Noah’yla takılmak, Ben & Jerry’s’den iki alana bir bedava dondurma almak gibiydi. İlk başta harika bir fikir gibi gelebilirdi ama otokontrolünüzü kaybettiğinizde kendinizi hepsini bitirmiş ve karnınız ağrırken bulabilirdiniz.
Kısacası Noah, güzel bir ambalajın içine gizlenmiş bir kalp ağrısıydı. Çikolatalı dondurma kadar cazipti.
Kafkasyalılar, tıpkı bir sevgiliye yazar gibi hançerleri için aşk şiirleri yazar, adeta sevgiliyle buluşmaya gider gibi savaşa giderlerdi. Dünyanın en güzel insanları olduğu söylenen bu esmer halk için savaşmak hayatın ta kendisiydi. Hançerleriyle yaşar ve yine hançerleriyle ölürlerdi. Cenk etmek onlar için nefes almak gibiydi. Amentüleri
İdil henüz dört yaşındaydı. Pıtı pıtı boyuyla merdiveni tırmanamadı, sahneye kucakta çıkarıldı. Piyanonun başına oturtuldu ama, iskemle alçak kalmıştı, parmaklan tuşlara yetişemiyordu. Nota kağıtlarını üst üste koydular, altına minder gibi yerleştirdiler, anca denk geldi. Gözucuyla şööyle kalabalığa baktı, Ankara konservatuvarının salonunda çıt
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır.
_Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
ZENGİNLİĞİ, yenilmezliği efsane gibi yayılmış, kendini dünyanın efendisi' olarak gören İngilizlere karşı topçuların kazandığı zafer Anadolu'da da duyulmuş, halkı çok heyecanlandırmıştı.
Keloğlan'ın devi yenmesi gibi harika bir olaydı bu.
KRAL ÇIPLAK
Vaktiyle giyim kuşama pek meraklı bir hükümdar varmış. Bir giydiğini bir daha giymez, her elbisesinin birbirinden daha güzel olmasını istermiş. Dünyanın her tarafından kendisine başkalarından daha ihtişamlı bir elbise sunmak üzere bir çok insanlar gelir ve Hükümdar'dan para koparmak için birbirleriyle yarışırlarmış. Bir gün bu
GÜNEŞ KELAMIN IŞIN IŞIN YAYILIŞI
ORGANİK bütünlüğü içinde tasarlanıp tekrar teşekkül et tirilmiş ve tarihi görünümü içine oturtulmuş Krişna efsa nesi budur işte.
Bu efsane, Brahmanizm'in kökenini aydınlatan çok değerli bilgileri içermektedir. Krişna mitinin gerisinde reel bir şahsiyetin yer aldığını pozitif belgelerle ortaya koyup
Bir eli gergince saçına gitti. Aklı, işte bu harika, diye isyan etti. Varlığını devam ettirebilmek için onca derde katlan, sonra bir gün sadece zamanında eve dönme.
Şehname şairi Firdevsi Gazne ye gelip Şah Mahmut’un sarayının şairlerince taşralı diye küçümsendikten sonra  ilk üç mısrası çok zor bir kafiye ile biten bir dörtlüğün kimsenin tamamlayamadığı son mısrasını söyleyiverdiğinde ben orada Firdevsi’nin kaftanının üzerindeydim Şehname’nin efsane kahramanı rüstem kayıp atının peşinden uzak ülkelere
Mülkiye'ye bir daha uğramam, tam 40 yıl sonra oldu. 1964-2004 ... Yahu ne değişmiş ... Bir defa kızlar... Bizim zamanımızda, güzeli geçin, kız yoktu etrafta. Okul nüfusu 300. Kız sayısı 30'u geçmez. Onun da güzeli, on tane ya çıkar ya çıkmaz. Güzeli de efsane olur zaten. Şimdi okul cıvıl cıvıl. Nasıl güzel, nasıl neşeli, nasıl harika şeyler. Bizim zamanımızda olsa günde 10 kez aşık olurduk. Hukuk, ODTÜ ve Dil Tarih kantinlerine taşınmamıza gerek kalmazdı. Yani okulda 2 saat değil de 2 gün kalsam, gene hapı yutardım ya. Öylesine vurulası kızlar var. Şimdi o günden bu yana ne değişti? Ya kızlar da akıllandı, artık Mülkiye sınavlarını güzel kızlar da kazanmaya başladı. Ya da Mülkiye'ye giriş kolayladı. Feministler gene üstüme saldıracak ama, durum bu.
Kurgusu bize ait olan efsane bir roman -satır aralarında kaybolduğumuz değil- sözcükleri bizim yazdığımızdır. Nasıl da harika bir his! Kelimelerin aralarındaki boşluklar gibi dinlenmemize fırsat veren boşluklarımız olmalı. Durmalıyız!