Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Ali diyor ki: "Öyle bir devir gelecek ki İslam'ın kürkü, derisi ile yer değiştirecek." Ne kadar ilmi, edebi, dakik ve doğru bir anlatım!... Yani İslam'ı öyle bir ters çeviriyorlar ki ona ilk kez bakan her göz ondan korkup kaçıyor.
Normal lisanın; kurallarına uygun olarak kullanılan dilin duygu ve düşüncelerimizi ifadede bazan yetersiz kaldığını sezeriz. O zaman da bir takım edebî sanatlar kullanarak meselâ teşbih, istiare, telmih gibi bir takım dolaylı anlatım yolları ile meramızı ifade etmeye çalışırız.
Reklam
Modern hikâye, edebî eserin nitelikleri, günü müjde eski hikâyeden yakasını kurtarıp "öykü" donuna bürünürek ve tabiatıyla gizemli bir özel lik kazanan anlatım tarzını biliyorum. Ama inat da bir murattır. Ben bildiğim-inandığım şekliyle anlatayım: Kafasına yatan, okur; yatmayan, "ama an sikti be" deyip atar. Şimdi durup dururken "anlatım özellikleri konusunda bir sayfa açmayalım Açtın bile. Eh, açtıysak, şimdi kapattık
Mezopotamya ve Sözlü anlatım
Şunu biliyoruz; Mezopotamya'daki sözlü anlatı olmasaydı Gılgamış destanı yazılama­yacaktı Gılgamış'taki tufan öyküsü olmasaydı, Nuh Tufanı Tevrat'a geçmeyecekti. Tevrat yaratılmasaydı incil ve Kuran da olmayacaktı. Mezopotamya'da yaratılan söz ve anlatı geleneğinin Batı'ya yansımasını da bir düşünün; Mezopotamyanın anlatı mirasını öykülerine yediren Homeros, Homeros'un bıraktığı yerden devam eden Ovidıus ve Virgilius, özellikle bu üç edebi sesi rehber kabul eden Dante, Grek ve Latin anlatı ge­leneklerini kendi dillerine aktaran Cervantes, Shakespeare, Goethe, Hugo, Tolstoy ve edebiyatın ölümsüz modern eserle­rini bu mirasın üzerinde inşa eden Kavafıs, Proust, Joyce, Mann, Brnch, Eliot, Perse, Seferis, Hikmet, Johnson, Ahmed Shamlou ve daha sayılamayacak kadar çok yazar, şair.
Mehmet UzunKitabı okudu
" Mem û Zîn, dil, edebi anlatım , stil olarak halen aşılamamış bir başyapıttır. E. Xanî bir edebiyat ustasıdır. Shakespeare, Cervantes, Dante ve Firdevsi'nin kendi dil , edebiyat ve kültürleri için önemi ne ise , E. Xanî'nin Kürt dili edebiyatı ve kültürü içinde önemi odur. "
Sayfa 25 - İthakiKitabı okudu
Anlatım gücü ve edebi zenginlik
Bir dükkânın kapısının üstünde hoparlör vardı. Sokaklara avaz avaz haykırıyordu. Kentin bir yerinde verilmekte olan konserden yapılan radyo yayınıydı. Biçimden yoksun, upuzun bir gıcırtı gibiydi. Sanki kumaşlar, etler yırtılıyordu. Melodisiz, armonisiz, ritimsiz oldukları için bir arada tutunamayan, saçılıp giden seslerdi. Eğer müzik duyguysa ve duygu da düşünceden kaynaklanıyorsa, o zaman bu olsa olsa bir kaos çığlığıydı...mantıksızlığın, çaresizliğin, insanın pes etmesinin sesiydi.
Plato Film YayınlarıKitabı okudu
Reklam
| Fazla edebi bir anlatım olmamış mı...
"Yemek, İvan Arnoldoviç, alengirli iştir. Yemeyi bileceksin. Düşünebiliyor musun, çoğu insan yemeyi hiç bilmiyor. Sadece ne yiyeceğini değil, ne zaman ve nasıl yiyeceğini de bilmek gerek."
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam sloganlarından devşirdiği hayat felsefesini sevgili halkıyla paylaşmak teveccühü gösteren DJ’ler ve VJ’ler; anlatım bozukluklarıyla dolu basın, dahası edebi[!] eserler; tükürük fıskiyesi bir ağızla saçmalayan politikacılar; söyledikleri sözümona şarkılarla coşarak kendinden geçen benzersiz sanatçı ordusu, anlamın/hakikatin muhteşem sağlamlığına karşı zihinsel zavallılıklarının kalın kabuğu altında besledikleri kudurgan kini gizlemeyi pek beceremiyorlar. Renkli, çok yönlü, üretken, zengin, halkını seven, ödüllü... gibi sıfatlarının arkasında açgözlü birer şapşal olduklarını saklayabileceklerine nasıl da inanıyorlar!
