Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyor hammer...
...demir zincir bu gemiler geçerken açıldı ve onların arkasından tekrar kapandı. Türklerin kaybı büyüktü. Bu utanç verici şaşkınlık Mehmed'i o derece öfkelendirdi ki, amirali Baltaoğlu'nu hainlikle suçlayarak kazığa vurmak istiyordu. Hayatını bağışladıysa da,amirali dört köle yardımıyla yere serdikten sonra topuzuyla yüz defa vurdu. Her darbeden dolayı bir yara oluştu; azapların biri de bir taş ile yüzünü, gözünü yırttı.
Avusturyalı büyük tarihçi Hammer şöyle diyor: "Türkler, Estergon'u aldıkları zaman, şehrin bütün eski eserlerine saygı göstermişler, şatolarını, hattâ şatolardaki tabloları, bütün hâkimiyetleri müddetince aynen muhafaza etmişlerdi. Fakat Almanlar, Türkler'den aldıkları şehre girer girmez, yağmaya başlayıp, bütün tarihî eserleri tahrib ettiler."
Reklam
Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden Dean Hammer, kafa karıştırıcı bir soruyu yanıtlamaya yardım ediyor; "eşcinsel ilişkinin doğurmaya yol açmamasına karşın, 'eşcinsel geni' diye bir şey nasıl var olabilir?" diyor. "Yanıt fevkalade basit: Erkeklerin erkeklerden hoşlanmasına yol açan gen, aynı zamanda kadınların da erkeklerden hoşlanmasına ve daha çok çocuk doğurmasına yol açan gen."
Sayfa 160Kitabı okudu
Yakın zamanda ilim irfan sahibi bir yazar ve şairimiz Ankara sokaklarında hafif yağmurlu bir havada dolaşırken bir evin önünden bolca kitabın kapı önüne konulduğunu görmüş. Oradakilerden izin isteyerek kitaplara bakmaya başlamış. Az sonra çöpe gidecek bu kitapların ziyan oluşuna hüzünlenmiş. Çünkü kitaplar paha biçilmez değerde ve aralarında el
İbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman'ın I. Defterinde, Ertuğrul, Söğüt ilinde çadır yaşamı sürdürürken Hicret'in 652. yılında (M 1254) oğullarının "kiçisi" (küçüğü) "as­lan yapulu, ay yüzlü" Osman doğdu diyor. Hammer ise Osman'ı, Ertuğrul'un en küçük değil, en büyük oğlu gösteriyor.
“Fena fi’d devlet” denilen adamlar işte bunlar:
«Merzifonlu’nun idam emrini getiren bostancıbaşı ile yanındaki cellâda karşı tavrı nedir? Pâdişahın kendisini azlettiği hakkındaki hat geldiği zaman, Paşa, Belgrad Paşa Sarayı'nda öğle namazını kılmaktadır. Mağlûbiyete uğrayan her vezir gibi, âkibetinin ne olacağını bilmektedir. Bostancıyı almış, kabul etmiş, sunduğu fermanı öpüp başına koymuş ve
Reklam
Muazzam
Hegel ''Hiç kimsenin Osmanlı tarihi yazdığı yoktu'' diyor, bunu kendisine dert ediniyor. Goethe'nin Hafız'dan etkilendiğini, Hafız'ın Hammer sayesinde çevrildiğini, Doğu'nun rüzgarlarının etkisiyle Goethe'nin de büyük West-Östlicher Divan'ı yazdığını söylüyor. Haydi Hegel'in ilgilenmesini bir dereceye kadar olağan karşılayalım, daha da ilgincini Engels söylüyor: ''Hammer denen Alman, çıkıp da Osmanlı tarihini yazana kadar bizim diplomatların o medeniyetten haberi bile yoktu.'' Yani 18'inci asırda başlayan faaliyete boşuna ''aydınlanma'' denilmemiş, bu dönemde dünya hakkında ciddi bir bilgi birikimi oluşuyor.
Von Hammer, Galib'in Hüsnü Aşk'ı yazarken, Nişâburlu Fettâhi'ye âit Hüsn ü Dil adlı mensur bir hikâyeyi örnek aldığını ileri sürmüştür. İki eseri karşılaştıran Gibb; bunlar arasında kahraman ismi ile "allégorique" olma tesâdüfü dışında bir benzerlik bulunmadığını ortaya koymuştur. Hammer'in iddiası için, "tamamen yanlış" diyor. Mademki bu iki paragraf, Gibbe' açık bulunduruldu, şahsi intibâlarıma dönmeden önce, onun bir teşhisini daha kaydedeyim. Bu iskoçya bilginine göre; Hüsn ü Aşk'a hangi edebiyatta olursa olsun örnek aramak nâfiledir; ancak aksettirdiği semâvî şualarla İlâhi Komedi'nin bâzı sahîfelerini hâtıra getirebilir.
Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden Dean Hammer, "Kafa karıştırıcı bir soruyu yanıtlamaya yardım ediyor; eşcinsel ilişkinin doğurmaya yol açmamasına karşın, 'eşcinsel geni' diye bir şey nasıl var olabilir?" diyor. "Yanıt fevkalade basit: Erkeklerin erkeklerden hoşlanmasına yol açan gen, aynı zamanda kadınların da erkeklerden hoşlanmasına ve daha çok çocuk doğurmasına yol açan gen."
