Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Çağımızın sözde yükselen, ama aslında alçalan değerleri arasında damarıma en çok basanlardan biri “globalleşme” dedikleri palavra. Ben enternasyonalizme, yani sınırların ortadan kalkmasına, milletlerin tam anlamıyla kaynaşmasına inanan bir dinazorum. Globalleşme ise, enternasyonalizmin tam tersi benim gözümde. Globalleşme lafı arttıkça, insanlar aynı küre içinde birleşeceklerine birbirlerine büsbütün düşman oluyorlar. Etnik guruplar arasındaki düşmanlıklar artıyor. Çeçenlerle Ruslar, Boşnaklarla Hırvatlar, Sırplar, Slovaklar birbirlerine giriyorlar. Marx enternasyonalizm sayesinde bütün dünya emekçilerinin birleşmesini istemişti. Globalleşmede ise birleşen ancak büyük kapitalistlerin yönettikleri büyük şirketlerin paraları. Globalleşen insanlar değil, paralar ancak.
Sayfa 250 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Büyük kumandan Hz.Caferin şehadeti (Mute gazası)
Sancak-ı Şerif’i derhal Cafer bin Ebu Talib radıyallahü anh aldı. Hücumlar bu sefer onun üzerine yoğunlaştı. Hz. Cafer de yaralanmış olmasına rağmen aldırmadan çarpışırken, düşman askerlerinin ortasında tek başına kalıvermişti. Kurtuluş ümidi olmadığını görünce atından inip onun ayak sinirlerini kesti. Bu hareket, hem bineğinin düşman eline geçip Müslümanlar aleyhine kullanılmaması içindi hem de Hz. Cafer’in tek başına dahi olsa kaçmayı düşünmeyip sonuna kadar mücadele edeceği mesajını taşıyordu. Cafer radıyallahü teâlâ anh hazretleri son nefesine kadar çarpıştı. Önce sancağı tutan sağ eli kesilmiş, sonra sancağı aldığı sol eli de kesilmişti. En son, iki pazusuyla Sancak-ı Şerif’i sıkı sıkı göğsüne basmış olduğu hâlde şehit edildi. Hz. Cafer o esnada, otuz üç yahut kırk yaşlarındaydı.
Bildim ki nefs dedikleri en büyük düşmandır. Seninle ama sana düşman…
Deniz Konvoy sistemi çökertilebilseydi eğer İngiltere teslim olacaktı
Bu rotalar üzerinde seyir eden yük gemileriyle, yoğun bir nüfusun bulunduğu İngiltere adasının sadece yiyecek maddeleri değil, aynı zamanda büyük bir savaşın başarıyla yürütülebilmesi için İngiltere’nin ihtiyaç duyacağı bütün, maden, akaryakıt, silâh ve araçlar da taşınıyordu. Doenitz’in düşüncesine göre İngiliz ekonomisinin çökertilmesi, morallerinin kırılması ve bütün milletin hükümetiyle birlikte dize getirilmesi için, en hassas nokta bu ticaret rotalarıydı. Fakat, memleketin dış kaynaklarıyla olan bağlantısının kesilmesinde en etkili silahın denizaltılar olacağı görüşü Doenitz’in üstleri arasında pek az kimse tarafından paylaşıldığı gibi; Winston Churchill istisna edilirse, düşman tarafında bile bu fikri benimseyenler çok değildi.
Savaş kararını verdiğin zaman bütün kapılardaki girişleri durdur, [düşmanın] elçileri ile bütün irtibatı kes; ata tapınağında stratejini büyük bir gizlilik ve titizlikle incele ve son kararını ver. Düşmanın açığını bulursan derhal saldır. [Düşman] için en değerli yere beklemeksizin ve aniden hücum et. Kazanmak için planlarını düşmanın hareketlerine göre değiştir. İşte bu nedenle başlangıçta bir bakire gibi ol ve düşman kapısını sana açsın, sonra bir tavşan gibi hızlı hareket et, düşman karşılık vermekte geç kalsın.
