NOT: Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Uzun bir makale konusu, tez ya da kitap olabilecek "kadınların tarihi"ne dair kısa bir yazıdır. Yine de bir incelemeye göre uzundur. 10'dan fazla alıntıyla da yazıyı zenginleştirmeye çalıştım. Ve rahat okunması için konu başlıklarına ayırdım. Yalnızca kitapla ilgili kısımları merak edenler
“Enine boyuna yapısıyla herkesin önderiydi,
ama tatlı dilli bir konuşmacıydı: Hekademos’un
ağacına tünemiş, tatlı ezgiler yayan
ağustosböcekleri gibiydi tastamam.”
-Phliuslu Timon’ın, Platon hakkındaki cümleleri.
1. Platon Kimdir?
“…derler ki adalet kurdun hakkını da savunmayı gerektirir.” (sayfa 62)
M.Ö. 428 ya da 429’da doğduğu düşünülen
"İnsanların sözlerini anlamadım hiç
Tanrıların kollarında büyüdüm ben."
Hyperion incelemesi için bu söz hemen hemen bütün kitabı özetler nitelikte. Ama öncelikle Hyperion'u anlayabilmek için biraz yazarın hayatını bilmek gerekir.
Johan Cristian Friedrich Hölderlin(1770-1843)
Hölderlin, Alman Klasik çağın ve romantizm akımının en
Platon'un hikayesinde ki Diotima'ya göre Aşk (Eros) ne hiçbir şeye ihtiyacı olmayan mutlu ve mükemmel bir Tanrı, ne de herhangi bir şekilde arınmak ve mutluluğa ulaşmak imkanına sahip olmayan ölümlü bir yaratıktır, bu ikisi arasında bir şeydir.
Aşk'ın annesi Yoksulluk, babası Bolluk'tur. Dolayısıyla o annesi tarafından pis, kaba, evsiz barksız, yoksuldur. Ancak babası dolayısıyla güzeldir ve iyinin ve mutluluğun bilincine sahiptir.
Aşkın veya sevginin ne olduğunu anlamak istiyorsak sevilene değil, sevene bakmalıyız. Sevilen güzeldir, mutludur, üstündür. Seven ise böyle değildir, eksiktir, kusurludur ve mutsuzdur. Bundan dolayı o sevilenin peşinde koşar, onu elde etmek, böylece yoksulluk ve eksikliğinden kurtulmak ister.
Sevilen şey iyi, güzel, mükemmel bir şey olduğu için de "sevgi en genel anlamda iyi olanı, güzel olanı aramak ve böylece mutlu olmak arzusu" olarak tanımlanabilir.
Sayfa 344 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Tarihteki ilk kadın filozof olarak tanımlayabileceğimiz Diotima’nın br rahibe ve kahin olduğu varsayılır. Diotima, Sokrates’in ‘Şölen’ diyaloğunda da geçmektedir. Sokrates ondan hocası olarak bahseder... Diyalogda sevginin ve Eros’un doğasının ne olduğu ve nereden geldiği tartışılır. Metinde Diotima da kadınları temsil eder ve Sokrates’e sevginin gizemlerini öğreteceğini vaad eder.
Diotima, diyalog boyunca Sokrates’e; Eros’un, ne iyi ne kötü, ne güzel ne çirkin, ne ölümlü ne ölümsüz olduğunu, erosun ‘arada’-ara durum- olduğunu anlatır ve Eros’un Tanrı ve insanlar arasındaki boşluğu dolduran ve bütünlüğü sağlayan bir daimon olduğunu öğretir.
Diotima’nın gerçekten yaşayıp yaşamadığı hakkında net bir bilgi yoktur tıpkı Sokrates için olduğu gibi... Onu, Sokrates’in ya da Sokrates karakterini de kendi yarattığı düşünülen Platon’un yarattığı teorisi de oldukça güçlüdür.
"İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum. İnsanların en seveceni, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliğiyle çıkarıldı. Bunlar, düşmanlıklarını hainliğin son sınırına götürerek, duyarlı ruhuma hangi üzüntünün daha çok dokunabileceğini araştırdılar ve beni kendileriyle
Hyperion bir roman olarak bir şairin romanın kahramanı olarak esere bizzat kendisini dahil ederek oluşturduğu bir iç dökmesidir adeta. Eser Hölderlin’in sevgilisi Diotima ve arkadaşı Bellarmin ile mektuplaşmaları, tabiatın yüreğindeki güzelliğe, tanrısallığa düşkünlük anlatıları, Grek nostaljisi, Alabanda ile yaşanan dostluk ideası içerikleriyle düşünüldüğünde, Hölderlin’in düşünsel, duygusal otobiyografisi, düşlerinin, kimi zaman hezeyanlarının şiirleşmesi, şiire dönüşmesidir.
--
Çağının kabalık ve katılıkla yüklü duyarsızlığından kaçan bir adamın yalnızlığı ve tabiat coşkusu içinde tanrısal olana yakınlığının, tabiatın görkemine övgünün romanıdır.(B.U)
Uzun zamandır birinin bana piyasadaki en iyi kurguyu seçme kriterlerinin ne olduğunu açıklamasını bekliyorum. Bir kitabı ne zaman sevdiğimi biliyorum ama edebi değerini objektif olarak nasıl değerlendireceğimi bilmiyorum. Bu yüzden Robert Musil'in I. Dünya Savaşı öncesi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun felsefi ve sosyal
"Aşık olma hali bir coşkunluk halidir," der Socrates Phaidros'ta; bir hastalık, bir deliliktir aşk.
Ama bunun zararlı bir coşkunluk olmadığını da ekler, olabilecek en hoş coşkunluktur aşk; muzır bir hastalık ya da insana özgü patolojik bir delilik de değildir, daha ziyade ilahi olandan ilham almış, ilahi olanı arzulayan bir
İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için:
youtu.be/hkIwOkFfgLs
Hangi Çeviriden Okuyalım Videosu İçin: youtu.be/tzeJQF1cmPQ
Benim için iki ayrı çeviriden altı cilt üç binin üzerinde sayfa sayısıyla tam on bir ay süren yolculuğun adıdır Niteliksiz Adam. Dört cilt boyunca başta
"(...) Diotima artık aklının her yanını bir karanlık gibi kaplamaktadır. Leyla nasıl içinde "leyl"i yani geceyi barındırıyorsa, "Mecnun" nasıl içinde cinneti, deliliği içeriyorsa; Hölderlin'de Diotima'nın ölümünün karanlığı, Diotima'ya aşkın şiddetli karanlığı cinnetin karanlığıyla örtüşür. Hölderlin delidir ve Diotima'dır artık yani mahza karanlıktır. "
Sayfa 30 - Çizgi Kitabevi Yayınları, Ağustos 2016Kitabı okudu
İnan bana ve düşün, sana ruhumun derinlerinden söylüyorum.Konuşmak büyük fazlalık.En iyi şey yine de hep derinlerde duruyor, incinin denizin dibinde durduğu gibi.
Sayfa 130 - Dogubatı Yayınları, 1.Basım, Eylül 2017
"Susuyorsun ve sabrediyorsun, zira seni anlamıyorlar,
Ey asil varlık! Toprağa bakıyorsun ve susuyorsun
O güzel günde, zira ah! Beyhude
Arıyorsun sana yakın olanları gün ışığında...
Büyük narin ruhların hiç bulunmadığı yerde."
Sayfa 102 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Merhabalar.
Bu eser iki bölümden oluşuyor. Bu bölümlerden ilki 'Şölen', ikincisi ise 'Dostluk' şeklinde isimlendirilmiştir.
Şölen
Buradaki konuşmanın ana teması 'Sevgi Nedir?' sorusunu açıklamaya yöneliktir. Konuşma ise o zamanlar için ünlü tragedya yazarı Agathon'un evinde gerçekleşmiştir. Zaferini kutlama