Namaz İbadeti Dik Durmayı Gerektirir. Devamlılık Gerektirir. Hiçbir Dünya Meşakkati Müslüman'ın Namazına Mani Olamaz. Akıllı Müslüman Namazın Onu İleriye Götüreceğinin Farkındadır...
İyilik de kötülük de bulaşıcıdır, devamlılık gösterir.
Kötülerin içinde iyi olmak kadar, iyilerin içinde kötü olmak da zordur.
İyiliklerin en güzeli UMUTTUR.
Tolstoyun eserleri dünya çapında klasik kabul edildiği için üzerinde konuşmaya belki gerek yoktur ama bir de o eserlerinin yazarlarının ızdıraplarına tanık olmak, fikir sancılarını görmek yazara ve eserlerine olan bakışı daha da önemli kılacak diye düşünüyorum. Eserde Tolstoy kendi düşünsel ve özellikle hayatın amacına ait yer yer intiharı düşünecek kadar derin olan ızdırabını anlatmıştır. Kısa olmasına rağmen oldukça yoğun bir eser. Bu yüzden bir çırpıda okuyup aradan çıkarılacak gibi bir kitap değil aslında, üzerine düşünerek okunması lazım.
Hayatın, yalnızca Allah ve ahiret varsa bir anlamı olabileceğini söylemesi, bu kitaptaki en samimi itirafıdır. Kitabı okurken inancı olmayan bir adamın nasıl ızdıraplar çektiğini ve mutsuz olduğunu gördükten sonra "Elhamdülillah, iyi ki Müslümanım, iyi ki inancım var." diye düşünmeme vesile oldu bende.
Özellikle maneviyat duygularına önem veriyor ve Tolstoy gibi ölüm korkusunu ölümden sonraki hayata inanarak, bir devamlılık bulunacağı fikri ile gideren bir kişiyseniz, Tolstoy'un bu süreciyle yakınlık kurabilirsiniz. Farklı düşüncelere sahip insanlar için ise kitabın sonu hüsran olabilir.
Hangi düşüncede olursanız olun, okumanızı tavsiye ederim.
Spoiler
"Her inancın özü, hayata ölüm tarafından yok edilemeyecek bir anlam vermesidir."
İnanç, zenginliğin içinde ölen bir çarın, emek vererek çile çekmiş yaşlı kölelerin, yarı akıllı yaşlı kadınların, mutlu genç kadınların ve tutkulara kapılmış gençlerin sorularına yanıt verebilir.
Freud'un Eril Söylemli Teorilerinin Eleştirisi
Toplumsal olanın bölün(e)mez bütünlüğünü savunmak; bugün tüm ününe karşın pozitivizmi içermekle birlikte onu aşan sosyal teorinin görece açıklayıcı kabiliyetinin; kabulü manasına gelir. Türk eğitim sistemi ve özellikle gelişim psikolojisinde temel alınan Freud’un gelişim teorisini incelerken
Yazarın karakter üzerinden devamlılık sağlayan hikayeleri oldukça sağlam bir kurguya sahip olduğu için çok rahat okunuyor. Heyecan ve merak duygusunu yüksek tutan, son sayfalara kadar tahminlerinizin sürekli değiştiği, gerekçeleri sağlam olaylar ile okuyucuya iyi bir polisiye okutuyor John Verdon. Bu kitabını da çok sevdim.
Kitap için başyapıt desem hiç de abartmış sayılmam.
Uzun süredir okuduğum en nitelikli, felsefi yönü oldukça derin ve bunların yanında psikanalizi feminist kuram ile yorumlayarak hem sosyopolitik hem psikolojik hem de felsefi anlamda feminist kurama büyük bir katkı sağlıyor.
Öncelikle kitabın ana teması olan psikanaliz noktasından başlayarak
''Hayat hiçbir zaman bugünkü kadar geçici olmamıştı.
Kökten geçici olan sırf insani hayat değil, esasen dünyanın kendisidir de. Hiçbir şey devamlılık ya da süreklilik sözü vermez.''
"Doğu kültürü sosyal hayatı hikayelerle harmanlamayı, kuşaktan kuşağa aktarırken büyük veya küçük hikayeler üzerinden ilerlemeyi sever. Bazen kulağımızdan kısa bir hikaye girer, zihnimize veya kalbimize yerleşir, benliğimiz ile özdeşlik kurarak bize bir ders verir. Modern zamanlar maalesef bu devamlılığı bozdu ve bizi o tür medeniyet taşıyıcı
«Uzun Çocukluk Dönemi» adlı son bölümde, diğer türler göz önüne alındığında, bizim yaşam süremize oranla çok uzun geçen bir süreyi tarif ederek, gelişmekte olan genç insanların yetişkinlere olan bağımlılıklarını ve olağanüstü esnekliklerini belirtip, onların çevre ve kültürlerinden yararlanarak öğrenme yeteneğini gözler önüne serer. Yeryüzündeki organizmalar kendilerindeki bütün bilgileri, yaşamları boyunca genetik yolların dışında kazandıklarından daha çok, kendi sinir sistemlerine daha önceden “yerleştirilmiş” genetik öğretilere borçludurlar. İnsanlar ve aslında bütün memeliler içinse durum değişiktir. Bizlere aktarılmış olan genetik miras, davranışlarımızı hâlâ dikkati çekecek kadar kontrol altında tutmaktaysa da, kısa zaman süreleri içinde yeni davranış ve kültür patikalarını aydınlatmakta beynimiz aracılığıyla çok zengin fırsatlardan yararlanmışızdır. Doğayla aramızda bir tür pazarlık vardır: Çocuklarımızı yetiştirmek her ne kadar güç olacaksa da, onların yeni şeyleri öğrenme kapasiteleri insan soyunun devamlılık şansını büyük ölçüde arttıracaktır. Ayrıca, insanoğlu varoluş süresinin en son dönemindeki, o yüzdelerle ölçülebilecek ufacık zaman çerçevesinde yalnızca genlerin dışında değil, aynı zamanda bedensel bilgilerin de dışında yer alan şeyler icat etmiştir: Vücutlarımızın dışında bilgilerin depolanması demek olan yazı, bunların en belirgin örneğidir.
Yıllar evvel okuduğum bu kitapta yobazlığın milli olanı, yerli olanını korumak için geliştirilmiş bir refleks olduğunu gösteren bu kitapta beni dönemin zihniyle düşünmeye iten bir yan olduğunu görüyorum.
Cemil Meriç'in bu mükemmel eserinden söz etmeden evvel biraz Cemil Meriç'ten söz etmek incelemeyi daha anlaşılır kılacağı için sanırım daha
"Bu yazar herkes için de, kimse için de yazılmayan bir kitap yazıyormuş."
Everest My Lord sayfa 21
Sevim Burak için biri kısaca bir şey de deseydi ona bu alıntı ile cevap verirdim. Herkes için olduğu kısmına pek katılmıyorum çünkü herkes Sevim Burak kitaplarına layık olamaz ama kimse için yazılmadığı kanaatine varıyorum ben de.
Çok