Reklam
Bildim ki nefs dedikleri en büyük düşmandır. Seninle ama sana düşman…
"Dost görünenin nasıl düşman olabileceğini,iyi biriymiş gibi davrananın aslında dünyanın en kötü kişisine dönüşebileceğini,bilge zannettiğin o kutsal kişilerin sadece kendi çıkarı peşinde koşabileceğini,sana sadık gibi duranların bir gün en büyük ihaneti yapabileceğini öğreneceksin."
Epikuros'un hayatı boyunca damla (gut) hastalığından muztarip olması ve bu hastalığın getirdiği büyük acılarla boğuşmak zorunda kalmasından ötürü en büyük iyiyi veya hazzı, acı yokluğu olarak düşünmüş olduğunu söylemek fazla mı psikolojizm olacaktır? Veya Platon'un soylu bir aileden geldiği ve sitenin politik hayatında aktif bir rol oynamak istediği halde Atina demokrasisinin hayatında en saygı duyduğu kişi olan hacası Sokrates'i idam ettirmiş olmasından dolayı demokrasiye düşman kesilmiş olduğunu söylemek aşırı sınıfsal­ psikolojik bir analizde bulunmak mı olacaktır? Peki Sofistlerin ortaya çıkışlarını Yunan sitelerinin hayatında meydana gelen büyük sosyal-si­yasal değişmelerle açıklamaktan daha makul ne olabilir? Ancak öte yandan hazzın acı yokluğu olduğunu söylemek için insanın illa kronik bir hastalıktan muztarip olmasının gerekmediği de açıktır. Başka de­yişle insan, hiç de böyle bir hastalığa uğramadığı halde gözlemleriyle, tecrübeleriyle, aklıyla böyle bir görüşü doğru bir görüş olarak savuna­bilir. Aynı şekilde hocaları Sokrates, Atina demokrasisi tarafından idam edildi diye onun öğrencisi olan bütün soylu aile çocukları da de­mokrasi düşmanı kesilmemişlerdir.
Çar Nikola aydınlar ve elitlerden korkuyordu. Ve kısa sürede soylular ile arası açıldı bu yüzden genç soylular ordu yerine üniversitelere akın ettiler. Dekabristler yani Rus kültürünün en büyük temsilcileri ya subaydılar ya da saray çevresinden, yani toplumla bütünleşmişlerdi. Nikola’dan sonra çoğu üniversitelere geçince resmi çevreler tarafından düşman gibi görülmeye başladılar.
Reklam
En büyük düşman zamandı, alt etme şansı en az olan düşman. "Onları alt edeceğim, Taim. Hepsini. Her şeyi yakıp yıkabileceklerini sanıyorlar. Hep yıkıyorlar, asla inşa etmiyorlar! Ben bir şeyler inşa edeceğim, geride bir şeyler bırakacağım.
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
Kadim bir nasihat...
Sen daha kaç bahar gördün, kaç yaz yaşadın? Çok gençsin, daha hiç tecrüben yok. Öğretmenlerin henüz hayatı ve insanları doğru anlatmamış sana. Ama merak etme, öğreneceksin. Dost görünenin nasıl düşman olabileceğini, iyi biriymiş gibi davrananın aslında dünyanın en kötü kişi- sine dönüşebileceğini, bilge zannettiğin o kutsal kişilerin sadece kendi çıkarı peşinde koşabileceğini, sana sadık gibi duranların bir gün en büyük ihaneti yapabileceğini öğreneceksin. Göründüğü gibi değildir dünya, görüldüğü gibi değildir insan...
Sayfa 28 - Yapı Kredi Yayınları
Bana hayatın en zor dersini vermiş olan insanı unutsaydım vefasızlık olurdu: Bu derslerden birincisi dünyanın en büyük gücüne, paranın gücüne boyun eğmemekti; ikincisi ise tek bir düşman edinmeden yaşayabilmekti.
"En kötüsü iç savaştır..." Büyük evimizde önemli ailemiz bir iç savaştaydı. Savaş demek, düşman demekti. Düşman demek; babama göre dedem, dedeme göre babam demekti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.