BU KERVAN BÖYLE GİTMEZ
İster beni hoş görün, ister vurun öldürün,
İster bir câni gibi zindanda süründürün,
Yeter artık, illâllah şu yangını söndürün!
Amerikan doları bu yangına kâr etmez
Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez
Her yerden yükselirken âvâze-i sefalet
Yurdu cennet gösterir radyo denen kör âlet
Allahım bu ne ister,
"Dünya üzerinde geçer akça evrensel yardımseverlik olacak; ne harcamakla bitirebilirsiniz onu ne de oturup biriktirebilirsiniz." Bu haberi duyan bankacılarla borsa simsarlarının rengi uçtu ve kalabalığın arasında iyice çalışıp cebini bir güzel dolduran bir yankesici yere düşüp bayıldı.
Çağımızın birbirleriyle çarpışan yerleşik veya geçer akça dünya görüşleri, insan ruhuna, bir muştudan çok, bir korku gibi hükmetmekte. Onlarla kurulan bağlantılar, umuttan çok umutsuzluktan kaynaklanmaktadır.
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
dağ başını efkâr almış
gümüş dere durmaz ağlar
gözyaşından kana kesmiş gözlerim
ben ağlarım çayır ağlar Çimen ağlar
ağlar ağlar cihan ağlar
mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
altmış üç ilimiz altmış üç yetim
yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer