Sabahın o sessiz ve soğuk ayazında telaşlı adımlarımla yürüyorum. Ellerimi ısıtmayı düşünüyorum bir ara zira eldivenlerle aramız pek iyi değil.. sonra vazgeçip o küçük sıcaklıktan, soğuğu yaşamı daha çok hissedebilmek adına ellerimi boşlukta dans ettiriyorum. Biraz mavilik alıyor gökyüzünden parmaklarım ve gün ışığının o küçük
"Bir gün aklına gelecek olursam,
Bana şiir ısmarla.
Eylül'ü konuşalım."
Artık sadece kıyıda köşede kalmış kitaplar için inceleme yapma kararı almıştım. Yalnız beni şiire gerçek anlamda bağlayan bu kitabı da incelemek istedim.
Ortaokulda iken yaklaşan Anneler Günü için okulda bir şiir yarışması düzenlenmişti. Elbette ben de
Erkek için kullanılan "bekar" sözcüğü bağımsızlığı ve cinsel gücü gösterirken; kadınlar için kullanılan "evde kalmış" ise, olumsuz ve küçümseyici bir kadın görüşünü yansıtır.
Her ne kadar geç kalmış bir buluşma olsa da öncelikle Mehmed Uzun'la ve kitabıyla beni buluşturan #30997659 etkinliğinde
Esra Kurt hanım başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim...
En baştan vurgulamak isterim ki; konu olarak çok farklı, dil ve anlatım yönünden çok zengin, zihnimde
Erkeklere değil Erkekliğe¿ Erkek egemen söylemlere¿ Eril düşünceye¿ karşıyız!!!
Yayınevlerine ricamdır herkes yazar olmak zorunda değil. Yazılan her kitap da basılmak zorunda değil. Bazı kitapların bu kadar yüceltilmemesi lazım. Bunun diğer kitaplara haksızlık olduğu görüşündeyim.
Katile de acımak lazım!¿ Katille empati kurmak lazım¿ Erkekler de
İntihar
Uzun bir süre yok olmayı, yok etmeyi düşündüm. Can alır gibi değil, katil gibi değil; tamamen inançsız gibi, kendimi öldürmeyi. İntihar!
Ah ne soğuk bir duygu, bana çok uzak olan canımı alma isteği ilk defa bu gece bu kadar yakınımda. Ufka damlayan ilk ışıklarla beraber bir ceket, bir defter ve bir kalem alarak evi terk ettim. Çocuklarım
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Fahrenheit 451 ile sınırları zorlayacağız. Etkinlik Linki: ---->>> #28996895
Dün gece inceleme yazarken Denise Kirby'nin aynı adlı romanından uyarlanmış olan “The Bookshop” filmini keşfettim. İnceleme yazmayı bıraktım ve hemen filmi açtım. İlk
Liseden çok sevdiğim bir arkadaşım evlendi. Çocuğu da oldu. Hâlâ görüşüyoruz. 'Çocuğunu merak ediyorum, görüntülü ara' dedim, aradı. Neyse konuşuyoruz. Kızına "kızım Furkan amcana merhaba de" falan dedi. Bir iki kere daha amca muhabbetine girince rahatsız oldum, en sonunda 'kızım ne amca dedirtiyorsun çocuğa, minicik çocuğun aklını bulandırıyorsun' dedim, "yalan mı amca oldun bir de üstüne evde kaldın müzmin bekar" dedi. Neyse biraz makara yaptık, telefonu kapatacağız, arkadaşımın dünyalar güzeli çocuğu büyük bir masumiyetle "Furkan amca, sen evde mi kaldın, evde kalmak ne demek?" deyip şaşkın şaşkın gülünce gururum çok incindi, verecek cevap bulamayıp kapattım. Bacak kadar velet bütün özgüvenimi, hayata karşı motivasyonumu yok etti. Ben çocuğumu evde kalmış arkadaşlarımla konuştururken böyle yapmayacağım :D
Cemal Safi Hoca bence kesin Boğa burcuydu..
