Emine'nin ölümüyle son tutunduğum dal da kopmuş gibi büsbütün boşlukta kaldım. Kaybettiğim şey benim için o kadar büyüktü ki ilk önceleri bunu bir türlü anlayamadım. Ne de hayatımdaki neticesini ölçebildim. Sade içimde simsiyah ve çok ağır bir şeyle dolaştım durdum. Sonra bu haraplığa daha başka bir duygu, bir çeşit kurtuluş duygusu karıştı. Bir baskıdan kurtulmuştum. Artık Emine bir daha õlemezdi, hatta hastalanamazdı da. Orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. Hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir,basıma türlü felâketler gelebilirdi. Fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu. Her an onun hastalığının arasından etrafa bakmayacak, o azapla yaşamayacaktım. Korku içimden doğru kabarıp büyümeyecek, dört yanımı kaplayamayacaktı.
Bugün bir Kürt kadını olarak kendimi ifade ederken. İlk başta kürtleri savunmakla veya onların ne kadar Samimi bir millet olduğunu veya ne kadar acılar çektiklerinden bahsetmeyeceğim. Çoğu programa çıkmış Kürt kardeşlerimi görüyorum. Ve Kürt kimliğinin onlara ne kadar ağır geldiğini hayatı boyunca özellikle okullarda zorbalığa uğradıkları için etkilenen psikolojilerini gözlemliyorum.
Sonra şunu dedim kendime hayatta seni zorbalayacak insanlar hep var olacak. Sorun sende, kişisel komplekslerinde görmüyor musun?
Ben yapmadım mı hiç yani tabiki yaptım. Üniversite de Şırnaklıyım deyince,
Ya olsun kızım oda olsun diyen teyzeye inat söylüyorum bunları. Daha sonra nerde aynı tepkiyi alsam üzüldüğümü gören arkadaşım sende vanlıyım desene dedi en azından vana karşı çok ön yargılı değiller. Olur dedim bi deniyim. Ve bir gün esnaf bir amcaya vanlıyım dedim. Demez olaydım. Okadar vicdan azabı çektim ki o gün. Kimliğimden neden utanayım yahu. Aynı şekilde şuan yurtdışında yaşayan ve yabancı düşmanlarına karşı direnen azınlık Türklerde kimliğinden utanmasın. Veya bir ermeni Türkiye'de nasıl dışlandığından bahsetmişti bir ara. Neden bu düşmanlık. Bu kin neden. Anlamıyorum. Gerçekten bazen bazı şeylere hiç anlam veremiyorum...
“Toplumbilimciler insanı hayvanlardan ayıran en temel yetinin düşünme, dil ya da alet yapabilme becerisi değil, sanat yapma yani sıradan şeylere anlam ve değer katma becerisi olduğunu söylerler.”
Mustafa Kemal diyor ki:
"Ne olursa olsun memlekette kalacağız. Bu mukaddes vatanın her tepesi bizim için müdafaa yeri olacaktır. Vatanın hududunun en son köşesinde, bayrağımızın altında öleceğiz!”
"Onun prensibi, ne olursa olsun, vatanı terk etmemekti...”
Çocuklarından nefret edenler sonsuza kadar nefretle anılacaktır. İster ölümlü olsun, ister ölümsüz, kendi soyuna ihanet edenler, ihanetin en korkuncuyla cezalandırılacaktır.
Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı artık hiç bitmez!
"İnsan seviyorsa iki şeyi asla yapmaz: aldatmaz ve ağlatmaz. Çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak ise insan yüreğine yapılmış en çirkin saldırıdır."
Erich Fromm, Sevme Sanatı
Anadolu gayrimenkul değil vatandır!
Tarihin en zor vatanlaşan, uğruna en fazla bedel ödenen, ödenmeye devam edilen coğrafyasıdır. Bu coğrafyada vatandaş olmak kendi vatanı için savaşmayanların canım dönmek istemiyor diyenlerin işi değildir, olamaz.
Bir ülkeye kötülük yapmak istiyorsanız eğitimini kötüleştirin. Eğer eğitimlerini kötüleştirmek istiyorsanız yapacağınız en önemli iki şey;
1- Sistemin başına eğitimi bilmeyen insanlar getirirsiniz.
2- Sistemi ikide bir değiştirirsiniz.
Sonsuzluğu bağışladı onlara
Eşyaların tanrısı
Ölüm uğramayacak evlerine!
Bilmek hiçbir yalnızlığa benzemiyor
Bir kuyu çanına dönüyor dünya
İnsan en çok yakınlarından ölüyor Hatice...