Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dinlemek için zaman ayırmayı öğrenebiliriz. Ayrıca kendimize şunu sorabiliriz, "Buradaki kalp bağlantısı nedir? Kalbim, söylenen şeyle ilgili neler hissetmeli? Kalbim diğer kişinin kalbiyle nasıl bir bağ kurabilir?" Çoğunlukla kafamız kendi düşüncelerimizle Bylesine doludur ki muhatabımızın bir an önce konuşmayı bitirmesini bekleriz kı bir an önce biz kendi kısmımıza geçebilelim. Bu tarz bir konuşmada gerçek bir bağlantı ortaya çıkmaz, ancak gerçek bir konuşmanın ucuz bir taklidi yapılmış olur.
Çok şükür hafta içi her gün başıma gelen şey :)
Ah, henüz kısa pantolon giyen bir çocuğun yüreğinden kopan saf duygularla kısa bir an tekrar ruhum okşansaydı, bazı gözlerde benimle olmanın sevincini ve memnuniyetini yeniden görebilseydim, yüreğimdeki bu kısa, ama tatlı mutluluk anları, yaşadığım felaketleri, uğradığım yıkımları nasıl da unuttururdu.
Sayfa 67 - Arkhe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ne Arıyorum?
"Ân oluyor bir garip duyguya varıyorum; Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?.."
Kimsenin kendi hayatını doğru dürüst yaşamadığı,, herkesin başkalarına görünmek için çabaladığı; herkesin ama herkesin bir sözünün olduğu,, kimsenin “bilmiyorum” sözcüğünü kullanmadığı,, kimsenin bir başkasına “hayır” diyemediği,, kimsenin hafızasında anı diye bir parçanın olmadığı; kimsemin bir an bile olsun kendisiyle baş başa kalmadığı,, herkesin yalnızlıktan ölesiye korktuğu,, herkesin iyi,, herkesin kalabalık,, herkesin tok,, herkesin komik,, herkesin güzel,, herkesin yakışıklı,, herkesin düz karınlı,, herkesin gezgin,, herkesin okuryazar,, herkesin dövmeli,, herkesin filtreli,, herkesin vefalı olduğu; adına dünya denen,, aslında koca bir sirki andıran bu sahnede herkes bu kadar mı yalnız ve çaresiz diye lavaboya koştum yine kusmak için..
Sayfa 125 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
“ Nasıl ki sanatta bir noktada durmayı bilmek gerekir, bir yontuda artık dokunulmaması gereken bir an her zaman gelir ve bu açıdan akılla açıklanamayan bir istenç, öngörünün en incelikli olanaklarından daha çok işe yararsa, bir yaşamı mutluluk içinde tamamlamak için de akılla açıklanamayan küçücük bir şey gerekir. Olmayanlar, onu elde etmeli.”
Sayfa 124Kitabı okudu
Ağlayacak zannettim Ağlasaydı ben de ağlayacaktım Ama o gülmeye başladı Kahkahalarla gülmeye ‘Umutsuzluğunu’ güldü önce, ‘Korkularını’ güldü, sonra ‘benimle ne yapacağını bilmediğini’ güldü. Ben de ‘bilmediğimi’ sustum bir süre.  Peşinden de ‘seni seviyorum’ u sustum.  Gözleriyle, ne yapıyoruz biz, diye yazdı gözlerime, Sıkıca yumdum gözlerimi. Açtığımda ayaktaydı. Ben de kalktım.  Konuşmadan yan yana yürüdük.  Yolun sonuna geldiğimizde, “Kahven var mı?” Dedim. Varmış. İçtik. Huzurla baktık ara sıra birbirimize, sıklıkla da bardaklara. Uzun süredir ilk kez canım bu kadar az yanıyordu. Kahve hiç bitmesin isterdim. Ama bitti. Az önce yakaladığım huzura sarılarak usulca doğruldum. Kapıda bir kez daha “Seni seviyorum,” dedim.  O da “Hoşça kal” dedı. Ya da güle güle. En çok o an aşıktım ona. O kadar aşıktım ki giderken ne dediğini bile tam olarak duyamadım.
Reklam
Nasıl olur, diyecektim, nasl olur da bir erkeği bu kadar sevebilirsiniz, yüzünü satır satır hatırlarsınız, sesi içinizde yankılanır, size beni unut beni unut beni unut dememiş gibi, bir an bile unutmadan, halâ sevebilirsiniz?
Sayfa 102 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ben bilincim
Bir an kalakalıyorum. Fark ediyorum. Yaşam , bir seyir esasında. Peki , seyir eden misin, seyreden mi? İnsan, her ikisi de ! Bu boyutta seyir edebilen bir araca, tasarıma sahibim. Bu araç ile bir yandan seyir ediyorum yaşamda ve bir yandan da olanı seyrederek dilediğim gibi bir deneyime dönüştürebiliyorum. Ben kimim? Ben bilincim. Muhteşem insan oluşunun yapısı işte bu.