Bu nasıl bir tutku..❣️🔥🔥🔥
Aşkınla ne garip hallere düştüm!
Her şeyim tamam da bir sendin noksan
...
Yanlış mı aklımda kalmış acaba muhabbet sok. Numara 90
Ya yolu kaybettim ya ben kayboldum
Ne olur bir yerden karşıma çıksan..
Tepeden tırnağa sırılsıklam oldum
İçim ürperiyor, ya evde yoksan? ¿..
youtu.be/AwjHr_4vhjQ
"AH DOKTOR!!! NEVRİM DÖNÜYOR, DÜNYA DÖNMÜYOR!!"
Tıkır tıkır, tıkır tıkır... Tahta beşik sallar gibi. Bir, iki, üç, dört, beş.. On ikiye kadar. Sonra bir dakika susuyor, yeniden başlıyor.
Ah o hidrofor yok mu?! Delireceğim uykusuzluktan...
..............
Bahçeli, iki katlı, müstakil bir evde doğdum ben. Babamın kendi elleriyle
Hayatımı kendi ruh haline göre bana ithaf ettiği cümleler içerisinde geçiriyor olmak pek eğlenceli. Kimin mi tabii ki de annemin. Babama sinirlendiği zaman evime gelip '' ne yapacaksın kocayı ohh en rahat sensin '' demesinin ardından babam ile ikinci bahar moduna geçince de '' ahh kızım çocuklar da gidecek, bizler bugün var yarın yokuz nasıl
NOT : Okurken Şarapsever olup
" içmeden yıkılmış sarhoş gibiyim" şarkısını mırıldanabilirsiniz. :)
NOT : Dinin dogmatik kurallarına körü körüne bağlı yaşayanların okuması için uygun değildir.
Semerkant kitabında adı sıkça geçen bu eseri çok merak ediyordum. Semerkant'ta sanırım Amin Maalouf biraz reklam yapmış ve çok hoş yerlerini bizlere sunmuş. Ama olsun okurken kaliteli bir eser olduğunu görüyorsunuz. Sıkça şarap, cennet cehennem, bireyin dinle yaşama olayları geçiyor. Düz baktığınızda yani müslümanlığın gözünden baktığınızda kitabı bırakabilirsiniz. Fakat sorgulama olarak baktığınızda haklı yanları bulunuyor. Aslında Ömer Hayyam dini yaşayanlara yönelik değil de yaşamış gibi yapanlara atıfta bulunur. Ve toplumun Hayyam hakkındaki yargılarına kulak asmadan hayatına devam eder. Kimilerine göre yanlış kimilerine göre doğrudur burası okurların takdirine kalmış. Ancak burada tebrik edilmesi gereken bir cesaret var. Bu eseri evde okusam eminim ki ailemde yanlış anlamalar olur. Çevrem beni kötüleyebilir. Düşünün okurken bile bu tepkileri günümüzün " Aydınlanma, Bilim Çağı" gibi özgür düşünce ortamında rahatça sunamazken. Onun devrinde bunları yazmak kesinlikle övülmeye değer.
Her şeyin fazlası zarar kısmında, şarabı bu kadar fazla kullanmasaydı harika olabilirdi.
Okumak isteyenlere tavsiye ederim ancak şüphelerini harekete geçirmek, dini sorgulamak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim hepinize.
DörtlüklerÖmer Hayyam · İş Bankası Kültür Yayınları · 200622,3bin okunma
Gece yarısı içinize çöken derdinizi karanlığa saklayıp uyuyamıyorsunuz .
- yine sensizliği saklayamadığım ve o acının içinde hala 4 yaşında kalmış bir kız çocuğu olarak gördüm kendimi .
Tek hatırladığım ambulansa el sallayan bir kız vardı . Uğurlar olsun mu diyordu yoksa gelmeni bekleyeceğim mi diyordu bilmiyorum .
Ama gelmedi annem ve