"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz adalet vadetmedim..."
"...ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmedim hiç. Kusursuz, güllik gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"
Dünya bir süre sonra insanlara yetmeyecek. Hele Türkiye, yılda bir milyondan fazla artış gösteren insan kalabalığına hiç yetmeyecek. Bu gidiş böyle sürüp gidecek olursa, az süre sonra görün hengameyi. Ölmüş topraklar üstünde işsizler, işsizler...
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi.
Benim de söyleyemediklerim var,
Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle,
Yolu geldikçe anlıyorum ki, biz,
Bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
♤Gönlünü her gün tazelendireceksin; "ölümlü dünya" diyeceksin, hepsini senin mülküne verseler ne olur, bir gün gelecek öleceksin: bu vaaz gönlü tazelendirir..
Terzi Baba
O’nun Verdiği Feyiz
Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerindeki palto çok eski olduğu gibi, ele alınmayacak kadar kirli idi. Bu zat, paltosunu diktirmek için şehirdeki terzileri tek tek gezdi. Fakat müracaat ettiği bütün terziler, onun elbisesini dikmek değil, el sürmekten bile çekindiler. Terziler, o fakir zata
Dilenciye azcık bir şey uzatıveren ne doyuracağını ne doyacağını bilerek o sonsuzluk hareketine neden uzanır? El neden almak öbürü neden uzatmak ister ve bu çaresizliğin hareketi insaniyetin işareti olarak neden sonsuzca yinelenir? Herkesin aldığı ve verdiği ile daha acıktığı bu sofra neden kurulur? Herkesin kendi fikrine daha inanarak doğrulduğu tartışmalar neden yapılır? Geldiği dünyaya gideceği dünya kadar yabancı bir ruh niye çırpınır durur? Çırpınırken batması ile çıkması aynı kıyıya ise kime üzülünür? Üzüntü bir ruh büzüşmesi midir? Zaman ve iklim değişince açılır mı?
Yuga: Dünyanın devirleri. Dört yuga vardır: Krita, Treta, Dva para ve Kali Yuga. Her yuganın sonunda, o yuganın onda biri uzunluğunda Sandhya ve gene onda bir uzunlukta Sandhyansa bölümleri vardır. Yuga devirlerinin uzunlukları şöyledir:
1. Krita Yuga 4.800 yıl
II. Treta Yuga 3.600 yıl
III. Dvapara Yuga 2.400 yıl IV. Kali Yuga 1 .200 yıl
Bir tanrı yılı 360 insan yılına eşit olduğundan:
4.800 x 360 = 3 .600 x 360 = 2.400x 360= 1.200x 360=
1 .728.000 yıl 1 .296.000 yıl 864.000yıl 432.000yıl
4.320.000 yıl
Buna bir Mahayuga (veya Manvantara) denir. İki bin Ma hayuga ve *Kalpa yani 8.640.000.000 yıl yapar ki bu tanrı *Brahma'nın bir günü ve bir gecesine eşittir. Bu hesap *�ig veda'da bulunmaz; �igveda ile Mhb. arasındaki bir dönemde oluşturulmuştur. *Mhb.'da akıllı maymun *Hanuman, dünya nın devirleri hakkında bilgiler verir. En aydınlık çağ Krita Yuga'dır. Giderek kötüleşir ve en karanlık çağ olan Kali dev rinden sonra dünyada yaşam sıfırlanır ve herşeye yeniden başlanır.
çocuğun dünya algısı ebeveyn-çocuk ilişkisinde oluşur: bu ister sevgi ve kabul dünyası olsun, ister çocuğun ihtiyaçlarını dişiyle tırnağıyla elde etmesi gereken ihmal ve kayıtsızlık dolu bir dünya olsun, isterse de en kötüsü, çocuğun her an endişe dolu bir uyanıklılık içinde olmasını gerektiren düşmanca bir dünya olsun. gelecekteki ilişkilerin kalıbını, yaşamımızın ilk yıllarında bakıcılarımızla kurduğumuz ilişkilerde yatan sinir devreleri oluşturacaktır
Sürya: (Göksel Tanrılar) Güneş yuvarlağını belirtir, güneşi simgeleyen tanrılar içinde en belirli olanıdır. Sürya'ya on kadar ilahi sunulmuştur. Sürya'nın gözünden, çeşitli yerlerde bah sedilirse de o, daha çok *Mitra ve *Varuı;ıa'nın, *Agni'nin ve başka tannlann gözü olarak anılır. O, her şeyi ve her yeri gö rendir; bütün
Nitekim, Hruşçov-Mao çekişmesi, insanoğlundaki o ezeli iktidar hırsının işçi diktatörlüğü hayalinden daha cazip olduğunu belirtiyor. Yine bu çekişme; "Önce Ruslar, sonra dünya işçileri; önce Çin, sonra dünya işçileri; kısacası önce millet, sonra sınıf" gerçeğinin hâlâ yaşadığını ortaya koyar.
Marsel Quessant ne güzel söylemiş, "Milliyetçilik o kadar dürüst, öyle tabiî bir duygunun karşılığıdır ki, onu inkâr edenler bile irsiyete boyun eğerler. Ve İtalyan Marksçıları Orta Çağların Venedik, Toskana, Liküri Cumhuriyetleri burjuvalarını andırdıkları halde; Bolşevikler Birinci Petro'nun, Birinci Pol'ün, Katerina'nın gidişlerini hatırlatan usûllere itibar ederler."
Dünya yüzünde yaşayan milyarlarca insan ayrı, Rukiye ayrı. Herkes doğru, o yanlış. Herkes akıllı, o aptal. Bu yüzden hep kaybediyor. Kimse onun çektiklerini çekmiyor, demek ki kendisinde bir yanlışlık var.