Sayfa 345 - Mina bilincini yaşıyor kendince çözdüğü şeyler varKitabı okuyor
Ölüm haktır. Evet şu hayat ve bu beden, elbette şu koca dünya, üstlerinde bina edilmesi için direkler olmaya kabiliyetleri yoktur. Çünkü bunlar, ebedî olmadıkları gibi, taştan ve demirden de değillerdir. Belki et, kemik ve kandan ibaret şeyler olup, bedende birbirine mütehalif halde bulunur iken, her an birbirlerinden ayrılmak üzere birkaç günlüğüne muvakkaten toplanmışlar. Binaenaleyh, dünyayı içine alan o emeller sarayı olan hayat, nasıl olur da şu boş ve bozuk esas, kurtlu ve çürük direk üstüne bina edilsin. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Orman ruhunun son yardımı...
Biliyordu, sadece biliyordu ve bu şu an bile yanımdaymış gibi hissetmeme neden olmuştu. Hâlâ benimleymiş gibi. Batırdım ama başardım, demek istedim. Her şeyi batırdım ama sonunda aradığımı, buldum.
Reklam
Nur içinde yat Reis:(
Saat 19:30'da Hasan Gökçe'nin bir kesim tarafından kahraman ilan edildiği kaza oldu. Büyük bir ses kopmuştu. Kamyonun kasası Hüseyin Kocadağ'ı ezmişti. Kendisi o an can verdi. Ancak gözleri açık gitmişti. Çatlı ağır yaralıydı. Beyaz Mercedes'in içindekiler ise kamyonun altındaki Mercedes'in resmini çekiyorlardı. Çatlı'nın yaşadığını görünce önce kafasına sert darbeler indirdiler, ardından da boğazına bastılar. Çatlı bunlara karşılık veriyordu fakat bu uzun sürmedi. İçlerinden biri kırık olan kolunu daha çok bükmüştü.
Her ne kadar mümkün varlıktan hareketle Varlık kanıtlanıyor gibi gözükse de, İbn Sînâ. Varlık ya da 'ilk neden' fikrinden hareket etmektedir. Çünkü yokluğu bile Varlık olmaksızın düşünemeyeceğimize göre, âlemdeki her şeyi 'ilk neden'den hareketle izah edebiliriz. Tanrı'nın varlığını kanıtlama ile nefsin varlığını ispatlama çabasının kesiş- tiğine tanık oluruz. Zira İbn Sînâ, nefsin varlığını izah ederken de. onun etkilerinden ve sonuçlarından hareket etmez. Bizzat ispatlanacak olanı merkeze alır. İbn Sînâ, tam da bu bağlamda, Kur'an'da geçen dış dünyadaki ayetlerin. Allah'ın varlığından ziyade, Allah'ın onlarınvarlığına şahit olduğunu söyler: "İnsanlara, dış dünyada ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki, onun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabb'inin her şeye şahit olması yetmez mi?" (41/53) İbn Sînâ, burada kozmolojik kanıtın esasında ontolojik kanıta döndüğünü söylemek istemektedir. Başka türlü söylersek o, son kertede ontolojik kanıta dayanmaktadır. Çünkü âlemi Tanrı'nın varlığına delil olarak göstermekle birlikte, hareket noktası, 'ilk neden' fikridir.
Parça parça değil, bütünü sevmeli insan. Hakikat bütünseldir. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak çok egoist bir yaklaşımdır. Her an ölecekmiş gibi yaşamak ise bataklığa götürür insanı. Yaşam denge üzerinedir. Bu dengeyi kurabilen yaşarken cenneti deneyimler.
Sultan III Ahmet!..
Baban Mustafa Han'ın ve benim şu halim sana ibret olsun. Biz vezirlerimize teslim olduğumuz, her işi onlara bıraktığımız için senin şu an çıktığın tahttan indik. Kendini vezirlerinin nüfuzu altına sokma. Her şeyi onlara bırakma, her daim işinin başında ol. Kendin gör, kendin anla. Bizi berbat ve perişan eden hallerden sakın. Akil ve ihtiyar ve umur görmüş, bu fena dünyanın türlü belasını çekmiş pirler ile daima meşveret eyle. Zalime şiddetli, mazluma adil ol. Sırrını ifşa etme ki keder ve nedamet gelmeye. Hayatım ve evlatlarım sana emanettir. Emanete sahip çık.
Sayfa 576 - Martı YayınlarıKitabı okudu
6.cilt
3. "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." Kaf sûresi(50), 18. Bu âyet-i kerîme dilin korunması ve ağız disiplini konusunda en temel ve en genel esası belirlemekte, güzel veya çirkin, hayır veya şer ne olursa olsun ağızdan çıkan her sözün kaydedildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ortaya koymaktadır. Böylesine yakından bir takip, tesbit ve denetime tâbi olduğunu bilmek, dili korumak konusunda alınabilecek en etkili tedbirdir. Yani insan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır. O halde "nefsinin ona verdiği vesveseler" yani içinden geçen his ve düşünceler bir yana, hiç değilse iki dudağı arasından çıkacak olan sözlere son derece dikkat etmeli ve hâkim olmalıdır. Gerek yalnızken gerek toplum içinde gerek eğlenirken gerekse üzülürken her an ve her yerde ağızdan çıkacak olan söz ve kelimelerin her biri kaydedilmektedir. Kelime kelime, hesabı verilecek bir hayatın sahibi olmak, son derece disiplinli yaşamayı gerektirir. Âyet-i kerîme bizde bu bilincin yerleşmesini istemektedir.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.