Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Başkalarından erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez. Aslında, doğal olarak başka kadınlar ve başka erkekler yaşamaya devam edeceklerine, üstelik bu binlerce yıl böyle sürüp gideceğine göre, ha otuzunda ölmüşsün ha yetmiş; bir önemi olmadığını biliyordum.
Sayfa 102
Niyet..
"Yâ Rab! Kur'ân'ın hakikatli tefsîri olup, bu asra ve bu zamâna göre tam ma'nevî şifâ vesîlesi olan i'câz-ı Kur'ân'ı eserlerdeki Sırr-ı ve anlamaya anladığımı başka dîn kardeşlerime anlatacak hâle gelmeye beni lütfûnla muvaffak buyur!" Âmin
Reklam
Küçük Kara Balık, "Bu ömürlerden yüz kez de yaşasan yine cahil ve zavallı bir kurbağadan başka bir şey değilsin!" demiş.
Günümüzün Müslüman (kasten İslam demiyorum çünkü bu başka bir mevhum) devletleri bilim ve kültür söz konusu olduğunda pek cömert değiller. Batılı ülkeler eğitim ve bilimsel araştırma projelerine dev meblağlar ayırıyor ve bunun milli gelirin yüzde 5'ini dahi bulduğu oluyor. Müslüman ülkeler ise ancak yüzde 1 ila 2 civarında. Bu şekilde ne Batı'ya yetişebilir ne de tam da konuştuğumuz meselede Batı medyası ile boy ölçüşebiliriz. Yakın zamana kadar içimizden çıkan yegane Nobel ödülü sahibi olan Muhammed Abdüsselam (fizikçi ve Trieste'deki Uluslararası Nükleer Araştırmalar Merkezi Müdürü) bilim ve eğitime ilişkin bir konferansta (sanıyorum 1980'de Kuveyt'te yapılmıştı) bana Müslüman devletlerin geri kalmışlığının telafi edilebilmesi için Arap devlet adamları ve zenginlerine eğitim ve bilimsel araştırmaya daha fazla kaynak ayrılması talebinin cevapsız kaldığını anlatmıştı. Söyledikleri gücü ve parası olanların bir kulağından girip diğer kulağından çıkmıştı.
Ona öğretilmiş hayatın dışına çıkabilirdi kuşkusuz; bunun için zihnindekiler hariç hiçbir engeli yoktu. Ama kadınlara zihinlerindeki engelleri öyle erkenden, onları benliklerinin öyle derin bir yerinden sararak yerleştiriyorlar ki, kadınlar başka türlü bir hayatın mümkün olmadığına, olamayacağına gerçekten inanıyor ve bu tamamen sahte inanca göre yaşıyorlar.
Sayfa 124Kitabı okudu
Ekonomik/ sosyal bağımlılık
Doğası gereği kadın daha bağımsızdır ve bu da erkeği ve onur egosunu incitir. Bu yüzden erkek onu başka bir şekilde bağımlı hale getirmeye çalışmıştır… Kendisi kadına bağımlıysa, kadın da ona bağımlıdır. Bu bir takas ve tesellidir.
Reklam
Ama bu düşünceler bana yakışmaz; kendimi neşeyle ölüme teslim etmeye çalışacağım ve sizinle başka bir dünyada buluşma umudunu kabulleneceğim.
Sayfa 44
Bu ölümcül kargaşadan başka bir şekilde, başka günahlarla, başka hislerle tamamen dönüşmüş olarak çıkabilir miydik?
Türklerin ana yurttan yani Andronovo Bölgesi'nden ilk göç hareketi MÖ 1700'lü yıllarda Altay ve Tanrı Dağlarına olmuştur. Bu ilk göç hareketleri Kazakistan ve Maveraünnehir'e doğru gerçekleşmiştir. (MÖ 1300). İlk göç hareketinden sonra MÖ 1100'lerde Çin'in kuzeyindeki Kansu-Ordos bozkırlarına göç hareketi görülmüştür.
Aynı yoldaydık ama o başka bir âlemdeydi, varlığının bile farkında olmadığı bir dünyada yaşıyordu.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Her bir hasta, savaşta yitirilip geri alınması gereken bir toprak parçasıdır ya da yurdunun bir bölgesi. Birtakım hastalıkların ya da durumların sonucunda ele geçirilmiş ve artık başka bir ülkenin yurttaşı olduklarına inandırılmışlardır. Düşmanca davranmalarının nedeni de budur. Kötülerin propagandasına kanar ve birtakım yabancı sloganlar atarlar. Zaman içerisinde bu yabancı sloganlara kendileri de inanır. İşte akıl hastalığı budur.
Doğası gereği kendini aşmaya zorlanan, edebiyatın fantastik imgeleriyle beslenen hayal gücümüz, kendimizin en aşağıda bulunduğu bir dizi varlığı sıraya sokuyor, dışımızdaki her şey daha güzel, bizden başka herkes daha mükemmelmiş gibi görünüyor. Ve bu çok doğal bir akış içinde gerçekleşiyor. Bazı şeylerin bizde eksik olduğunu çok sık duyumsuyoruz, eksikliğini duyduğumuz şey de çoğunlukla bir başkasında varmış gibi geliyor bize, sahip olduklarımızın yanı sıra yüceltilen bir parça gönül huzurunu bile ona layık görüyoruz. Böylece şanslı kişinin, yani bizim hayal ürünümüz olan kişinin hiçbir eksiği kalmıyor.
O, her şeyi, her şeyi unutabilir, sadece kendi özünü unutamaz. Çünkü karakter kesinlikle düzeltilemez; insanın tüm eylemleri içsel bir ülkeden kaynaklandıkları için, bu yüzden, aynı koşullarda sürekli aynı şeyi yapması gerekir ve başka türlü davranamaz.
Sürekli olarak kovulduğun, seni yutmak için sarsılıp yarılan bu dünyada yaşamaktan başka çaren yok. Mars çok uzak! Burası benim evim, diye bağırırsın. Siktir! Burası bir ev değil! Burası hiçbir şey değil! Dünya, insanın kabuğu değil. Burası bizim yuvamız değil. Kim bilir nereden kovulduk? Cennet mi? Hiç sanmıyorum! Hem de hiç!
Toplumsal formlar, giysiler, estetik değerlendirmeler, insanın kendini ifade ettiği tüm stiller, modanın yarattığı kesintisiz dönüşümler çerçevesinde kavranıyorsa, o zaman moda -yani yeni moda- bu bakımlardan sadece üst zümrelere etki eder. Alt tabakalar üsttekilerin stilini sahiplenmeye başladığında, üsttekilerin kendi etraflarına çektiği sınırı aşmış, o modayla simgelenen sınıfsal bütünlüklerini ortadan kaldırmış olurlar; işte o zaman üst zümreler o modadan vazgeçip, yine kendilerini geniş kitlelerden ayırt etmelerini sağlayacak başka bir modaya yönelirler. Ve oyun baştan başlar.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.