Bugünkü sosyolojik araştırmalar şunu gösteriyor: Kız çocukları liseye
kadar erkeklerden daha başarılı olsalar da liseden sonra erkeklerden daha
az başarılı oluyorlar. Yani herhangi bir üniversitede herhangi bir bölümün
kalitesi arttıkça, oradaki kızların sayısı azalmaktadır. Feminist kuram bu
tarz bir olayı kadının ikinci plana atılmasına veya
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl
Öğretmenler! Atatürk size güvenmedi mi? Neredesiniz? Hangi kuvvet, hangi ücret sizi bir Türk çocuğuna ders verirken, yabancı dil dersi dışında, İngilizce konuşmaya zorlayabilir, teşvik edebilir? Derslerinizi Türkçe veriniz ki çocuklar konuyu iyi öğrensin. Onların kafasına her gün vurur gibi aşağılık duygusu, ulusal kimliksizlik aşılamayı kabul etmeyiniz.
Öğrenciler, gençler! Atatürk'ün gençliğe hitabesi işte bu günler için yazılmıştı. Siz sömürge evlatları olmayacaksınız. Atatürk'ün ümidini boşa çıkartmayacaksınız. Yabancı dilleri de, ama önce kendi dilinizi, edebiyatınızı, tarihinizi iyi öğreneceksiniz.
"Öyle hissediyordum ki, bende onlara korkunç yabancı gelen bir şeyler vardı, bu yüzden hiçbir şekilde aralarına karışamıyor, beni saran bu yoğun kitleden kopuk bir şekilde suyun üzerindeki bir yağ dam lası gibi tek başıma yüzüyordum."
“Peki dilimizde, kökeni ne olursa olsun, onlarca kelime varken, yabancı bir kelimeyi doğrudan Türkçenin yapısına ve telaffuzuna uyarlamadan kullanmak, hangi aklın ürünüdür?
Derdimiz Türkçede yer alan ve artık bizim olan yabancı kökenli kelimeler değil. Derdimiz, zaten herhangi bir kavramla ilgili onlarca kelimeye sahipken bir topluma özenip o kavramla ilgili bir sözcüğü doğrudan dilimize katmaya çalışmalarıdır.
Aslında bununla ilgili sayfalarca, ciltlerce yazılacak mevzuyu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK müthiş bir şekilde özetlemiştir:
‘Kitap, kâtip, mektup’ benimdir.
‘Ketebe, mektep, yektübü ve geri kalanı Arap’ındır!’
Bu şekilde baktığımızda Türkçeleşmiş kelime nedir, ne değildir, daha net anlamaktayız.
‘Birader’ bizimdir, ‘brother’ İngiliz’in, gibi.”