Çiçek Açtım
Hayalci Dede
Miras
Ruhani Ceysina
Taş Duvar Kayıp
Kıta Safir
İç Yorgunluğu
Bohem Anılar
Mira Yayınevi
Anlara Yolculuk
Bazıları Siyah Sever
Ters Yüz
Çatı Katı
Kum Saati
Cemiyet Hayatı
Yarası Gitti İzi Kaldı
Merkeze Yolculuk
Bizim edebiyatımızda modernist romanın ilk örneği diyebileceğimiz eser Aylak Adam… Yusuf Atılgan Aylak Adam romanında kullandığı anlatım teknikleri bakımından romana üst düzey bir kimlik kazandırır. Aylak Adam kış, ilkbahar, yaz ve güz olmak üzere 4 bölümden meydana gelir. Atılgan’ın eserlerinde yalnızlık, yabancılaşma, kötümserlik, intihar,
Eray Aydın / Gri Bohem
Çarpıcı ve düşündüren bir eser #GriBohem. Görünen kişilikle bilinç altındaki kişiliğin çok farklı olabileceğini ve istenilen şeylere karşı duyulan özlemin bazen tehlikeli boyutlara gelebileceğini gözler önüne seren bir kurgusu var kitabın.
Fransız şov aktristi bir anne ile Türk ve çok zengin olan bir babanın çocuklarıydı
Karamazov Kardeşler”, hacminden dolayı uzun zamandır kütüphanemin bir köşesinde okunmayı bekliyordu. Kendi kendime kafamın rahat olduğu bir zaman diliminde okuyayım diyordum. Ama o rahat zaman dilimi de bir türlü gelmiyordu. Okumak için erteledikçe bir yandan da okuma isteğim artıyordu. Özellikle kitaptan yapılan
İncelemeye kitabın isminden başlamak istiyorum. Kitabı okuduktan sonra “İklimler” kelimesinin insanın duygu değişimlerine ne kadar uygun bir tabir olduğunu farkettim. İnsan kimi zaman ilkbahar kadar coşkun, kış kadar soğuk, sonbahar kadar hüzünlü, yaz mevsimi kadar kaygısız olabiliyor. Kitabın temasıyla, isminin uygunluğunu çok yerinde buldum.
1.Dil, üslup ve içerik:
“Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan?” diye başlayan, var olma sancılarıyla yeterince keder vermiyormuş gibi bir de “Istırap Molası” bölümleriyle gönlünüzde güller açtıran! bohem bir kitap.
Bu kitap Pessoa'nın ölümünden sonra açılan sandığından çıkan dağınık metinlerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş.
"En
Magdalena Carmen Frieda Kahlo Calderón veya sadece Frida; son sergisine ambulans arabası ile gelen Frida, bir elinde sigara diğer elinde tekila şişesi, kendi hayatı ile dalga geçermiş gibi yaşadı. Bol kahkahalı ve küfürlü konuşma tarzı vardı, Salvador Dali’yi ressam olarak görmezdi ‘’olsa olsa, o da zorlayarak, görüntü üreticisi
NECİP FAZIL KISAKÜREK
26 Mayıs 1904 ' te İstanbul'da dünyaya gelen Necip Fazıl Kısakürek, okuma yazmayı büyükbabasından öğrenmiş ,çeşitli okullarda kesintili ve düzensiz bir öğrenim hayatı geçirmiştir. Felsefe tahsili için Paris 'e gittiğinde de düzenli bir öğrenci olamamış ,kısmen sanat çevrelerinde bulunduysa da kendini daha çok eğlenceye ve bohem hayatına vermiştir .
Öğrencilik yıllarında din dersi öğretmeni Ahmet Hamdi Akseki tarafından, " Sende istikbalin beklediği İslam düşünce adamından ışıklar görüyorum ." iltifatına Mazhar olan Kısakürek'in. 1934 yılında Seyyid Abdülhakim Arvasi ile tanışmasıyla düşünce dünyasında büyük bir inkılap meydana gelmiştir . Bu inkılabı , " Otuz üç yıl ,saatim işlemiş ben durmuşum/ Gökyüzünden habersiz uçurtma ucurmuşum ." diyerek hulâsa eden şair ,bu saatten sonra hayatını iman ve onun tezahürü olan aksiyona haşrederek son demlerine kadar eser neşretmiş , mecmua çıkarmış ,memleketi dolaşarak konferanslar vermiştir . 25 Mayis 1983 tarihinde vefat etmiştir. Mekanın cennet olsun.
Bu iletinin altında üstad'in en sevdiğiniz sözünü paylaşabilir siniz .
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım...
- Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç.
Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani.
Eğitim,
Esenlikler, bir kitap inceleme denemesi ile karşınızdayım. Şüphesiz edebiyatımızda psikolojik tahlilleri en iyi yapabilen usta kalemlerden biri Peyami Safa.
Hepimizin hayatından belli bir kesitin romanı olduğunu düşünüyorum. Tereddüt etmiyor muyuz? En çok bildiklerimize, tanıdıklarımıza, güvendiklerimize, inandıklarımıza. Ya öyle değilse? Çık
Merhabalar,
Kimilerinin çok sevdiği, kimilerininse siyasi ve fikir ayrılıkları sebebiyle nefret ettiği, bence Türk edebiyatının çatısını oluşturan eserler vermiş Peyami Safa'dan bahsetmek istiyorum. Kendisi bütün hayatını kalemini kullanarak kazanmış, bütün hayatı acılarla, mücadeleyle, yoklukla geçmiş buna rağmen bulunduğu koşulları sonuna
Bu hayat süresince bende, derin bir bunalma, ruh sıkışması, kendinden kaçma, kendini unutmaya çalışma hali...
Belki de bu hâlden kurtulmak içindir ki, kendimi cehennem çarkına büsbütün kaptırmış bulunuyorum. Ve çabaladıkça batıyorum.
Modern edebiyat yazarlarından Jean Rhys'den, yine kendi hayatından izler olan ilk romanı benim yazardan okuduğum 2.kitap olan "Dörtlü", Paris'in sokaklarından ve kafelerinden kendi otobiyografik öğeler taşıyan sevgiye muhtaç kadının tuhaf 2li ilişkilerden oluşan hikâyesidir, otel odarinda geçen, yalnızlıklarin ve ayrılıkların olduğu bohem hayatın Paris sokaklarında...
1930'larda geçen hikaye, Marya nin kocası Stephan'la kendi kafalarında 1yaşam sürerken, kendini mutlu hissettiği ve sonraki günü hiç düşünmeden yaşayan çiftin hayatı, Stephan'ın 1den hapse atılmasıyla tüm düzen bozulur, parasız pulsuz ortada kalan Marya, kültürlü İngiliz çift olan Heidlerle karşılaşır. Bu çiftin yanına misafir olarak giden, kendini içinden çıkılmaz ilişkiler sarmalinda bulan Maryanin tek istediği sevilmekti her daim...
İlginç 1dörtlü içinde kendini her ifade edişindeki sevgiyi arama durumu ve her defasında yaşadığı hayal kırıklığını resmen kendim yaşamış gibi içimi acıtmıştır. Duygu durumlarındaki net ve açık cümleleriyle ve otobiyografik özellikler taşımasıyla yazara başlangıç için ideal 1kitap olduğunu düşünmüyorum. "Dörtlü" ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasında olup, "Günaydın Geceyarısı" yada "Dörtlü" kitabındaki tüm duygu ifadeleri ve kullandığı tüm durumlarla yazarın genel üslubunu yakalamak mümkündür ve tavsiyemdir, herkese mutlu huzurlu keyifli okumalar...