Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
''Kadınlar,'' dedi usulca.''Kadınlar bazen hayatımızın en önemli varlıları olurlar'' Bakışlarını rakı kadehinden kaldırıp yüzüme dikmişti.Konuştukça sesi yükseliyordu.''Aşk da öyle.Bazen hayatı sadece sevdadan ibaret zannederiz.Büyük hatadır, çünkü kadınların cazibesi de aşkın tesiri de geçicidir.Ama hep kalacağını düşünürüz..Çünkü tarif edilmeyecek haz verir bize.O derin sızıyla lezzetlenmiş bir haz.Ama geçer. ne kadar güçlü, ne kadar yakıcı olursa olsun, bütün aşklar biter. Bu meselede kesin bir kanun varsa,işte bu geçicilik durumudur.Kaderlerini aşkın üzerine kuranlar eninde sonunda bedbaht olurlar. mutlu ya da mutsuz hiç fark etmez bütün aşklarda netice aynıdır.''
Reklam
Troya
Hektor’un Troyalılarca unvanı “atların terbiyecisi” idi. Hititlerin Boğazköy’deki (Pterium’daki) arşivlerine göre Troya Savaşından yüzyıllarca önce Akha prenslerinin savaş arabası kullanmak için Boğazköy’e yani Hitit başkentine geldiklerini yazmış olmaları anlamlıdır. Bütün Troya savaşını yazmak pek uzun olur. Ama Akhilleus’un
Sayfa 62 - Bilgi YayıneviKitabı okuyacak
Acı Hikaye
Kaçırılan bir çocuğa dair ... Genç kadınların ısrarı üzerine hâkim bey kibarca öksürüp sandalyesinde biraz doğruluyor. Herkes ağzına bakarken, “Sizleri meşgul etmekten çekiniyorum gerçekten” diyerek yan çizme eğilimini belli edince karısının, “Hadi ama uzatma, herkes dinlemek istiyor” demesi üzerine tane tane, güzel bir Türkçeyle
Sayfa 163 - Kaçırılan bir çocuğa dairKitabı okudu
"Kadınlar," dedi usulca. "Kadınlar bazen hayatımızın en önemli varlıkları olurlar." Bakışlarını rakı kadehinden kaldırmış yüzüme dikmişti. Konuştukça sesi yükseliyordu. "Aşk da öyle. Bazen hayatı sadece sevdadan ibaret zannedersin. Büyük hatadır, çünkü kadınların cazibesi de, aşkın tesiri de geçicidir. Ama hep kalacağını düşünürüz. Çünkü tarif edilemez bir haz verir bize. O derin sızıyla lezzetlenmiş bir haz. Ama geçer, ne kadar güçlü, ne kadar yakıcı olursa olsun bütün aşklar biter. Bu meselede kesin olan bir kanun varsa, işte bu geçicilik durumudur. Kaderlerini aşkın üzerine kuranlar eninde sonunda bedbaht olurlar. Mutlu ya da mutsuz olması hiç fark etmez bütün aşklarda netice aynıdır.
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Reklam
"Samimiyetle söylüyorum, böyle takıldığımda hep daha mutlu olmuş, kadınlara son vermeyi düşünmüşümdür. Tövbe, demişimdir. Ama biri çıkıverirdi birden -avlardı seni, ne kadar ilgisiz olursan ol. Kadınlar ilgisiz olduğunu hissettiklerinde yapışırlardı yakana, seni bunalıma sokmak için. Kadınlar yapar bunu; erkek ne kadar güçlü olursa olsun bunu başarırlar."
Sayfa 200 - Parantez YayınlarıKitabı okudu
Küçük bir kentte yaşayan March ailesinin çok farklı karakterlerde dört kızı vardır. Kızların en büyüğü o kadar güzel ve zariftir ki, çevrenin dikkati her zaman onun üzerindedir. Ortanca kızlardan biri heyecanlı ve haşarı bir çılgın, diğeri ise melek gibi bir kalbi olduğu yüzünden okunan yumuşak huylu bir genç hanımdır. En küçükleri ise daha ilk gençliğe bile ulaşmamasına karşın tam bir küçük hanımefendidir. Ailenin mutlu yaşamı, babalarının savaşa gitmesi ile gölgelenir. Ancak kızlar, çok akıllı bir kadın olan annelerinin önderliğinde yaşamlarını sürdürürken, çocukluğun ve genç kızlığın keyfini çıkarırlar. Hele yan komşuları olan zengin beyefendi ve haşarı torunu Laurie ile arkadaşlık kurduktan sonra yaşamları çok daha renkli bir hale gelecektir. Küçük Kadınlar, March ailesinin ve onların dostlarının asla eskimeyen ve her dönemde büyük bir beğeniyle okunan öyküsüdür. Kitabın yazarı Louisa May Alcott kendi yaşam öyküsü üzerine kurmuş olduğu Küçük Kadınlar'da zor koşullarda bile güzel bir yaşam sürdürülebileceğini anlatmıştır. Eser birçok defa oyun, müzikal ve hatta opera olarak sahnelenmiş, filme çekilmiş ve çizgi film olarak işlenmiştir.