Sayfa 160 - Alfa Yayıncılık
Rückert’in Mevlâna’yı Anlama Tarzı Üzerine
Friedrich Rückert, Mevlâna Celâleddin âşığı bir Alman şairidir. Onu Alman/Batı dünyasına tanıtmak amacıyla Divan"ından ve Mesnevî"sinden çeviriler yapmış, ömrünü bu aktarım faaliyetiyle anlamlandırmıştır. Yaptığı iş, sadece bir çeviri değildir; fakat aynı zamanda bir karşılaştırmalı edebiyat araştırması, bir metinler arasılık
Reklam
"Merzifonlu'nun, idam emrini getiren bostancıbaşı ile yanındaki cellâda karşı tavrı nedir? Padişahın kendisini azlettiği hakkındaki hat geldiği zaman, Paşa, Belgrad Paşa Sarayı'nda öğle namazını kılmaktadır. Yenilgiye uğrayan her vezir gibi, sonunun ne olacağını bilmektedir. Bostancıyı almış, kabul etmiş, sunduğu fermanı öpüp başına
4.Murad'ı Hammer çok iyi anlatıyor."Yürüdüğü zaman yapraklar bile hışırdamaktan çekinir,kuşlar susar"diyor.
Sayfa 202Kitabı okudu
HAMMER DİYOR Kİ:
"I.MEHMED inşa ettirdiği Yeşil imaretin yakının da bir mektep ile fakirler için bir imaret kurup her ikisine de gayet şahane bir cömertlikte gelir tayin etti. İki müessesenin idaresi için İzmit Körfezi kıyısında, Osmanlıların evvela feth, sonra Bayezid oğullarının kavgaları sırasında kaybettikleri ve nihayet Umur Bey ile Timurtaş Paşa'nın tekrar zaptettikleri Ancyron (Hereke), Libissa (Gebze), Kartal, Pantichion (Pendik) gibi verimli araziyi tahsis etti. “I. Mehmed'in Yeşil Camii, bu Padişahın saltanati zamanında seçkin olmasına sebep olan takva ve güzel sanatlara sevgisinin maddî ve devamlı delilidir. I. Mehmed'in emriyle yapılan binalarda meydana koyduğu sanatseverlikten ve temiz zevkten dolayıdır ki, kendisine Çelebi (zarif hükümdar, zevk-i selim sahibi, asalet sahibi) unvanı verilmiştir.“Hayır ve din müesseseleriyle, meşhur Selçuklu Sultanı Alâüddin'le mukayese edilmeye değer olan I. Mehmed, İslâm dini bilginleri ve genellikle Kur'ân’a gönül vermiş kimseler hakkındaki cömertliğinden dolayi Mısır Sultanlarıyla yarışır. Sultan Mehmed, Osmanlı Padişahları arasında ilk defa olmak üzere her sene İstanbul'dan, Anadolu ve Suriye yolu ile Mekke ve Medine’ye giden hacılar kervanıyla bu iki kudsî şehrin fukarasına dağıtılmak üzere 'surre' adıyla bir miktar altın gönderirdi. Bunun için tayin olunan memur, Padişahın bir mektubu ile beraber bu akçeyi Mekke şerifine teslim ederdi." Faziletini, düşmanlarına dahi tasdik ettirebilmek, her fâniye nasip olmuş bir mazhariyet değildir.
Sayfa 110Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Anadolu Devriminin Dede Sultan'ı Börklüce Mustafa
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
Kalplerin Işığı: Börklüce Mustafa
Kalplerin Işığı: Börklüce MustafaKemal Derin · Destek Yayınları · 201420 okunma
“Ya o Budin Beylerbeyi, 80’lik vezir, Uzun İbrahim Paşa'nın hareketine ne buyurulur? Kurulan Harb Divanı’nda, Viyana Seferi’ne itiraz etmiş; “Evvelâ Yanık gibi etraf kaleleri düşürelim, daha sonra ve gelecek yıl kuşatmaya girişelim, fakat yine siz a’lemsüz, yine siz bilirsiz.’ diye fikrini söylemişrir. Sonra yenik düşünce, Sadrazam, onun idamına karar vermiştir. Buna bazı hataları da sebep olmuştur. İdam edilmeden, Sultan’a bir mektup yazmış, günahsız olarak gittiğini, Sadrazam’ın kendisine haksızlık ettiğini bildirmiş; fakat sakın Padişahım ona kıymayınız, devleti bu felâketten kurtaracak yine odur, yeri doldurulmaz bir vezirdir demiştir. Bu ne büyüklüktür... Adam haksız yere öldürüldüğünü söylüyor; Merzifonlu’ya düşman olması lâzım. Belki de düşman. Fakat önce devleti düşünüyor; onu düştüğü felâketten kurtaracak adam ise ancak kendi düşmanı. Fakat onun için en büyük şey devlet... İşte bundan dolayı Padişah’a sakın ona kıyma diyor.” “Hammer, bu olay için “Roma’da bile görülmez' diyor. Nerde görülür ki!.. “Adamlar, ölürken bile devleti düşünüyorlar; onunla dopdolular. Zaten devlete, ne kadar canla başla hizmet ederlerse, İlâhî rızayı o kadar fazla kazanacaklarına inanıyorlar.” “İşte ’fenâ fi'd-devle’ denilen adamlar bunlar.”
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.