Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Freud'un görüşü olarak Freudcular arasında elli yıl kalıcı olmasıyla aynı şekilde, 1970'ler kadar yakın tarihlerde, eski ekol doktorlar ve seks konusundaki gazete makaleleri, erkeğiyle orgazma ulaşmayan bir kadının fiziksel ya da psikolojik bir sorundan mustarip olduğu konusunda ısrarcıydılar. 1940 sonları ve 1950 başlarında, Dr. Alfred C . Kinsey'in ortaya çıkmasıyla, duhuli seksin -olsa bile- nadiren kadının orgazm olmasını sağladığı -ve eşzamanlı orgazmın bir mit olduğu- sonunda açıkça ortaya konacaktı.
Hoppalaa :)
“Hürriyet bizim memleketimizde bir gazete ismidir, bir de Anka kuşudur. Konuşmak korku… Yazmak korku… Çok şükür ki düşünmek korku değil!”
Reklam
“11 Ağustos 1999 gecesi evimin salonunda kahve içip gazete okurken anonim bir culex'in saldırısına uğradım. Bu gözüdönmüş kan emiciyi haklamak için elimdeki gazeteyi katladım ve karşı saldırıya geçtim. Zorlu bir mücadele sonunda onu can alıcı bir gazete darbesiyle duvara mıhladım. Mezkur culex’in kanı salonumun duvarlarından birinde küçümsenebilir bir leke bırakmıştı ve zaten benim gibi barbarca bir görmüş-geçirmişlikle mücehhez bir gazete okuru için böyle mikro cinayetlerin sözünü etmek bile makro lüzumsuzluk demekti.” ( culex: sivrisinek)
Her yere ve her şeye Batı medeniyetinin emrindeki yeniçeri grubu hâkim. Üstelik şöhreti bunlar tevzi eder. Radyo, gazete, TV bunların emrindedir. Bunlara karşı geniş bir kalabalığa seslenmek imkânı yok. Çünkü "En korkunç sağır, işitmek istemeyendir." Bütün yetişen nesiller emirlerindedir. Belimizi büken bürokrasi intelijansiyanın parçasıdır.
Sayfa 52 - İstanbul: Ketebe, 2018.Kitabı okuyor
Gazete okumak hakkında...
Diyelim ki kardeşlerinle karşılaştın ve hepiniz önceden kafanızı o kâğıt kalabalığının arasına soktunuz. Herkes kafasında aynı şeyleri taşıdığı için, birbirinize anlatacağınız yeni özel bir şey kalmaz. O zaman ya karşılıklı susarsınız, ya da kâğıtta yazılı olanları tekrarlayıp durursunuz. Ama, kutlanan bir şenliği, yas tutulan bir acıyı kendi gözlerinizle görmeyip, başkasının ağzından anlatıldığı gibi öğrenince, her zaman bir şeyler eksik kalır.
Haberler satılan bir mal ve habercilik de ticari bir uğraş olduğu sürece, gazete ve dergilerin gerçekleri saptırıp en iyi satan şeyi basmalarının önüne geçilemeyecektir.
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Devlet, kamuoyunu biçimlendirmek için Avrupai yöntemlere başvurdu. Klasik devirdeki gibi şehirlerin meydanlarında okunan fermanlar, yasakmameler veya camiler’de verilen vaazlar, halkı devlet adına ekileyecek propagandayı yapmakla görevli duagular, şeyhler, seyyidler yerine gazete kullanılmaya başlandı. 1831 sonbaharından itibaren Takvim-i Vekayi çıkarıldı.
Sayfa 54 - TimaşKitabı okuyor
Galatasaray tarihinin Metin Oktay gibi sembol figürlerin­ den Karıncaezmez Şevki, 1940-70 yılları arasında Türkiye'nin en çok tanınan simalarından biriydi. Onu gazete, dergi sayfala­ rında görmek veya doğrudan kendisiyle karşılaşmak insanları mutlu ederdi. Sarı-kırmızı ilginç kıyafetleri, sarı-kırmızı otomo­ bili ve kendine özgü tavırlarıyla, İstanbul sokaklarında "en faz­ la 30 kilometre süratle" dolaşırdı. 1919 doğumlu Karıncaezmez'in gerçek adı Şevki Güney'di. Ona Karıncaezmez namını, devrin İstanbul Emniyet Amiri, sonradan bakanlık da yapan Orhan Eyüboğlu vermişti. Çünkü Şevki hayatı boyunca bir tek karıncayı bile incitmedi. Yıllar bo­ yu İstanbul'un en kibar şoförü seçilmesi de boşuna değildi. En büyük özelliği, 40 yıl boyunca hep çiçekle dolaşmasıydı. Ordi­ naryüs Profesör Şükrü Baban gibi, sosyete gazetecisi Ümit De­ niz gibi o da piyasaya çiçeksiz hiç çıkmazdı.