“Sana nasihatte bulunmak isterdim, ama şahsiyetin öyle tutarlı ki, öğütlerimle bunu bozmaktan korkuyorum. Bizden biri olmadığın açıkça belli. Bizlerden daha iyi misin bilmem ama, bence seni hareket ettiren zembereğin kurgu anahtarı, ne mürebbiyenin elinde; ne günah çıkardığın papazın hatta ne de annenin elinde güzel, siyah bir kurdeleyle senin
Ben pembeye inanıyorum. Gülmenin en iyi kalori yakan şey olduğuna inanıyorum. Öpüşmeye, çok öpüşmeye inanıyorum. Her şey ters gider gibi görünürken güçlü olmaya inanıyorum. Mutlu kadınların en güzel kadınlar olduklarına inanıyorum. Yarının başka bir gün olduğuna inanıyorum ve Mucizelere inanıyorum...
Sayfa 7 - Kitapta Audrey Hepburn'den Alıntı Yapılmıştır
Reklam
Thomas More’un Aile Yaşamı
More’un rahip olmaktan neden vazgeçtiğini kesin olarak bilmiyoruz. More’un yaşam öyküsünü yazanlardan rahip Stapleton’a göre, çağının din adamları ahlak açısından gevşek davrandıkları, dinsel coşkularını da artık yitirdikleri için caymıştı bu işten. Erasmus’un demin sözünü ettiğimiz mektubuna göre de “sevdalandığı için bu isteğinden
UTOPİA - Kaynak Yayınları *Mina Urgan’ın incelemesiyleKitabı okudu
Biz kadınlar güzel yama yapar, leke çıkarır, kırıkları onarır ve hep -mış gibi yaparız. Bu esnada biteviye açıklamalarda bulunuruz kendimize. Bir savunma halindeyiz gündüz gece. Ya suçluluk duyuyoruz, elimizde matkaplar oyuyoruz vicdanımızı, işlemediğimiz günahlardan bile kendimizi mesul tutmanın yollarını buluyoruz ya, bravo bize; yahut da defansta duruyor, sevdiğimizi aslanlar gibi, kaplanlar gibi savunuyoruz, sadece dış dünyaya değil, en çok da kendimize karşı, kendi yüreğimize. Erkek dehasının ve başarısının doğası gereği bencil olduğuna kanaat getirmişiz bir kere. Fedakârlık üstüne fedakârlık yapabiliriz; erteler, saklar, bastırırız, yeter ki mutlu olsun eşimiz/nişanlımız/sevgilimiz. Vaziyeti idare etmek üstüne kurulu ilişki ve evlilik anlayışımız. Çalışıyorsak işimizi bırakırız bu uğurda, hobilerimiz varsa, dert değil, onları da geri plana atarız; sofrada ve hayatta önce başkalarını doyurur, en son kendimize bakarız; arzularımızı, çocukluktan kalma hayallerimizi atlas bohçalara sarar, güve yemesin diye naftalinler, dolap tepelerine kaldırırız. Erteleriz kendimize kavuşmayı, çıkmaz ayın son çarşambasına. Kendi ellerimizle yarattığımız tuzdan heykelciklere taparız, farkında bile olmadan. Sanatçı ruhlu veya egosu yüksek yahut mesleğinde şöyle hırslı, kariyerinde böyle başarılı erkeklerin ziyadesiyle talepkâr olmalarını doğal karşılar, hayatımızın merkezinde durduklarına inanırız. Tereddütsüz onların yörüngelerine giriverir, döner dururuz bir ateşin etrafında pervane.
318 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.