Seninle benim aramda, hiçbir kötü şey yok. Bizden başka hiçbir şey yok. İnan bana. Sen benim için daima tek varolan şeysin. Dikkat et, en çok demiyorum, tek diyorum. Senden başka hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum.
'Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, 'Bu öyle olmayabilirdi!' düşüncesi.'
Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
Hava kapalı, yağmur yağdı yağacak ,bulutların ışığı dokunuyor gözlerime ,ne yaparsın, her şey olması gerektiği gibi :Üzüntülü ve ağır . İstediğin kadar bana “ Yaşamayı seviyorsun ”de . Bugün sevmiyorum.
Ah, insanlar niçin her şeyi anlamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar, tam onlar gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak.
Yeri gelmişken, benim anladığım gerçek mutluluğun da bir rastlantı sonucu olmadığını,yaz yağmuru gibi birden bire başımıza düşmediğini söylemeliyim.Gerçek mutluluk,yavaş yavaş,azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla,çevremizle,çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır.Mutluluk,birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
'Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor...'
Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse, başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir...
“Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
Sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
Beni unutma
Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
Ve güzel kal”
Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.
Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin!
Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?
Bırak tahsili, evladım, sen ilkin bir haya öğren!
“Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazan derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz. Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. Aşka girmeyen şey ise tahlildir. Sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. Şimdi ben bütün bu insanlara aşık mıyım?”
“Aşkının hayal gücüyle onu fazlasıyla kutsallaştırmış, bedensel bir yakınlık kuramayacak ölçüde mukaddes ve ruhani kılmıştı.Onu uzaklaştıran ve kendine imkansız görünmesini sağlayan, aslında Martin’in kendi aşkıydı. Arzu duyduğu tek şeyden, kendini aşkıyla mahrum etmişti.”