Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsan, 'birbirinin kurdu' değil,kendi kendinin kurdurdur -- ' insan insanın' değil, insan kendinin kurdu..."
Bir hikâye okumuştum
Adamın biri adliye karşısındaki arzuhalcilere başından geçenleri anlatmış. Adam anlattıkça arzuhalci yazmış. Sonunda arzuhalci yazdığı dilekçeyi adama okumuş. Adam başlamış ağlamaya. Demiş ki, vay benim başıma neler gelmiş! İşte ben de orada otururken öylece düşündüm. Düşündükçe vay be, dedim, benim başıma neler gelmiş neler!
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
"Ölümü bilen,onun bilincinde olan bir yaşam,yaşam sürecinin her anında ölümü yaşama katarak,yaşamı bilinçli kılar -- ölümü yaşamdan koparmadan, ama ölümün yaşamı kaplamasına da izin vermeden,ölümü,her an,yaşam kılar."
Dünya okulunu bitirip de henüz vazife almamış insanların geçirecekleri ara planı vardır ki buna yarı süptil âlem diyoruz. İşte bu ara planı açtıktan sonra varlıklar büyük vazife planının ilk kademelerine ulaşacaklar ve asıl tekâmüllerine başlayacaklardır.
Yerini kimse dolduramadı senin diye geçiriyor içinden. Annem, babam da dahil, hiç kimse beni senin kadar sevemedi. İnsani ölçüleri aşmayan pırıl pırıl bir tutkuydu seninki. Ruhlarımız arasında öyle derin bir ülfet peyda olmuştu ki ne zamanın ne de mekânın gücü bu ülfeti silmeye yetmiyor. Yıllar akıp gitti ama sen aynı tazeliğin ve görünüşünle ve o saf o ayna gülüşünle karşımdasın işte. Sanki "Cankuşum, Ciğerpârem, Ruhçiçeğim" diyeceksin bana.
Şu saatte, tüm ülkem bu dünya. Bu güneş ve bu gölgeler, bu sıcak ve havanın derinliklerinden gelen bu soğuk: her şey gökyüzünün tüm doluluğunu acıma duyguma doğru boşalttığı bu pencerede yazılı olduğuna göre, ölen bir şey var mı, yok mu, insanlar acı çekiyorlar mı, çekmiyorlar mı diye düşünmem gerekir mi? Şunu söyleyebilirim, az sonra da söyleyeceğim: önemli olan insanca ve basit olmak. Hayır, gerçek olmaktır önemli olan, hepsi girer bunun içine, insanlık da, basitlik de. Ve ben dünya olduğum zaman değil de ne zaman daha gerçek olurum ki? Daha ben istemeden yerine getirilmiş her şeyim. Ölümsüzlük şuracıkta, bense onu umut ediyordum. Mutlu olmak değil artık dileğim, yalnızca bilinçli olmak. Bir adam çevresine dalmış, bir başkası mezarını kazıyor: nasıl ayırmalı onları? İnsanları ve saçmalıklarını? Ama işte gökyüzünün gülümsemesi. Işık kabarıyor, yaz pek mi yakın? Ama işte sevilmesi gerekenlerin gözleri ve sesi. Tüm devinimlerimle dünyaya, bütün acımam ve tüm minnetimle insanlara bağlıyım. Dünyanın bu tersiyle yüzü arasında bir seçim yapmak istemiyorum, seçmesini sevmem. İnsanlar açık görüşlü ve alaycı olmamızı istemiyorlar. ‘Bu sizin iyi olmadığınızı gösterir,’ diyorlar. Ben arada bir bağlantı göremiyorum. Birine aktöreye ters düştüğünü söylediklerini duyarsam, kendine bir aktöre bulma gereksiniminde olduğunu anlarım bundan; birine usu küçümsediğini söylediklerini duyarsam, kuşkularına katlanamadığını anlarım. Hile yapılmasını sevmem de ondan. Büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerini kırpmadan bakabilmektir.
