Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her kötülügün kaynagı istibdat degil midir7
Aklımız her şeye ererken bizi fenierde bil­gilerde geri bırakan istibdat değil midir? Alçakların gögüslerini nişanlarla donatan istibdat değil midir? Mahkemelerde parasız­ları haklıyken haksız düşüren istibdat degil midir? Öşür onda bir iken, mültezimlere dörtte bir aldıran istibdat degil midir? Bü­ tün Osmanlıların kardeş gibi geçinmelerini önleyen istibdat de­ gil midir? Millet hazinelerini şuna buna yediren istibdat degil midir? Memurlukları rüşvetle alıp satan istibdat değil midir? Köylerde köylünün ekinini zaptiyelerin, tahsildarların, hayvan­larına yedirmeleri hep istibdat yü zünden degil miydi? Işte cemi­ yetimizin gücüyle din kardeşlerim, reaya kardeşlerim! . . Işte hür­ riyete kavuştuk. Oyları veriniz! Oyları cemiyetimize veriniz! Milletvekillerimiz seçilsin! Milletin işini görmeye toplansın! . . Çok yaşa ey hürriyet! . . Hürriyeti Allah bize cennet yemişi olarak göndermiştir. Ne mutlu bize ki, şekerden tatlı, amberden güçlü hürriyete kavuştuk! Kavuşmasaydık. ey millet, benim gibi zin­ dan bülbülleri, vatan kardeşlerimize karşı böyle şakıyabilirler miydi? Gözünüzü, kulagınızı, gönlünüzü açın! Bundan böyle din, dil, cins ayrıntısı gözetmeyecegiz! Selanik'ten ordular neden daglara çıktı? Hürriyet için çıktı. Bundan böyle hazinelerimiz paralarla dolacak. . . Neden dolacak? Çünkü hürriyetin bir elinde kılıç, bir elinde adalet terazisi vardır. Müjdeler olsun kardeşler! Bundan böyle işleriniz dairelerde hemencecik görülüverecek! Aman ey vatandaşlarım! Meşrutiyet hürriyetinin degeri ni bile­lim! Bilmezsek, vallah billah, imansızlar geri gelirler haaa! .... di­ye bagırarak seçimi cemiyetimize kazandırdık.
Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfet miyiz ?
Reklam
Çocuklukta hep böyle değil midir? Hatıralar hava ve zaman tesiriyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sahife şeklinde kalır. O zaman en ziyade tesir eden şeyler, hatırat levhasında en derin kazılır.
“Bu yaşıma kadar mevcudiyyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç ola bilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..”
Bu her hal­ta atlayan, her söze, her yaldıza inanan ama maalesef kaçı­nılmaz olarak kendileri saydamcasma bomboş olanlar, böyle ne versen yiyenler, yediklerinin en güzel, en samimi, en za­rif... şey olduğundan bahsederlerdi. Ama zaten hevesli, me­raklı, ilgili ... hep böyle değil midir? Sanat bile hemen hiçbir şeyi kendi kendine düşünemeyen, halledemeyen, tartama­yan kimselere yönelik değil midir? Elbet bunları hedef alır. Düşünen, yaşarken anlayarak geçen kimse, sanatı ister iste­mez aptalca, kendisinin de aptal yerine konulduğu bir dü­şüklük olarak görür. Sanatçının hedefi de zaten onlar değildir.
Hep böyle değil midir zaten?
"Bu ölüm, geride kalanlara bir yandan memuriyetle ilgili olası yükselme, yer değiştirme hesaplarına yol açarken, bir yandan da ölenin yakın bir dostu olduğu durumlarda hemen hep olduğu gibi" ölen ben değilim, o" duygusundan kaynaklanan bir sevinç de yaratmıştı. "
Sayfa 3 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..
Bizi aşağı çeken hep en yakın dostlarımızdır.
İşte hayat böyle, diyordu filozof her sendeleyişinde. Bizi aşağı çeken hep en yakın dostlarımız değil midir?
Sayfa 503 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ Hasan Ali Yücel Klasikleri DizisiKitabı okudu
Çocuklukta hep böyle değil midir? Hatıralar hava ve zaman etkisiyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sayfa şeklinde kalır.
Reklam
Fakat bu hep böyle değil midir?
Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi?Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..
Sayfa 91 - RaifKitabı okudu
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum? Herkes bağırırken şiirler okumak mı? Susmak mı sözün bittiği yerde, Kusmak mı sindiremediklerimizi? Apansız uykum kaçıyor kaç gece, Bu da mı aleyhime kanıt? Sondan saymaya başladım adları Böyle hoşuma gidiyor. Beğenmeselerde seviyorum ellerimi, Hep olmayacak düşler görüyorum, Yenileceğimi bildiğim kavgalara giriyorum durmadan. İtiraf ediyorum… Silin adımı listenizden, Yokum; aslında bir oyun olan kavgalarınızda Ve Aslı bir kavga olan oyunlarınızda. Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni. Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum Yalan övgülerinize ihtiyacım yok. Gıyabımda kesinleştirilmiş hükümler verin. Bir sürgün nereye sürülebilir? Gölgelere kelepçe vurulur mu? Çekilin! Yürümediğiniz yollarımı kirletmeyin..
Çocuklukta hep böyle değil midir? Hatıralar hava ve zaman etkisiyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sayfa şeklinde kalır. O zaman en çok etkileyen şeyler; hatıralar tablosunda en derin kazılır.
tarih, bir yönüyle değişmeyi gösteren fakat değişmeye fazla da müdahale edilemeyeceğini ihsas eden bir disiplindir. başka bir deyişle değişimi gösterir ama buna fazla müdahele edilemeyeceğinin altını çizer. mesela, geçen günlerde bir arkadaşımız, "tarih tekerrürden ibaret midir?" diye sordu. bir kısım düşünür ve bilim adamımız için tarih hiç de tekerrürden ibaret değildir. çok kesin bir kural koymuşlar, halbuki bu o kadar kolay değil. evet, tarih belki tekerrürden ibaret değil, çünkü "aynı nehrin suyunda iki kere yıkanmıyoruz" demiş iyonyalı filozof. böyle bir cümle sarfetmiş ama netice itibariyle ırmaktan sular hep belirli mecrada akıyor ve bazen bunun büyük ölçüde değişmesi çok zaman alıyor. bu sebeple insan cemiyetlerin hareketlerinde, o kadar çok olmasa da, hem arı hem karıncaların hareketlerine benzer bir monotonluk hem de bir tekrar var. bazı şeyler tekerrür ediyor, her yerde aynı eğilimler var, bunun çok önüne geçemeyiz; maalesef modernleşmeye de aslında fazla anlamı olmayan bir kurum olarak bakmak gerekir. çünkü modernleşme, insan cemiyetinin değişmesini belirli kalıplarla izah etmeye çalışan fakat bunun ötesinde inşa etmeye de kalkan görüşü ifade bir sözcük oluyor. bunun için bunu dikkatli kullanmamız lazım. görülüyor ki maalesef toplumlar hiçbir şekilde social engineering(sosyal mühendislik) için müsait değil. çünkü az tekerrür payı dışında toplumun esas özelliği olan değişme, sosyal mühendisliği kabul etmez. akan su tersine de akmaz, dahası akacağı yeri inkilapçılara da tespit ettirmez
Sayfa 30 - 31-timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.