Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eşekarıları
Halsiz yattığım yerden acıyorum. Kime? Eşekarısına. Gidip şunu, alt çerçeveye düştüğü zaman tutup, aşağıdaki açık cam hizasına itelesem. Çeksin, gitsin. Hem o sonsuz işkenceden kurtulur, hem ben gönül azabından. Gel, herif eşekarısı. Son derece kızgın ve silahlı. Hemen onu kurtarmak isteyen elimi, belki de sıçrayıp yüzümü cama geçiremediği iğnesiyle, "Seni gidi Revizyonist!" diye sokacak. Tıpkı bizim cici veya keskin Narodnikler gibi, hiç bildiğinden veya bilmediğinden şaşar mı? Marks'la Engels, böyle durumlarda, "Gülünçlüğü, eşeklerle paylaşmayalım" demişler. Bunu yazılı, basılı kitap biçiminde yayınladık. Anlayan oldu mu? Oldu. Parababaları hemen 142. TCK maddesiyle, kitabı toplatıp beni Ağır Ceza Mahkemelerine verdiler. Sen misin eşekarılarını uyarmaya kalkışan?
Reklam
BDELYKLEON İşte bu! Sizin işiniz gücünüz bu: Dört bir yanda zorbalık görmek Şunu bunu vatan haini diye damgalamak. Nedir bu zorbalık dediğiniz? Kırk yıldır adını bile duymamıştım: Oysa şimdi çarşıda pazarda Zorbalıktan başka lâf edilmiyor: Tuzlu balıktan ucuza satılıyor zorbalık. Canın sardalya yemek istedi, değil mi? Uskumru istemem diyemiyorsun balıkçıya; Yoksa zorba damgasını yediğin gündür. Biraz kırmızı soğan istemeye gör: Zarzavatçı kadın kötü kötü bakar sana: Senin gönlünde zorbalık var, der: Kırmızı soğancıları istemiyormuş Atina.
Sayfa 26 - İş Bankası/Sabahattin EyüboğluKitabı okudu
KOROBAŞI İki tarafı dinlemeden yargı verme: Bilge adammış bu sözü söyleyen (...)
Sayfa 37 - İş Bankası/Sabahattin EyüboğluKitabı okudu
(...) Bizim en ağırımıza giden nedir bak: Askerlik etmemiş, yurdu savunmak için Eli mızrak, kürek ve nasır tutmamış birinin Gelip bizim rızkımızdan çöplenmesi. (...)
Sayfa 57 - İş Bankası/Sabahattin EyüboğluKitabı okudu
Reklam
149 syf.
·
Puan vermedi
·
13 saatte okudu
Kitabı bir tavsiye üzerine alıp okuduğumu hatta zorla satın aldırıldığımı bile söyleyebilirim belki de bu yüzden kitaba daha mesafeli olarak yaklaştım. Tabii konusunun aşırı derecede önemli olduğunun farkındaydım. Zaten 4 yıl Sosyolojiyle içiçe olan biri için hem çok değerli bir kitap bir o kadar da fazlasıyla ihtilaflıydı. Çok aşina olunan bir
Saint-Simon: İlk Sosyolog, İlk Sosyalist
Saint-Simon: İlk Sosyolog, İlk SosyalistCemil Meriç · İletişim Yayıncılık · 2017910 okunma
Sazlardan, dallardan yapılmış, ancak iki yatak sığacak genişlikteki, en çok bir metre yüksekliğindeki alaçıkların önünde karpuz kabukları yığılıydı. Karpuz kabuklarının üstü eşekarıları, balarıları, sarıcaarılarla örtülüydü. İyice kemirilmiş kabuklara arılar bir bulut gibi ipileyerek inip kalkıyorlardı. Alaçıkların önü arı oğul verir gibiydi. Öylesine arı uğultusu vardı ortalıkta. Eşekarıları çok büyük, kanatları çok parlak ve çok kırmızıydılar. Bir uçak gibi süzülerek, ağır ağır iniyorlardı kabukların üstüne. Güneş, toprağı gene kızgın demire döndürmüştü.
İsa’dan önce 5. yüzyılda yargıçlar keyiflerine göre mahkûmlar hakkında aldıkları kararları balmumundan yapılmış tabletlerin üzerine kalemle yazarlarmış. Aristophanes bundan etkilenip Atina halkını aydınlatmak için bu yargıçların kalemlerini eşekarısına benzetip Eşekarıları diye bir oyun yazmış. Bir başka eserine Kuşlar adını vermiş. Eşekarıları (yargıçlar) isimli yapıtta, peynir çalmış Köpek Labes’i bu yargıçlardan biri rol icabı idama mahkûm eder fakat avukat rolünü üstlenmiş olan başka bir köpeği savunur ve bu hırsız köpeği idam sehpasına gitmekten kurtarır. Sanırım Ashâb-ı Kehf’in üç asır uyudukları mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatan Kıtmir isimli köpeği çekip çıkaran tüm hayvanlar onu derhal Atina’ya getirerek idama mahkûm edilmiş Köpek Labes’in avukatlığını yapmasını istediler. Ve sanırım Kıtmir, ahlakın, hakkın, hukukun savunucusu, Köpek Labes’in kurtarıcısı olarak diğer hayvanlarla beraber, içinden çıkamadığımız Platon’un mağarasının önünde gardiyanlık yapıyor. Ashâb-ı Kehf’in mağara arkadaşlarının üç asır uyuyarak korundukları mağarada değil, gölgeleri konuşarak savaştığımız Platon’un mağarasında olduğumuz için çığlıklarımızı işitmiyor, gözyaşlarımızı görmüyor, bizimle konuşmuyor.
Kedi Fare Oyunu
Büyük Borneo Adası’nda kediler kertenkeleleri, kertenkeleler hamamböceklerini, hamamböcekleri eşekarılarını ve eşekarıları da sivrisinekleri yiyorlardı. Mönüde DDT yoktu. Yirminci yüzyılın ortalarında, Dünya Sağlık Örgütü sıtmayla savaşmak için adayı büyük miktarda DDT’yle bombaladı ve sivrisineklerin, onlarla birlikte de diğer şeylerin kökünü kazıdı. Fareler, diğerleriyle birlikte kedilerin de zehirlenerek öldüklerini fark edince adayı istila ettiler, meyve bahçelerindeki ürünü yiyip bitirdiler ve tifüsün yanı sıra diğer musibetleri de yaydılar. Farelerin beklenmedik saldırısı karşısında, Dünya Sağlık Örgütü’nün uzmanları kriz komitesini topladılar ve adaya paraşütle kedi indirmeye karar verdiler. 1960 yılında bugünlerde düzinelerle kedi Borneo gökyüzünü kapladı. Uluslararası yardım sayesinde hayatta kalan insanların alkışları arasında, kediler adaya yumuşak bir iniş yaptılar.
*Sel YayıncılıkKitabı okuyacak
Reklam
Cemal Süreya
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. Eşdeğeriyle yanyana yürürken Cehennem
685 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.