Reklam
Felsefede sorun, söyleyecek bir şeyin bulunmaması, bulunamaması değil; tersine, söylenecek çok fazla şeyin bulunmasıdır -kişinin, söylemesi gereken şeyleri, söylenmeleri gereken süre; girmeleri gereken biçim içinde, boydanboya, tamıtamına, biraraya getirememesi... Felsefe şu yüzden söylenemeyendir ki, söylenecek her bir şeyin söylenmeğe çalışıldığı - ve, tabii, hiçbirşeyin söylenemediğidir.
Sayfa 156 - Felsefe (İşte)Kitabı okudu
"Beni rahatsız etmiyorsunuz," dedi acı bir sesle, "tam tersine, bazen yalnız olmadığıma seviniyorum. On gündür tek bir kelime bile konuşmadım... aslında yıllardır... artık o kadar zor geliyor ki bu, belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla... Artık kamaramda duramıyorum o... o tabutun içinde... artık yapamıyorum... öte yandan insanlara da katlanamıyorum, çünkü bütün gün gülüyorlar... Şu an bunu kaldıramam... sesleri kamaramın ta içine kadar geliyor ve ben kulaklarımı tıkıyorum... kuşkusuz, tabii bilmiyorlar ki... neyse işte bilmiyorlar ve de zaten yabancıları ne ilgilendirir ki bu..."
Nasıl ki günebakan adı verilen çiçekler daima güneşe dönerse, işte benim kalbim de bundan böyle muhteşem gözlerinizin parıltılarına dönecek.
Sayfa 60 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Bil ki;dünya dediğin lüzumsuz bahçe,bazen her yer,bazen tek bir yer,bazen de hiç bir yerdir.İnsan dediğin kötü tohum,basen her şey,bazen tek bir şey,bazen de hiç bir şeydir.Ama tuhaf olan bu değildir.bu işteki asıl acayiplik,öyle ya da böyle oluşunun hiç fark etmeyişidir.Ve işte tam da fark etmediğini fark ettiğin o nefti anda,âlemin ritmi bozulur,içi boşalır,bir güvercinin karda bıraktığı ayak izlerine dönersin.Sonra azıcık kar yağar,silinirsin.Böyledir.”
Sayfa 337 - Hep KitapKitabı okudu
Reklam
Çünkü, insan kalbinde, başlangıç ile son, hayat ile ölüm arasındaki çelişkiyi uzlaştıran, yalnız ve yalnız, bilinmeyen, görülmeyen Tanrı idi. Dualar işte bunun için okunuyordu. Başka türlü Tanrı’ya sesini duyuramazsın, niçin yaratıp niçin öldürdüğünü soramazsın ki! Dünya kuruldu kurulalı insanlar böyle yaşıyor, pek razı olmasa da böyle katlanıyor kaderine. Duaların var oldukları günden beri hiç değişmemesinin, hep ayni sözlerle tekrarlanmasının sebebi de, teselli bulup yatışmaları, boşu boşuna sızlanmamaları içindir. Dualar, yüzyılların okşayıp parlattığı altın külçeleri gibi, dirilerin ölülerin başında söyledikleri en özlü, en süzme ve son sözlerdir. Âdet, gelenek böyledir.
İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki, kendim bile sormadım kendime.
SUAL: Ölüm nasıl nimet olur ve ne suretle nimetlerin sırasına dâhil edilmiştir? CEVAP: Evvela: Ölüm, saadet-i ebediyeye mukaddimedir; bu itibarla nimet sayılabilir. Çünkü nimetin mukaddimesi de nimettir. Nitekim vâcibin mukaddimesi, vâcib; haramın mukaddimesi, haramdır. Sâniyen: Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. Binaenaleyh ruh, ceset kafesinden çıkarsa necat bulur. Sâlisen: Ölüm olmasaydı küre-i arz, nev-i beşeri istiab edemezdi ve nev-i beşer müthiş perişaniyetlere maruz kalırdı. Râbian: İhtiyarlık yüzünden öyle bir dereceye gelenler var ki tekâlif-i hayatiyeye kàdir olamaz, daima ölümünü isterler. İşte bunun için ölüm nimettir.
Sayfa 253 - PDF
"Allah En'am suresi 125'te buyuruyor ki: Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslam'a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır..."
Sayfa 74 - Az Kitap
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.