Sayfa 219 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
Merdivenleri sert adımlı asker gibi tok sesler yansıtarak çıkmış ve odaya ge­ ne mermi gibi düşmüştü. Bir elinde gazete, bir elinde küçük bir valiz olduğu halde; tatlı telaf f uzuyla odada bulunanlara: "Meğhaba dostlağ!" diye selam verince, biraz hayret etmiştim. Kimdi bu garip adam acaba? Sert tavırlarıyla sivil giyinmiş askere benziyor, uzaktaki şantiyeye gidecek mühendisi andırı­ yor ve yaya dünya turuna çıkmış egzantirik seyyahı hatırlatıyordu. 20 yıl önce; -hala olduğu gibi- çok dinç görünüşlü gövdesi hüviyeti hakkın­ da beni tereddütlere düşürmüşse de yüzündeki kocaman ve azametli sakalı, 205 onun bir fi lozof olduğu şüphesini de vermiş bulunuyordu. Nitekim konuş­ maya başlayınca bu sanımda yanılmadığımı anlamıştım:
Sayfa 210Kitabı okudu
Bütün para yemek ve kira için harcanmaktadır. Cep harçlığı için beş kuruş bile kalamaz. Adam bir bardak bira alsa, ailesinin boğazından kesmek zorunda kalacaktır, aile üyeleri ne kadar az yemek yerse, verimleri de o kadar düşecektir. Bu aile üyeleri otobüse veya tramvaya binemez, mektup yazamaz, gezmeye çıkamaz, sosyal veya yardım kulüplerine katılamaz veya şekerleme, tütün, kitap veya gazete satın alamazlar.
Sayfa 136
Reklam
Resim biriktirilirdi. Ne işe yarayacağı bilinmeyen tahta parçaları biriktirilirdi. Çakıl taşı, ilaç kutuları, kibrit çöpleri, gazete-dergi kesikleri, misketler düzgün ağaç dalları, dikişlerden arta kalmış kumaş kırpıntıları, artık yün çileleri, teller, çiviler, her şey biriktirilirdi. Çocukların geniş dünyalarında neyin ne zaman gerekli olacağı asla bilinmezdi.
Sayfa 52 - Yapı Kredi Yayınları - 14. BaskıKitabı okuyor
Bazı günler üniversitedeki küçük odasında oturuyor, çok da uzun olmayan ömründe nasıl bu kadar düşman edinebil­miş olduğuna şaşıyordu. Bu kadar nefreti hak etmek için ne yaptığını da bilemiyordu ama kendi kendine acıma seansları olarak geçen bu saatlerden sonra, belki bininci kez sorunun sadece kendisiyle ilgili olmadığını, bu ülkede herkesin birbi­rinden nefret ettiğini düşünüyordu. Askerler sivillerden, si­viller askerlerden, havacılar karacılardan, karacılar denizci­lerden, mülkiyeliler hukukçulardan, işadamları siyasetçiler­den, siyasetçiler işadamlarından nefret ediyor, medyada ise herkes birbirinin kanına ekmek doğruyordu. Gazete köşele­rinde her gün ağza alınmaz küfürlerin yayımlandığı tek ül­keydi burası...
Sayfa 65 - Doğan KitapKitabı okuyor
İlk defa İsmail Gaspıralı, Osmanlı imlasını ıslah ederek ve Osmanlı Türkçesini ayıklayarak bir gazete çıkardı. Bu gazete Rusya’da bütün Türkçe konuşanlara yayıldı ve bir okuma-yazma hareketi başladı. Bu ilerici kimseler çarlık ve teokratik devlet sistemine karşı mücadele ediyorlardı. Ama bütün mahallî bölgelerde de Çarlık’tan önce kendi zadegânı tarafından taşlandılar.
İyi uyuyamadı, rüyasında kaçıp giden ve dağılan bir kelimeler bulutu gördü, kendisi de bir kelebek ağıyla peşlerinden koşuyor ve onlara yalvarıyordu, Durun, lütfen, kımıldamayın, beni bekleyin. Sonra, aniden, kelimeler durup bir araya geldiler, kendini içine atacakları bir kovan bekleyen arı topluluğu gibi üst üste yığıldılar, o ise bir sevinç çığlığı atarak ağı salladı. Bir gazete yakalamıştı.
Sayfa 288Kitabı okudu
"Amaçlarından hiçbirini paylaşmadığım, sevinçlerinden hiçbiri bana bir şey söylemeyen bir dünyanın ortasında bir bozkırkurdu ve sefil bir münzevi olmayıp ne yapacaktım! Ne bir tiyatroda ne de bir sinemada uzun süre oturmaya katlanabiliyorum; elime bir gazete ya da çağdaş bir kitap alıp okuduğum seyrek oluyor. Tıklım tıklım trenler ve otellerde, bunaltıcı ve sırnaşık bir müziğin çaldığı hınca hınç kafeteryalarda, zarif ve lüks kentlerin barları ve varyetelerinde, dünyayı gezen sergilerde, geçit törenlerinde, bilgiye susamış kimseler için düzenlenen konferanslarda ve kocaman stadlarda insanların aradığı nasıl bir haz, nasıl bir neşedir aklım almıyor bir türlü. İstesem ulaşabileceğim, benim dışımda binlerce kişinin ele geçirmek için itişip kakıştığı, uğraşıp didindiği bu neşe ve sevinçleri anlamam ve paylaşmam olanaksız. Öte yandan, benim o şenlikli saatlerimde yaşadıklarımı, benim için haz, yaşantı, cazibe ve huşu sayılan şeyleri dünya bilemedin sanat yapılarından tanıyor, sanat yapıtlarında arayıp seviyor onları. Yaşamın içinde ise hepsini kaçıkça buluyor. Ve doğrusu dünya haklıysa, kafeteryalardaki bu müzik, bu kitlesel eğlenmeler, az şeyle yetinen Amerikalılaşmış bu insanlar haklıysalar, o zaman ben haksızım demektir, o zaman kaçık biriyim ben, o zaman sık sık kendime verdiğim isimle bir bozkırkurduyum, yolunu şaşırıp yabancı ve anlaşılmaz bir dünyada gözünü açan bir hayvanım, eski vatanının havası ve yiyeceği elinden çıkıp gitmiş bir hayvan."
Sayfa 29 - YkyKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.