"Ee, o çağda ben hala sağ olacak mıyım?" diye sordu yaşlı saatçi, bakışları canlanıyordu.
"Elbette," diye karşılık verdi küçük ihtiyar gülerek; "öleceğinize inanabiliyor musunuz siz!"
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
NUR RİSALELERİ’NE
ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM
(RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ)
ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU
Bunun PDFsi var okuyun nur risalesi gerçeğini görün ya da görmeyin bana ne....
Ön Söz.................................................................................................................................................................... 9
Necip Asım B. (Devamla) — Hayır; meşruti-
yet devrinde. Saniyen Darülfünun müderrislerinin Darülfünundan yetişmesi lâzımdır. Halbuki ben asker olduğum halde Darülfünun müderrisi
oldum. Hep böyle idi. Meselâ Köprülüzade Fuat Bey, lise şahadetnamesi olmadığı halde müderris olmuştur ve elyevm vazifesini muvaffakiyetle yapmaktadır. Sonra bir
Yetiş ey keştibânım bir derin deryaya düştüm ben
Meded gavvasım ol kim bî-amân dalgaya düştüm ben
Ne bir sâhib-vekâr oldum ne bir kimseye yâr oldum
Kocaldım ihtiyar oldum ne bir hemtâya düştüm ben
Bilen yok hasb-ı hâlimden usandım tatlı canımdan
Cüdayım âşiyânımdan şeb-i gayyaya düştüm ben
Şikâr almaklığa cânân ilinden azm-ı râh ettim
Hemân
Işıklı vitrinlere bakıyor gencecik çocuklar
Gencecik çocuklar bir ev kuracaklar
Dünya kolay, sevgi sonsuz, gençlik güzel...
Bakıyor ışıklı vitrinlere iki süzgün ihtiyar
İki mum, iki dal, iki hüzün eğrisi
Akıp gitmiş bir masal ırmağında rüzgârlı yıllar.
Yaşımın küçük olduğu zamanlarda bile, küçücük bir bedende ince düşünen, bir yetişkin vardı içimde. Ben hep sevdiklerimi incitmemek için yürüdüm bu hikâyede. bugün de genç bir ihtiyar oturuyor içimde..
Alaca sesinde kızgın sular akıyor gölgenin
Adımlarım iz bırakıyor, karanlığın içinde, her nefesinde
Bir çemberin döngüsünde esir yüzler sıralı
Ellerinde kaypak bir maske, hilafın arsızları
Çizgiyi sol adımlarla gidiyorlar
Giderken yolu kan rengine boyuyorlar
Ak saçlı deli ihtiyarımdan sarı zehirli kadehleri içiyorlar
Kısık bir ruh yatışıyor omzumdan, sedasız sözlerim
Çenesi yırtılmış palyaçoyla katili tüm bedenlerin
Deli ihtiyar kahkaha atıyor, zıplıyor ölü bedenlerde
Al renginde alnıyla bana bakıyor gülümseyen gözleriyle
Geride uğultuyla, peşimde insanlar, bunlar çizginin yeni sırası
Şimdi benim elimde çirkin bir maske palyaçonun neşesiz sıfatı
Ceplerimde beyaz şekerler ve omzumdaki ruhun fısıltısı
Kulaklarımı kesen sesinde heceliyor
"Ölüm oyunlarında şeker karnavalı burası"
Ve sırtımdan itiliyorum, ensemde acı var
Delinin elindeki ipiyle boynumda bir urgan asılı
İsrailiyyat'ta vardır: "Bir abid uzun bir zaman Allaha iba- det ederdi. Bir gün bir kavim kendisine gelip dediler ki: "Şu- racıkta bir kavim vardır. Allaha değil, orada bulunan bir ağaca tapıyorlar."
Bunun üzerine abid öfkelenip baltasını omuzuna aldı. Ağacı kesmek içir yola koyuldu İblis ihtiyar bir şahıs sure- tinde önüne
Hayat dediğin nedir ki
2 3 günden ibaret
Dün ilkokul öğrencisiydim
Bugün çalışmaktan zaman bulamayan bir memur
Yarında emekli maaşıyla geçinmeye çalışacak olan bir ihtiyar
Ey hüzünlü ruhum.
İhtiyar budala.
Kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı,
Umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın.
Ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta
İşe yaramaz beygir
Uzan olduğun yere dayanmasını bil.
Sönmeyen yanı var mı dünyanın...
- Kadın ya da erkek, genç veya ihtiyar, şehirli ya da köylü, zihinsel emekle yahut el emeğiyle çalışan olsun hiç fark etmez, herkes ülkesini düşünmek zorundadır.