Kitap oyle güzel başladı ki çok heyecanlandım. İşlenen konunun derinliği ve yazarının bunu çok iyi işleyeceğine olan inancım sebebiyle beklentim çok yükseldi ama açıkcası, ortalarında ve nihayetinde hayal kırıklığına uğradım. Veronika'nin ruhunun en derinlerini, çok daha fazla içsel diyaloglarını bekledim. Çok yeterli gelmedi.
Yazar sandığımın aksine, yaşama tutunmaya ders vermek ister gibi yazmış. Pozitif yönde, ders verir nitelikte yazabilir ama bunu bu kadar göze batırarak, hatta sanki sırf bu yüzden yazmış olduğunu hissettirerek yapması hoşuma gitmedi. Cidden amaç sadece oymuş gibi, kahramanı derinleştiremedi, sonunu bağlayamadı diye düşünüyorum.
Yazarin şu oyunu cok hosuma gitti. Veronika intihar etmek istiyor, ölemiyor ama kurtulamiyor da. Yakinda ölecek.. Ölüme kendi isteği dışında mahkum olacak olmasının yaşattıkları zekice bir kurguydu. (tabii bunun İgor'un oyunu oldugunu cok sonra ogreniyoruz) e nihayetinde tum ders verici kitaplar gibi karakterinin pismanligini hissediyoruz.
Bir de , intihar anında yaşadığı ülke olan Slovenya için bir dergi yazarının dalga geçmesini kendine ölüm sebebi gösterip mektup yazarak spekülasyon yaratma heyecanı çok tatlıydı. :)
Intihar psikolojisinden daha cok delilik konusuna eğiliyor konu. Evet bunun hakkını veriyor. Benim değiştirdigim bir atasözü var " Sürüden ayrılanı deli sanırlar" diye. Buna güzel değinip iyi yansıtıyor yazar.