Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiçbir zaman umut ağacının dalına ipimi bağlamamam gerektiğini yine ve yeniden hatırlatıyor hayat bana. İşte diyor insan unutmak güzel bir yerde fakat hayattan alınan dersler hiçbir zaman unutulmamalı. En korunaklı deftere en kalıcı mürekkepler ile yazılmalı. Yanlışa düşmek elbette Ademeoğlunun kaçınılmaz sonudur, bunu adım gibi bilirim. Bildiğim
Varoluşsal Boşluk
Varoluşsal boşluk temel olarak kendini can sıkıntısı durumunda dışavurur. Insanlığın, bunaltı ve can sıkıntısından oluşan iki uç arasında sonsuza kadar mekik dokumaya mahkum olduğunu söyleyen Schopenhauer'i anlayabiliriz. Gerçekte bugün can sıkıntısı, bunaltıdan daha çok soruna yol açmakta ve elbette psikiyatristlere, çözüm bekleyen daha çok sorun sunmaktadır. Ve bu sorunlar giderek daha çok belirleyici olmaktadır, çünkü ilerleyen otomasyon, bir olasılıkla, ortalama çalışanın boş zamanında büyük bir artışa yol açacaktır. Bunun üzücü olan yanı, bu insanların, yeni kazandıkları boş zamanlarında ne yapacaklarını bilmemeleridir. Örneğin, "Pazar günü nevrozu”nu, yani hafta içinin yoğun işlerinin telaşından sıyrılan ve kendi içlerindeki boşluk belirginleştiği zaman yaşamlarının içerikten yoksun olduğunun farkına varan insanların yaşadığı tatil depresyonunu ele alın. Birçok intihar olayı, bu varoluşsal boşluğa (vakuma) bağlanabilir. Depresyon, saldırganlık, uyuşturucu vb. alışkınlığı gibi bu türden yaygın guları, bunların altında yatan varoluşsal boşluğu kavrayamadığımız sürece anlayamayız. Bu ayrıca emeklilerin ve yaşlı insanların yaşadığı krizler için de geçerlidir.
Reklam
Tezimi çok büyük zorluklarla bitirdim. Ömrümün bilmem kaçta kaçı gitti. Öyle bir sinir savaşı vardı ki ortalıkta, anlatılır gibi değil. O zaman kalp sektesinden gitmediğime, kanser olmadığıma çok şaşırıyor, nice sağlam bünyem varmış diyorum. Neler yaşadınız? Neler, neler! Bir mühlet verilmişti, o sürede tezini teslim edeceksin dediler. Ettin
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Bu anlamda bir Müslüman dünyası yok. Böyle bir dünya tarih ve coğrafya olarak objektif (normal) şartları ile bizatihi oluşsa da, bu asırda Müslüman insan tipi mevcut değil, oluşmamış. İslâm ortak pazarını kurarız dediğinizde gülünç olursunuz. Çünkü öyle bir ortak pazar yok. Şartları oluşmamış; şartları oluşmadığı gibi bugün aslında Müslüman denen
Düşün ki bu mis gibi Pazar gününde üstelik hava da böylesine güzelken okulda veli toplantısı yapmadın 🤦🏻‍♀️ Düşünemedim çünkü o veli toplantısı bugün yapıldı ☑️
Reklam
Hasan Ali Toptaş ve Taciz İddiaları
Hasan Ali Toptaş birilerini taciz etti mi etmedi mi bilemem ama toplumda olayın çok yanlış algılandığını bizzat gördüm. Öncelikle hakkındaki yanlış algıyı düzeltmek gerek. Olaylar şöyle oldu bakın sırayla; 1- Hasan Ali Toptaş röportaj yaptı ve genç çevirmenleri ağır şekilde eleştirdi. 2- Anonim bir profil Hasan Ali Toptaş'ın bu röportajına
·
Puan vermedi
#PatrickSüskind #Koku 250 sy #CanYayınları “Koku belki de en şiirsel histir. Anıları uyandırır, tanımlama ister, hiç olmadık şeyleri çağrıştırır, güzellik yayar, tiksindirir, kendine bağlar ya da uzaklaştırır” diyen Patrick Süskind ; Altını çizerekte ekliyor , "Gücü elindeydi. Elinde tuttu. Paranın gücünden, terörün gücünden ya
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201821,9bin okunma
Cumhuriyet ideolojisi açık beyanlarında Diyanet'i kendisi gibi yeni bir kurum ve fikir olarak takdim eder. Fakat toplumda karşılığı olan bir meşruluk sağlayabilmek için onu zimni olarak Şeyhülislâmlıkla bir şekilde ilişkilendirir. Cumhuriyetin tercihlerine sadık akademisyenler, hatta İlahiyatçılar ve Diyanet mensupları da bunu yaparlar.
