştiren bir okur olarak, yeraltı edebiyatı okumak, itiraf etmeliyim ki, beni biraz sarstı. Adeta kilometrelerce yüksekten yere doğru hızla çakıldım. Hele kitabın başındaki, “Asilerin, kaybedenlerin,
Sahi siz duydunuz mu sustuklarımızı?
Hayat devam ediyor… mu gerçekten?
Birinci yıl… Bir yıl 365 gün müydü? Peki neden ben 365 yıl geçmiş gibi ama aynı zamanda da bir saniye bile geçmemiş gibi hissediyorum?
Bir daha gökyüzünü, güneşi, denizi, sevdiklerinizi göremeyeceğinizi, artık her şeyin bittiğini düşünüp yaşamdan koptuğunuzu hissettiniz mi?
"Son ana kadar ümit etmekten vazgeçmezmiş meğer insan. Tüm ümitlerin tükendiği bir an ise mutlaka gelirmiş"
Tıpkı Hüseyin amcanın çaresiz kalışı gibi.
"Sen hangi aralıklarla güneş tutulması gerçekleşir bilir misin? Ben söyleyeyim sevgilim; yoksa iki illa beş güneş tutulması gerçekleşir. Peki, sen hiç güneş tutulmasının hayalini
Bayram günleri kendimi, sebepsizce bir boşlukta bulurum. Sanırsınız rüzgarlı bir havada atılmış bir poşetim, hiç hükmüm yok. Sanırsınız denize atılmış bir taşım, derin bir yerdeyim ama nerdeyim bilmiyorum. Sanırsınız bayramda kapıyı çalan çocuklara verilen şeker gibiyim, nereye gittiğimi bilmiyorum. Bayramın gelmesini bundan dolayı pek heyecanla
1970'den itibaren yazdıkları kitaplar hakkında günlük tutmuş ve bazı noktalarda ise normal yaşantısından düşüncelerini anlatacağı kimseler olmadığını düşünerek günlüğe yazmak istemiş yazarımız.
1977'ye kadar günlüğünü aralıklı olarak tutmuştur. Neden 1977 diye soracak olursanız Oğuz abinin hayatını bilmeyen insanlar için kısa bir açıklama
***Yazacaklarım, kitap hakkında ipucu içermemektedir, zira kitaba değil kitap ekseninde, kitaba konu olan gerçeklere değinmek istiyorum.
Celadet Bedirhan...Tam adıyla Celadet Eli Bedirxan. Bilhassa tüm Kürtler tarafından yakından bilinen, Mehmed Uzun'un tabiri ile "Gökteki on dördünü doldurmuş ay gibi tanınan" bir aydın, bir yazar,
Öncelikle bu senede beni yalnız bırakmayan, destekleyen ve istişare ettiğim https://1000kitap.com/Soullesss' Can'a https://1000kitap.com/cozemedimgitti Kardeşim e
Burası kitap uygulaması evet ama burada da biri sizden gerçek anlamda etkilenmiş ve sizinle tanışmak istemiş olabilir, bu herkese yazdığı anlamına da gelmez, hatta sadece "arkadaş" bile olmak isteyebilir, siz istemezseniz reddedersiniz. Birinin "uygun bir dille" tanışmak için yazmasının insanları neden rahatsız ettiğini anlamadım. Uygun dille yazılmayan mesajlar da direkt engellenebilir. Kibarca ve medenice karşınızdaki kişi ile tanışmak istemediğinizi belirtebilirsiniz, o kişi bunun üzerine kabalaşıyorsa veya engelliyorsa yapılacak pek bir şey yok.
YouTube kitap kanalımda Hakkari'de Bir Mevsim kitabını önerdim: ytbe.one/b1teQgT1toE
Hakkari'de Bir Mevsim kitabına yapılan incelemeler benim için ikiye ayrılır: Öğretmenler tarafından yazılanlar ve öğretmen olmayan kişiler tarafından yazılanlar. Bu inceleme öğretmen olmayan bir kişinin bakış açısından yazılmıştır.
Yokuş aşağı