Mustafa Kutlu Samimiyeti :))
Lafı uzattığımın farkındayım. Biz esasen Zehra'nın hikayesini anlatacağız. Ancak onun doğup- büyüdüğü yeri de tanıtmak istedik. Yoksa niyetimiz kasaba ve bölgenin tarihini, coğrafyasını, ekonomisini dile getiren biri yardımcı ders kitabı yazmak değil. Az daha sabredin kasaba ve çevresinde olup bitenleri biraz daha anlatayım. Anlatayım ki yeri geldiği zaman "Yahu bu adam bu işi neden işledi"demeyesiniz. Bazı Muhterem kardeşlerimiz bize dönerek: "Yahu Mustafa Kutlu sen bir bilimsel makale yazmıyorsun. Sonuçları izah için sebepleri sayıp dökmeye ne lüzum var. Hem bu kitap en nihayetinde bir uzun hikaye, bunu tarihe sosyolojiye, hatta psikolojiye boğmanın ne anlamı var. Sen insanları ve olayları anlat, gerisini bize bırak, Ahmet Mithat Efendi misin mübarek" diyebilir. Modern hikaye, edebi eserin nitelikleri, günümüzde eski hikayeden yakasını kurtarıp "öykü" donuna bürünerek ve tabiatıyla gizemli bir özellik kazanan anlatım tarzını biliyorum. Ama inat da bir murattır. Ben bildiğim-inandığım şekliyle anlatayım, kafasına yatan okur; yatmayan "amaan sıktı be" deyip atar. Şimdi durup dururken anlatım özellikleri konusunda bir sayfa açmayalım. Açtım bile. Eh açtıysak, şimdi kapattık.
Sayfa 27
Hz. Ali diyor ki: "Öyle bir devir gelecek ki İslam'ın kürkü, derisi ile yer değiştirecek." Ne kadar ilmi, edebi, dakik ve doğru bir anlatım!... Yani İslam'ı öyle bir ters çeviriyorlar ki ona ilk kez bakan her göz ondan korkup kaçıyor.
Reklam
Arapça’da olay ya da oturum anlamındaki “Makama” tamamen Araplar’a özgü bir edebi türdür. Makama çoğunlukla hayali bir anlatıcı ve bir kahramanın konuştukları makamat koleksiyonundan bir parçadır. Bunlar konuşma ve anlatım, vezin ve nesir, vaaz ve tartışma ve mizahla ele alınan büyük ölçüde toplumsal yorum içerirler. Makamat koleksiyonları arasında Arap edebiyatının şaheserleri bulunur.
"Dengbêjler, Kürtçe gibi çok eski zamanlardan gelen bir dilin ve edebi geleneğin nakkaşları, sarraflarıydı. Kelime anlamıyla hünermentti bunlar. Dengbêjler, bir geleneğin içinde doğuyor, bir gelenekten geliyor ama kendileri de bu geleneği, kendi hünerleriyle zenginleştiriyordu. Özgünlükleri, zengin bir geleneği devr almaları değil, bu zenginliği nasıl daha da zenginleştirdikleriydi. Özgün bir ses, özgün bir yapıt, özgün bir anlatım, usta bir dengbêj olmak için, çok zorunluydu. Dengbêj hem dilin, kültürün ve toplumun hafızasıydı hem de kendi yarattığı özgünlükle, bu hafızanın aktarıcısı, zenginleştiricisiydi. Dengbejlerin yaşamları sade, sözleri kelamları yalındı. Doğa ile çok yoğun iç içe yaşayan dengbêjin tutkulu sözü doğrudan insanaydı, insana dairdi ve insan içindi. Dengbêj, doğaya, insana, söze sevdalı insandı."
Sayfa 164 - İthakiKitabı okudu
O kaynağa (Kuran ve Sünnet) , yalnızca manevî haz alma ve inceleme amacıyla değil, amel etmek ve hayata geçirmek; varolabilmek için nasıl olmamız gerektiğini öğrenmek amacıyla yaklaşmalıyız. Bu esnada Kur'an'da edebî/sanatsal güzelliğe, etkileyici anlatım tekniği ile zikredilen kıssalara, kıyamet sahnelerine, direkt olarak vicdanlara nüfuz eden bir mantığa ve manevî haz almak isteyen araştırmacıların aradığı diğer unsurlara da rastlayacağız. ANCAK BUNLARLA, ONLARI ASIL HEDEF EDİNMEKSİZİN KARŞILAŞACAĞIZ. Zira bizim asıl gayemiz, Kur'an'ın neler yapmamızı, nasıl bir dünya görüşüne sahip olmamızı, Allah hakkında ne tür bir düşünce içerisinde olmamızı, ahlakımızın, tavrımızın, toplum düzenimizin nasıl olmasını istediğini öğrenmektir.
Sayfa 23 - Beka Yayıncılık
Gülmek, edebi bir eserdeki anlatım bozukluğu kadar göz batıyor yüzümde
“ elbette bütün bunları size çok daha usta bir biçimde, edebi cümleler kurarak aktarabilmeyi isterdim. Konuyu sade bir şekilde anlatmaktan alamıyorum kendimi. Çünkü basit bir anlatıcıyım ben. Şu defterin başında  geçirdiğim saatler boyunca kendimi uyarıyorum hep, “ Çağdaş yazarların yaptığı gibi yap, anlatılanın değil anlatım biçiminin önemli olduğu bir yapı kurmaya çalış, biraz cesur ol” diye. “ (Zülfü Livaneli’nin mizahı diyor ve saygı ile susuyorum…)
84 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.