Bakımevi, Huzurevi neden bu evlere gereksinimler bu kadar arttı ? Neden bu kadar mantar gibi türedi, çoğaldı bu evler...
Hissizleşiyoruz... Tahammül eşiğimiz yok oldu olacak... Sevgi ? Saygı peki ?
Felaketzedeler Evi kısacık "bir solukta" okuyabileceğiniz bir kitap. Evet, bir solukta okuyun çünkü ikinci bir solukta tıkanacağınız nefes almakta zorlanacağınız bir hikâye. Hikâye de değil aslında. Guillermo Rosales'in hayatına bir göz atmanız, otobiyografik bir kitap olduğunu anlamanıza yetiyor.
" Güya " bakımevine ( bence ev kelimesi çok çok fazla) bırakılmış insanların ; sefalat, aşağılanma, terk edilmişlik, sömürü, şiddet ile imtihanlarını okudukça kanınız donuyor.
Ama bu kadar olumsuzluk ve kötülüğün içinde bile " Yıllardır ilk kez, göğsümdeki devasa boşlukta küçük bir umut ışığı beliriyor. Farkında olmaksızın gülümsüyorum. " diyor hikâyenin kahramanı William. O cehennemin içinde bile bir kurtuluş umudu... Mutlaka her çatlaktan bir gün ışığı sızar dedirtiyor okura..
Küba 'dan Miami'ye gelmiş sürgün hayatını Rosales 'in ağzından dinliyoruz bütün açıklığı ile. Hiçbir şeyi saklamıyor, romantik bir üslûp ile anlatmıyor. Yüzümüze vura vura doğrudan yalın ve gerçekçi bir dil ile haykırıyor..
Ve kitap bitince ; insanın insana zulmünün coğrafya ile ya da yönetim şekli ile hiçbir ilgisi yok dedim. Bu tamamen ;
" Vicdan meselesi "...
Kitabı bir çırpıda bitirdim ama okuduklarımı bir çırpıda sindirebilir miyim ?
Çok emin değilim...