Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yaşam, geçiştirdiğin bir şey olacak -içinden geçtiğin; geçtikçe geciktirdiğin; sonra da, geçip gitmesine izin verdiğin bir şey...
Yaşam, hep, birliktelik umutları -vermeyecek- umduracak sana -sonra, onları alacak, yalnızlık kuyusuna atıp, boğacak.
Reklam
Nasıl olsa öleceğimize göre, yaşamalıyız.
Emel
Üç Adam bir meyhane masasının etrafında buluştu. Biri dokumacı, Öbürü doğramacı Üçüncüsü de mezarcıydı. Dokumacı ded ki: Bugün iki altına bir Kefenlik ince Bez sattım Doyasıya içelim." "Ben de, dedi doğramacı, en iyi tabutumu sattım. Şarabımıza iyi bir ızgara eyi katabiliriz." Tek bir mezar kazdım. " dedi mezarcı, ama patronum iki katını ödedi bana. Ballı pastadanda alalım" Bütün Gece boyunca, meyhanede onlara şarap, et ve pasta taşıma telaşı vardı. Ve neşeliydiler. Meyhaneci ellerini ovuşturdu ve karısına gülümsedi: müşteriler bol para harcıyorlardı. Meyhaneden çıktıklarında Mehtap yükselmişti, yol boyunca yürüdüler şarkılar söyleyerek, birlikte itiişip kakıştılar. Meyhaneci ile karısı kapıda durup Onları izlediler. "Ah," deli kadın. "Bu Beyler! O kadar Cömert ve neşeliler ki! Her akşam gelebilseler keşke! O zaman oğlumuzun Meyhaneci olup, bu ağır işte çalışmasına gerek kalmazdı; Onu eğitip yetiştirebilirdik ve Rahib olabilirdi."
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Bir çocuğun sorusu
Din öğretmenimiz demişti ki derste Müslümanlar ölürse savaşta, şehit olurmuş. şehitler giderken cennete,
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Evet, yarin hayali gelip beni birden uyandırdı; Sevgi, zaten gelir gamlarla, mahveder vücut hazlarını. Aşkım sebebiyle bana dil uzatan, utanır mıydın ki bilseydin. Yanık aşklarıyla meşhur Özr oymağı gençlerinden daha mazurum, beterim hakçası. Gizlenir gibi değil ki bu sır, işte sen de öğrendin; Şimdi, de diyeceğini, kat bu derde bir dert de sen. Zaten yok sonu, yok başı.
Sayfa 54 - 6. BaskıKitabı okudu
Senden mahrum kalırsam, ruhum da Tanrısız kalacak. İşte bir elimle özgür bıraktım seni, ötekiyle bağlıyorum. İyi de, nedir ki özgürlük? Sevdanın zulmü! Yazmayacağım artık. Artık hiçbir şey bilmiyorum, ihtiyacımın bu sonsuzluğundan başka.
Milletlerin yükseliş ve gerilemesi, devletlerin güç ve zayıflığı; yalnız yöneticilerinin ehliyet ve iktidarından ya da dirayetsizliğinden ileri gelmez. Yöneticiler, iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer aynasıdır. Onlar, millî ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halkın içinden doğmuştur. Bir toplum nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. İşte bundan dolayıdır ki, öteden beri: “ Her millet layık olduğu yönetim eve yöneticilere sahip olur.” denilmiştir.
"Evladım bu dünyada insanın misali bir uyurgezer misalidir. Nasıl ki uykusunda yürüyen insan çıkar, gider, gezer yürür de hâlen dahi uykudadır, ne olduğunu bilmez ya işte öyledir insan bu dünyada. Ne vakit ki ayağına bir şey batsa ya da bir yere çarpsa başını, ayılır da görür ki uyurken nerelere gelmiş.
Reklam
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Nasıl ki bir kitap -bahusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış, her harfi içinde ince kalem ile muntazam bir kaside yazılmış kâtipsiz olmak son derece muhaldir. Öyle de, şu kâinat, nakkaşsız olmak son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sahifesi çok kitapları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi içinde bir kitap vardır. Her bir harfi içinde bir kaside vardır. Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitap içinde var. Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardur. Bir meyve bir harf; bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. işte böyle bir kitap, evsaf-ı celal ve cemale, nihayetsiz kudret ve hikmete malik bir Zat-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir, Demek, âlemin şuhûduyla bu iman lâzım gelir; illâki dalaletten sarhoş olmuş ola...
Dikkat edilirse, Atatürk değil, hep Mustafa Kemal diyorum. Çünkü altmış yıldır Atatürk diye diye, bayağının bayağısı hamasi sözler söylendi, berbat bir edebiyat yapıldı. Atatürk adı bir yığın çıkarcı politikanın ağzında kirlendi, gerçek Mustafa Kemal ile uzaktan yakından ilgisi olmayan nerdeyse gerici bir kavrama dönüştü. Oysa gerçek Mustafa Kemal tam anlamıyla bir devrimciydi. 1789 Fransız ihtilali kadar radikal bir değişim yaptı memlekette. Giydiğimiz kılıktan tutun da okuyup yazdığımız harflere kadar her şeyi kökten değiştirdi. İşte bu yüzdendir ki, onun devrimci kişiliğine inananların, kendilerine Atatürkçü değil de, Kemalist demelerini daha yerinde buluyorum.
Ben de günahkâr kullarındanım Allahım... Bir "Kulhuvallahi" bilirim dualardan, Bir de "Yarabbi şükür" demeyi doyunca. Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca, Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan. Ben de günahkâr kullarındanım Allahım!.. Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!.. Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun. Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni. İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini. Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun. Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!.. Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!.. Meleklerin sana bunları söylemezler. Artık, pek yarattığın gibi değil dünya İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya: Ne olursun, hoşuna gitmediyse eğer, Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!..
Sayfa 11 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Ey zavallı milletim dinle! (Durur.) Şu anda, seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.