Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...öç almak istesem de istemesem de elimden birşey gelmezdi, çünkü hiçbir zaman, hiç kimseye birşey yapmaya cesaret edemezdim heralde.Peki neden cesaret edemezdim?
Büyüklük odur ki hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda mukavemeti yok eden olacaksın, önüne sonsuz engeller yığacaklardır, kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız ve hiç kabul ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Ondan sonra büyük derlerse, bunu diyenlere de güleceksin...
Reklam
Hiç kimseye acınızı göstermeyin. Çünkü ateşinize odun atacak çok kişi var.
– Son –
... Ça­nakkale’de onun karşısında çarpışmış, fakat yenilmiş olan ve bir ayağını orada kaybeden İngiliz Mareşali Birdwood selam duruşundadırlar. Ma­reşal onun tabutu geçerken elindeki mareşallik asasını yukarı kaldırır. Askerce selam alarak eski düşmanını selamlar. Bu, herkesi affeden, hiç kimseye kin beslemeyen, dünyaya ancak barış ve dostluk sloganları ile hitap eden Türk lideri Atatürk’e karşı, en manâlı bir selam duruşudur...
Sayfa 535Kitabı okudu
Avlu Genişliği
sizin evleriniz var, büyük. sıkıntı diye soyunduğunuz dünya, eşiklerde. çocuğunuz odalarda bir gün kapalı kalmadı. habersiz girmedi kapınızdan kimse. o masal hâlâ uyumanız için. gittiğiniz hiçbir toplantı suç sayılmadı. başkası için itiraz etmediniz kimseye. üniforma son sözünüz, içinizden giydiğiniz. emekten, yalnız kendinizi anladınız. susup
Sayfa 23 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 12. Baskı
"Ben birisinden çok fazla hoşlandım mı onun adını hiç kimseye söylemem. Onun kimliğinden bir parçayı başkasına teslim etmek gibi gelir bu bana."
Sayfa 14 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İnsan kendi kendini yetiștirip de ekmeğini kimseye borçlu olmadı mı, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değildir.
Sayfa 238 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
“Tekmil köylü milleti böyle! Birbirini çekemiyor. Kıskançlık ilerledi. Benim gezdiğim köyler hep böyle. Düzenliği yok. Geçimi yok. Tamah çoğaldı. İyice çivisi çıktı köylerin!..” “Ağzını öpeyim! Ne kadın konuşuyorsun!..” “Nelerini gördük şu Erle Çukuru’nda geze geze! Bu mesleğin içinde! Namussuzları namuslu olmaya zorlayacak bir kuvvet yok! İmamların forsu yıkılmıştır. Zaten de yoktur. Bileği kuvvetli zalime hökümet diş geçiremiyor. Kolu yetişemiyor. Yoksullar eziliyor böyle. Hiç ses çıkaramıyorlar. Dertlerini kimseye anlatamıyorlar. Karataş’ın Muhtarını ben bilirim, hinoğlu hin, cinoğlu cindir! Yerdeki Kaymakamı değil, gökteki Allahı kandırır yarın! Tanıkları kandırır, yargıçları kandırır! Köylük yerin hali dumandır. Bundan böyle tüm dumandır Irazca teyzem!..” “Hiç de duman değildir!” dedi Irazca içinden “Hiç de duman değildir, ama azcık güvendiğin yer olacak!..”
“ Sen asker kardeşisin . Ayıp ! Ağlanır mı hiç askerin arkasından ? Üzüntünü kimseye belli etme . Misafirlere şerbet hazırla . Memleketi için giden insan ölse bile ardından ağlanmaz .” Der Zübeyde Hanım Anadolu’ya giden Mustafa Kemal’in arkasından üzülen küçük kardeşi Makbuş’a
Sayfa 88 - Siyah Beyaz yayınlarıKitabı okuyor
Anne,kimseye soramıyorum,sana soracağım çünkü çok yalnızım. Sarılsam geçer mi?Geçsin,çok acıyor. "Hiç kimse"
Reklam
"Gecenin verdiği huzurdan hoşlanarak nehir bo­yunca yürüdüm. Artık acı hissetmiyordum. Çevremdeki her şey bana huzur veriyor gibiydi: yüzümü okşayan hafif esinti; boş so­kaklarla, kapalı kapılar ve pencereler, insanlar tarafından dışlan­ma, aynı zamanda onları dışlayabilme duygusu; her şeye, yeryü­züne, gökyüzüne hatta ağaçlara bile yabancılaşma. Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canı­nın istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. En­der rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çev­redeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız ol­ma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evlili­ğe ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın. Önüne ilk çıkan erkek onu istemezse, ikincisi, üçüncüsü gelecektir. Tek bir adamı bekleme gereksinimi duymayacaktır. O dönmediği za­man üzülmeyecek, bir şey beklemeyecek, umutları suya düştü­ğünde acı çekmeyecektir. Hiçbir şey umut etmeyecektir artık, hiç­ birşey arzulamayacaktır. Hiçbir şeyden korkmayacaktır, çünkü onu incitebilecek her şeyi zaten yaşamıştır."
Bir anlık gafletin iğrenç hatıralarını yaşıyordu günlerdir... Hiç beklenmedik bir anda, hayallerini, umutlarını ve kutsî sayılan bütün değerlerini yitirmişti... Tam bir hafta olmuştu... Üzerine yıkılan dünyanın enkazı altındaki çırpınışları yürekler acısıydı... İçine düştüğü sıkıntıyı kimseye açamıyor, kimselerle paylaşamıyordu...
"Kim bana yanıldığımı açıkça gösterebilir ve kanıtlayabilirse, memnuniyetle değişirim. Ben, hiç kimseye zarar vermeyen gerçeği arıyorum; yanlışa ve cehalete saplanan, kendisine zarar verir." Markus Aurelius. Düşünceler.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İki sene evvel gazetelerde şöyle bir ilan intişar ediyordu: “Paris’te Senzurej Sokağında otuz sekiz numarada Adil Mitar Angele bir sahib-i hayırdan (hayır sahibinden) on beş bin frank ahz etmiştir. Bu meblağ müessesatta (kurumlarda), ahlak ve adette hürriyet-i vicdanın gittikçe daha kuvvetli surette tesis etmenin zaruret ve lüzumunu his ve teslim
Hürriyet-i Vicdan
Hürriyet-i VicdanLeon Marilier · İkinci Adam Yayınları · 20240 okunma
Bana destek olacak hiç kimseye rastlamadan, bir an rahat yüzü görmeden bu yalnızlığın içinde çırpınıp duruyorum.
Sayfa 67 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.