Sayfa 101Kitabı okudu
Profesyonel masalcılar için ço­cuk piyasasına yönelmek kazançlı olmuştur. Medya, belli bir yaş grubu ve ilgili sınıf kültürü üzerinde bir pazar araştırması yapabilecek ve bunu inceleyecek uzmanları tutabilecek güçte olduğundan, çocuklar hiç olmadığı kadar kendi şartlarına uy­gun olarak ve çok yoğun bir şekilde eğitilmiş olurlar. Önceki dönemde çocuk dili, eğitmen tarafından yetişkinlerin fikirlerini kabul ettirmek için kullanılırken, bu kez reklamcılar ve masal­cılar tarafından çocukların neye benzedikleriyle ilgili görüşlerini kabul ettirmek için kullanılır. Artık çocuğun görevinin, yetişkin dünyasını yetişkinlerin algıladığı şekilde görmek olduğu düşü­nülemez; çünkü bugün yetişkinlerin gözünden dünya çok daha karmaşık görünmektedir. Bunun yerine medya, çocuktan dün­yayı, “çocuğun” gördüğü -yani diğer çocuğun gördüğü- şekliyle görmesini ister. Bu, kısmen teknolojik gelişmelerin sonucudur: Margaret O’brien ve ekibinin hazırladığı çocuk dünyasını su­nan film sektörü; Hardy ailesi, Aldriche ailesi ve diğer çocuk dizilerini yayımlayan radyolar ve profesyonel çocuk mankenler­den yararlanan reklamcılık ve edisyon dünyası. Medya, erkek ve kız çocuklarının neye benzediğini resmeder (savaş sırasında GI59 imajının oluşturulması gibi) ve çocukları bu imajı ya kabul et­meye ya da saldırgan bir şekilde reddetmeye zorlar.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
"Aslında," diye devam etti Hasan. "Yüreğimin derinliklerinde hala gençliğimdeki o masalları, Mehdi 'yle ve Peygamberle ilgili sırlarla dolu hikayeleri özlediğimi hissetmyor değilim. Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hala kanıyor. Hala canım yanıyor. Ama anlatılanların hiçbirinin doğru olmadığını ileri süren düşüncenin
Ya bu çocuk beni çok güldürüyor
-Yani bir kez yap, bir daha istemezsin." +"O niyeymiş?" -"Çünkü kimse istemiyor. Öyle aksi bir kadın ki insanlar ona acımasa sabahtan akşama kadar yanına tek bir kişi bile uğramaz. Ben asıl ona bakan kızına üzülüyorum." +"Ama neden?" -"Çünkü hiçbir şey onu memnun etmiyor. Kadın haftanın günleriyle bile mutsuz olmayı başarabiliyor. Bugün pazartesiyse keşke pazar olsaydı diyor. Sen şimdi ona paça götürüyorsun ya kesin tavuk istiyordum der. Tavuk götürsen et suyu ister!" . . . + "Nasılsınız Bayan Snow? Bayan Polly size iyi dileklerini gönderdi. Bir de paça çorbası." #"Yüce Tanrım! Paça çorbası mı? Teşekkür ederim ama bugün canım et suyu istiyordu." Pollyanna hafifçe kaşlarını çattı. +"Paça getirildiğinde tavuk istediğinizi sanıyordum." Hasta kadın hızla küçük kıza döndü. #"Ne dedin?" Pollyanna hemen +"Hiçbir şey demedim. Zaten ne fark eder ki? Nancy paça getirildiği zaman tavuk istediğinizi söylemişti de. Tavuk getirildiğinde de et suyu istiyormuşsunuz. Ya da tam tersi. Nancy karıştırmış olabilir."
Sezgin: İnsanlar zamanlarının çok kısa olduğunu unutuyorlar. Allah'ın kendilerine bir lütuf olarak verdiği bu zamanı faydalı olarak doldurma vecibesinin şuurunda değiller. İki aydır Türkiye'ye sık sık gelip gidiyorum. Tesadüfen hafta sonları geliyorum. Arkadaşlarım, dostlarım var. Bana diyorlar ki: "Efendim bu hafta sonu gelmeyin,
Sayfa 111Kitabı okudu
609 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.