Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
*** ‘FARKLI TÜRLERİ KEŞFET’ ETKİNLİĞİ***
YENİ GELENLERE NOT: Etkinliğimiz başladı sevgili okur dostlarım... Okuduğunuz kitaplarla ilgili her türlü yorum, alıntı ve incelemeyi #28549333 nolu ileti üzerinden paylaşabilirsiniz. Etkinliğe katılmak isteyenler ise bu iletinin altına yorum olarak yazabilirler... Hepinize
Amerikalı yazar George Raymond Richard Martin'in bu aralar sıkça rastladığım, sosyal medya kullanan hemen hemen herkesin bir kere de olsa okuduğu çok güzelbir cümlesi var. Bu cümleyi okuduktan sonra, iyi ki kitaplar var hee, diyorsunuz kendinize. Kitap okuyor olmanın verdiği o eşsiz huzuru ve gururu yaşıyorsunuz. Aslında günde 1 saat de olsa
Okunan kitaplar nasıl akılda kalır?
Genel olarak okunan kitapların akılda kalmaması çok şikayet ediliyor. Ben de bir dönem bundan muzdarip olmuştum. Kütüphanemdeki bazı kitapların neler söylediğini hiç hatırlamıyordum. Hatta bazı kitapları okumama rağmen tekrar satın aldığım olmuştu. Bu problemi yaşayanlara yardımcı olabilecek, faydasını
Tesbihatında, nefsini terbiye, zühd gayretinde olanlarla bir derdimiz yok. Biz de bunları yapma çabasındayız.
Ama adını koyalım ki Tasavvuf İslam'dan ayrı bir dindir, denildiğinde coşanlar, dinlerinden habersiz olanlardır. Tüm Tasavvuf literatürü bunu, İslam'a benzetilmeye çalışılan bu dini anlatır.
Vahyin (İslam vahyi, kendi
*****
(Vücûduke zenbun lâ yukâsu bihî zenbun). Allah var ama ben de varım, demek tasavvuf akaidine göre şirktir. Yalnız Allah var, diyenler muvahhidlerdir. Muvahhid, birlemiş olana denilir.
*****
Şöyle diyordu kitapta;
“İnsanoğlu dünyaya niçin gelir?
Herhalde bir bahçe kurmaya gelir.
Bu düşünceyle gülümsüyorum.
Dünya dediğimizde bir gurbet değil mi?” (sf.70)
Şöyle diyordu hadis-i şerifte;
“Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.”
Şöyle diyordu Allah Teala “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir.
En uzun geceye en çok yakışanı bırakıyorum.
Kitap yeni bitti. ( bu bitişi hiç istemesem de ) Kasıtlı bir bitiriş değil bu ama sanırım ait olduğu zamanı buldu. Yıldızları, geceyi, var oluşu güzel yorumlayan Vincent'a...
Derin derin okumak istedim. Ne de çok bildiğimi sandığım şey varmış. Ne de yüzeysel bilgimle anlamaya çalışmışım. Israrla
Mustafa... Yıllardan beri kitaplığımda duran, bir türlü okumaya fırsat bulamadığım, Atatürk'e ilişkin bir araştırma yazısı. Araştırma yazısı dediğime bakmayın, bu kitabın belgeseli bile yapıldı. Hatta belgeseli izlenme rekorları kırarak kitabının önüne geçti.
Can Dündar ile ilgili de birkaç şey söylemeden kitabın incelemesine geçmek istemiyorum
Hayat dalgalı bir deniz.
Tutunmaya çalışıyoruz.
Dalgalar arasında küçük bir tekneyiz.
Gel gitler içindeyiz.
Sahile yakın duran güven içinde.
Her yer deniz.
En başta içimiz.
Kılavuzsuz, kaptansız ve pusulasız yol almak zor bu denizlerde.
Gittin mi gittin…
Rüzgâra, akıntıya kapılmak da var.
İçinin denizlerinden ne haber?
Dalgaları say say
Çocukluğumuz…
Hani o okula ilk başladığımız zamanlar…
Öğretmen derste bize bir şeyler anlatmaya çalışırken pencereye kayan gözlerimiz ve ders vakti bomboş gözüken bahçede oynayan hayallerimiz… Teneffüs zili çaldığında kalabalığa yakalanmamak için depar atan bacaklarımız… Düştüğümüzde kanayan dizimize rağmen pes etmeyen inatçılığımız…
Yaşantım boyunca hayatımın hemen her döneminde fikirleriyle aktif olarak yer almış, ülkemizin çok önemli isimlerinden İlber Hocamızın söyleşi tadında fikirlerini, yine zihnimde onun ses tonuyla, okuma hızımı da kendisinin konuşma hızına ayarlayarak, yavaş yavaş, fikirlerini sindire sindire, bolca notlar ala ala okudum.Çünkü düz yazı şeklinde hızlı
sakın bu isteklerimi ciddiye alma
belki bunları yapmak içinden gelmez
yapma istediğin gibi yaşa
bana ait bir şey ne bileyim bir kitap bir resim ya da buna benzer bir eşyaya sahip olmak istersen Turgut’a söyle
bizim evden alır annem onu çok sever
belki de benim odamı görmek istersin
şimdi biliyorum dayanamayacağını söyleyeceksin
sonrası için
İlk başları güzeldi ama nasıl Royal evine geldi raydan çıktı. Kısaca ilk çeyrek iyiydi, sonra sağ gösterip sol vurdu. Royal ailesi asıl beni mahvetti.
17 yaşındaki ergenleri kafasındaki faztezi ile birleştirip kurgulamış. Doğan görünümlü şahin misali bunlarda 17 yaşında ama 30 yaş görünümlü kaslı, iri yapılı, atletik, sexi, baştan çıkarıcı Adonis hepsi. Vay canına... Yazar neyin kafasını yaşamış bilene aşk olsun!!
Kendi türünde özellikle belirtilerek yazılmış birçok kitap yerden yere vurulurken böyle iğrenç bir kitabın göklere çıkarılması ayrı bir ironi. Evet yaş grubu düşünülerek gerçekten iğrenç.Sapkınlıklar, ahlaksızlıklar, yemek masasında yemek yerken adamın kucağına atlayıp yatak odası muhabbetleri okumak gerçekten igrençti. 17 yaş yazacaksan niye yetişkin olarak kurguluyorsun anlayamadım. Madem böyle içerik o zaman karakterlerin yaşına dikkat etseydin. Hele masum kızımız Ella iyi ki masumsun iki kardeş arasında gidip geldin. İki kardeşin tadına da baktın, masumiyetine hayran kaldım. Hadi hayatını kazanmak için striptiz yaptın da bu ne yahu.
Bu kadar sapkınlıklarla dolu olacağını düşünmemiştim, tüm seriyi de tamamladım çok yazık oldu. Bu kadar basit ve ucuz karakterler olacağı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Uzak durun.
Kağıt PrensesErin Watt · Yabancı Yayınevi · 20211,063 okunma