YouTube kitap kanalımda Albert Camus'nün hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/-_X3xWwwAoA
“Elli katlı bir binadan düşen adamın hikayesini biliyor musun? Adam her katta kendini rahatlatmak için şunu tekrar edermiş:
Buraya kadar her şey yolunda.
Buraya kadar her şey yolunda.
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba,
Yola geldim lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber.
Ağlayıp nâlân edip düştüm yola tenha garib,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran bîhaber.
~Niyazi Mısrî
﹤⳾ ⳾ ⳾﹡⊹﹡⳾ ⳾ ⳾ ⳾ ⳾ ⳾ ⳾﹡⊹﹡⳾ ⳾ ⳾ ⳾﹥
Ruhumdaki sabır, kalbimdeki aşkla kurdum
Kor dantellerden bu yolu, ormanın altına
Yeter ki oku onu.
Senin gördüğün dudağımın kenarında duran dua,
Ben ayaklarımın altındaki toprağa döktüğüm
Gözyaşına inandım. Öyle uzun ki dünya
Katlanmaya, kıvrılmaya, uzanıp çarşaf olmaya.
Mümkündür yol yapmaya bir ömür, yol
Dalkavuklar Gecesi - Z Vitamini'ni okursanız isabet olur.
Hüseyin Nihal Atsız edebiyat dünyasında haksızlığa uğramış bir şair ve yazardır. İkinci Süreya vakası
Hanım Demir'nın incelemesini görüp okumak istemiştim, incelmesi de gayet başarılı idi. Burdan ona sevgiler:)
#91122320
İnsanın, şöyle geriye dönüp bir sorgulaması gerekiyor, ne yaptım, neler yapacaktım, ne hallere düştüm? Bide bu güne bakmalı, ben ne haldeyim, ne yapıyorum, neler istiyorum,
"17 Aralık Şeb-i Arus ! Mevlana'nın ilahi kaynağı ile buluştuğu gün. Bizlere göre ölüm, ona göre düğün. Hiç sorguladık mı acaba "yaşamak" nedir ? Biz neye göre yaşadığımızı idda ediyor, onlara ölü diyoruz ? Acaba her nefeste ölümü soluyan yaşamak adı altında, her gün ölümü yaşayan bizler olamaz mıyız ? Onlara neye göre ölü demekteyiz ? Görüntüleri, bedenleri artık burada olmadığı için mi ? Ya bizler görüntülerimize, bedenlerimize güvenerek mi yaşadığımı idda ediyoruz. Mevlana'nın hatırına bu soruya düştüm. Üst bilinç olan Mevlana ölümü, düğün günü ilan etmişse, ya ölüm dediğim şey, bedeni öldürmeden bir çıkış yolu ise. Beden hala görünürde iken, anlaşılması gereken bir eşik ise. Mevlana ölümü bize anlatıldığı gibi bir son olarak algılamamış ama bunu henüz bedene bağlı iken çözmüş. Bu sebeble ölümü, düğün olarak kabul etmiş! Bir şey daha "İnsanın dünyada ki ahireti, kalbidir"! 🖌
Yaşamım boyunca birçok yanılgıya düştüm. Bana çok acı çektiren yanlış işler yaptım . Hiçbirinden pişman değilim ; çünkü yapılması gereken yanlışlardı bunlar .
Kitabı okurken binlerce yıl öncesine, bozkırda atların koşturduğu, çadırların kurulduğu, kılıçların çekildiği günlere gittim hatta içinde kayboldum. İslam'la henüz tanışmamış olmasına rağmen Türk töresinin insana ne kadar değer verdiğini, Töre karşısında kağanların bile boynunun kıldan ince olduğunu gördüm. At üstünde koşturdum, ava çıktım, yoksulluğu, kıtlığı gördüm. Evdeşi ve çocukları için mücadele eden erleri gördüm. Elinde kopuzuyla Türkü söyleyen ozanları dinledim. O eşsiz şehri Ötüken'i ve Türk yurdunu gezdim. Kürşad'ı, Onbaşı Pars'ı, İşbara Han'ı, Yamtar'ı Tonyukuk'u, Ay Hatun'u gördüm. Çin üzerine sefere çıktım. Esir düştüm. Yaralandım. Yılmadım, yıkılmadım. Güreş tuttum. Ok attım, kılıç savurdum. Birde ölümlü dünyada ölümsüz sevdaları gördüm...
Bu ülkede yaşayan, ülkesini seven, her görüşten, her gencin rahatlıkla okuyabileceği şahane bir tarihi roman. Diğer eselerini okumamakla birlikte bu ölümsüz eseri bizlere bıraktığı için Hüseyin Nihal Atsız'a şükranı bir borç bilirim, saygılarımla...
Bu durum karşısında en çok kızdığım olaylardan biri de bazı spikerler. Küçük çocuğa sordukları sorulara karşı dehşetlere düştüm. Çocuğu ağlatmak için her şeyi denediler. Çocuğunu kaybetmiş babaya; neler yapardınız birlikte? Nasıl biriydi kızınız? Gibi sorular sordular. Sırf prim kasmak , viral olmak için. Onlar bu soruları sorarken çok utandım , çok kızdım ve çok üzüldüm. Şaşkınlığımı gizleyemedim. Asla insan olduklarına inanmıyorum. İnsanlık kavramı onların çevresine henüz gelmemiş. Umarım bir an önce işi bırakıp giderler. Böyle empati duygusundan yoksun spikerlere(bazı) ihtiyacımız yok