"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Yağmurlu bir Ankara gecesi. Mayıs ayında olmamıza rağmen bu gri şehirde haftalardır yağmur yağıyor. Sanki evren bana ‘başla artık şu efsane kitaba’ diyor çünkü Dostoyevski okumak için her zaman kasvete ihtiyacım var. Aslında sabahtan hazırladım kendimi bu geceye. Çok heyecanlı bir gün geçirdim çünkü bu kitabı tam ik senedir elimde bekletiyorum,
İncelememe bir alıntı ile başlamak istiyorum.
“Kitap okuyorsun ve yapayalnız buluyorsun kendini”
Beni bu eserde en çok etkileyen alıntı olmuştu.
Kitap okurken hiç şikayetçi olmadığım bir durumdur.
Bazen anlamsız bir kalabalıktan ziyade bir kitabın içerisinde yalnızlaşmak daha anlamlı geliyor.
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."(s. 248)
Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
Hani bitmesini istemediğiniz güzel şeyler vardır.
Doya doya vakit geçirmek istersiniz ya.
Hani bitmesin diye çabalarsınız...
Bu eseri ben de bu hislerle bitirdim.
Tabi bir yandan büyük merak içerisinde, diğer yandan da keşke bitmese diye diye okudum.
Bu ikilemi yaşarken bir de baktım ki kitap bitivermiş.,
Bu kısımdan sonrası spoiler
Zihin Dil ve Toplum Bağlamında Bilinç
❆❆❆
Bilim insanların merak ettiği iki evren vardır. Biri Dünyamızı, Güneşimizi ve Ayımızı kapsayan ve sonsuza uzanan evrendir. Diğeri ise insan zihni çerçevesinde algılama, düşünme, konuşma, hayal etme fonksiyonlarıdır. Her ikisi de İnsanlık tarihinin bilme isteğinin olduğu konular olmuştur.
Her tarafı ‘kızıl’ olan bir ülkeyi adında ‘beyaz’ geçen bir kitapla eleştirmek... 𝐒𝐚𝐟 𝐂𝐞𝐧𝐠𝐢𝐳 𝐀𝐲𝐭𝐦𝐚𝐭𝐨𝐯 𝐤𝐚𝐥𝐢𝐭𝐞𝐬𝐢... Bilindiği üzere beyaz renk saflığı, temizliği temsil etmektedir. Bunun yanına bir de ‘gemi’ kelimesini ekler yazar. Bu gemi herkesin bir gün geleceğine inandığı o gemidir. İçinde ‘umut’ vardır. İşte daha kitabın kapağını açmadan Sovyet
‘’Peruk Gibi Hüzünlü’’ neden bir kitap adı için tercih edilir ki? Tuhaf tuhaf dönem takıntılarım var benim. Şu sıralar doktor kontrollerimin başlaması adından dolayı kitabı okunması için daha da cazip kıldı.
Kontrollerim esnasında, ihtimallerimde onlarca gel gitler yaşarken, kısa ama bulunduğum yerlerde bulunma sebebimi unutturup
Sabahın o sessiz ve soğuk ayazında telaşlı adımlarımla yürüyorum. Ellerimi ısıtmayı düşünüyorum bir ara zira eldivenlerle aramız pek iyi değil.. sonra vazgeçip o küçük sıcaklıktan, soğuğu yaşamı daha çok hissedebilmek adına ellerimi boşlukta dans ettiriyorum. Biraz mavilik alıyor gökyüzünden parmaklarım ve gün ışığının o küçük
Yıkım hangi nesnenin felaketi değildir ki! Hele ki insanda olursa yıkım hem fiziki hem de ruhani bir çöküşün mimarıdır.
Biri der ki kar bana Noel’i hatırlatır. Kar yaşamamış, hayatı tahayyül etmemiş bir insana, akla elbet Noel’i hatırlatır. Bilmiyorum nedendir lakin kara kaplı kitap bana boyuna karı anımsattı. Çünkü kar yokluktur, çaresizliktir
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Çok anlamlı bir kitaptı Tatar Çölü benim için. O nedenle hakkında birkaç cümle etmeden geçmek istemedim. Başlamadan önce belirtmek isterim ki yazdığım bir tanıtım yazısı değil, incelememsi bir iç döküştür. Bu nedenle yer yer spoiler bulunabilir.
Hayatımızda rahatsız olduğumuz şeylere karşı bir eylemde bulunmak, onu reddetmek ve değiştirmeye
Kendi adımıza düşünemediğimizde ve otoriteyi sorgulamaktan kaçındığımızda devleti yönetenlerin ellerinde oyun hamuruna döneriz. Ancak vatandaşlar eğitimli olduklarında ve kendi fikirlerini üretebildiklerinde, devleti yönetenler bizim için çalışır...
Geç gelen bir inceleme oldu ancak bunu yazmazsam rahat edemeyecektim. Malum içinde bulunduğumuz
"Sana saatlerce savaşın getirdiği acılardan söz edebilirim ama bu benim daha da fazla üzülmeme neden oluyor. Olabildiğince sakin bir şekilde bu sıkıntıların bitmesini beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar beklemedeler, bütün dünya bekliyor. Ve birçoğunun beklediği tek şey, ölüm."
Anne Frank