Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah! anlatamam ki. Birini çok sevdiğim zaman, adını kimseye söylemem. Sanki bir parçasını başkasına veriyormuşum gibi bir duyguya kapılırım. Gizliliği sever oldum. Bugünkü yaşayışımızı bize gizemli, büyülü gösterebilecek bir şey varsa o da budur gibi geliyor bana. En bayağı bir nesne bile gizlenince güzelleşir. Ben şehirden ayrılırken nereye gittiğimi bizimkilere hiç söylemem. Söylersem işin bütün zevki kaçar. Biliyorum saçma bir alışkanlık ama, nedense insanın yaşayışına hayli şiir katıyor gibi geliyor
“Ne türlü korku? Her şeye sinmiş, her yerde var. Sağıma baksam korkuyorum, soluma baksam korkuyorum. Bir söz söyleyeceğim diye korkudan titriyorum ama kim bilir, belki bu korku yalnız korku değil de bir şeylere ulaşmak isteği. Bu istek korkudan da güçlü! ‘Onu ben bu duruma getirdim, ben yıktım onu.’ demen çok saçma Milena. Suçlu benim, yalana başvurulduğu için benim suçlu. Bugün bile kaçıyoruz gerçekten, gelen yalan ağır basıyor. De ki korkudan ötürü, benden ya da insanlardan çekindiğinden ötürü ama yalan hep var. Suya gitmeden önce kırıktı bu testi. Ben de şimdi yalana başvurmamak için kesmeliyim burada. Korkunç şey şu yalan, kişiyi kemiren daha korkunç bir şey düşünemiyorum.”
Reklam
Seçim öncesi halka bakışım…
Gerçekten de insanlar, genel kabul gördüğüne inandırıldıkları bir fikri ne kadar saçma olursa olsun, kolayca benimserler. Emsal, hem düşüncelerini hem de eylemlerini etkiler. Çoban nereye götürürse oraya giden koyunlar gibidirler: onlar için ölmek düşünmekten daha kolaydır. Bir düşüncenin yaygınlığının bu kadar etkili olması çok gariptir, çünkü aslında kendilerine bakarak, böyle bir fikri nasıl hiç akıl yürütmeden ve yalnızca örneği taklit ederek kabul edildiğini görebilirlerdi. Ama göremezler, çünkü kendini tanıma onlarda tamamen eksiktir.
Sayfa 59
"Biliyorum, çok iyi biliyorum, karşıma çıkan ilk kişiye yönelmem çok saçma, ama... ben... ruhsal olarak korkunç bir durumdayım... mutlaka biriyle konuşmak zorunda olduğum bir noktadayım... yoksa mahvolacağım... eminim bunu anlayacaksınız, eğer ben... evet, eğer ben anlatırsam... Bana yardım edemeyeceğinizi biliyorum... ama bu suskunluk beni bir tür hasta etti... ve bir hasta diğerleri için her zaman gülünçtür."
Sayfa 9 - doktorKitabı okudu
"Faust ölürken -uzun yaşamına dönüp bakarak- zaferle şunları söyler: Öyle güzelsin ki, dur, kal biraz! Çağlar geçse silinmez Yaşadığım günlerin izi. Öyle büyük bir saadeti sezmekteyim ki Şimdi tadına varıyorum en yüce ânın." "Çok güzel söyledin." "Ama şimdi sıra şeytanda. Faust ölür ölmez şöyle diyor: Geçti! Ne saçma söz! Neden geçmiş? Geçmişle hiç olmamış aynı şey! Niye ki bu bitmek bilmez yaratış, Yok olacaksa bir gün her yaratılmış! 'Geçmiş gitmiş!' Yani neymiş? Ha olmuş ha olmamış, Olmuş gibi dönüp durmuş. Sonsuz boşluk en iyisi bence."
Sayfa 480Kitabı okudu
Bu sözle ilk içeri bakmak gerekir çünkü içerisi nasılsa dışarısı da öyle
“Bir zamanlar öylesine saftım ki; yüksek mevkilerde oturan, iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygı değer kimseler sanırdım.” Çocukken bana da öyle sandırmışlardı. İyi ve gelişmiş şartlara sahip olanların "iyi" bir karakteri ve "gelişmiş" bir zihniyeti olduğunu düşünmüştüm. Çünkü o
Reklam
Yaşanmışların gölgesi yaşayacakların üstüne düşecekmiş gibi geliyor bana, çok saçma bir düşünce ama öyle.
Ağlamaklı Şiir
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime anne dedim, hadi çay koy da içelim.
Saçma düşünceler! Peki. Ama bu düşünceler bana tüm hakikatlerden daha çok işkence ediyor.
“Bu tür şeyleri itiraf edecek bir amcık pek sık çıkmaz insanın karşısına – düzgün bir amcığı kastediyorum, aklı başında. Şu Trix Miranda, örneğin ve ablası Bayan Costello. Acayip tiplerdi bu ikisi gerçekten. Arkadaşım MacGregor ile takılan Trix birlikte yaşadığı ablasına MacGregor ile cinsel ilişkisi yokmuş numarası yapıyordu. Ablası ise herkese
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.