Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Hak! Hukuk! Dünyanın neresinde hak var ki? İnsanlar yok etti. Hak, her bireyde var aslında ama onlar, onların artık gücü var ve bunun ötesi yok artık. " " Neden güç onlarda? Çünkü sizler onlara bunu veriyorsunuz. Ve siz korkak olduğunuz sürece güç onlarda olacak. Insanların canavar olarak adlandırıldığı aslında on insanın güçlü iradesinden oluşuyor ve bu on insan bunu geri yıkabilir. Bir insan, bir tane canlı insan, onları reddederse gücü de yok eder. Ama siz boynunuzu büktüğünüz sürece ve <Belki ben aralarından sıyrılırım> dediğiniz sürece, kalbe dokunacağınız yerde, iki büklüm olduğunuz ve parmakların arasından kayma arzusu olduğu sürece, sizler sadece kölesiniz ve daha iyisini hak etmiyorsunuz. Eğer bir erkeksen, o zaman saklanılmamalı, 'hayır' denmeli, bu günümüzde tek görev, kendisini öldürtmek değil. "
Hiçbir şeyi bilemeyiz, diye düşünüyor Jonina, sevgili Magnus, insan hiç bir şeyi bilemez ve hep en kötüsüne hazırlıklı olmalıdır, en güzeline de.
Sayfa 50
Reklam
552 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Çağının çok ötesi fikirlere sahip insan." tanımına uygun yazar Anne♡
Charlotte Bronte'un ,Jane Eyre'ı pek çok bakımdan olduğu gibi feminst hareketi bakımdan da daha ünlü. Jane Eyre'in yeri bende daha özel olmakla birlikte ,Wildfell Hall'un Kiracısı o zamanlara göre gerçekten bir devrimmiş ve daha fazla ünlenmesi gerekiyormuş bence. (Üstelik Fransa gibi bir yerde de değil İngilizler ve meşhur tutuculuklarının kol gezdiği İngiltere'de ,kadın olarak şiir bile yazmalarına şüpheyle bakılan bir dönemde lafını esirgemeden yazmiş romanı) . Fikirleri 21.yy olmasına rağmen Anne o kadar zeki bir kadın ki başına iş açmamak , eleştirileceğini bilsede ellerini kollarını bağlamak ve tabiki daha çok benimsenebilmesini de sağlamak için herkesin en iyi bildiği şeyi ,"dini" kullanıyor. Hatta öyle ki herkes bir dönem Anne'i en sıkıcı kardeş olarak tanımış :)Şaşırmamak gerek başrol kadın karakter o kadar vaaz verip o kadar insana ait olmayacak sinir bozuculukta kararlar alıyordu ki bir ara .. Bir puanı ordan kırmama rağmen mesajlarını bu denli güzel ulaştırabilmesi için öyle de olması gerekiyormuş .(Charlotte Brönte bile kızmış bu kadarı çok fazla diye siz düşünün .)İnanmasına inanıyordur tabiki ama asıl meselenin bu olduğunu düşünmüyorum ayrıca onun verdiği vaazlar sayesinde Tanrıya daha fazla ısındım o dönemi ve saçma saçma papazların kırmızı yüzlerini düşünemiyorum bile. Yani kısaca harika bir yazar harika bir ingiliz klasiği.( ^^)
Wildfell Hall'un Kiracısı
Wildfell Hall'un KiracısıAnne Brontë · Can Yayınları · 2023512 okunma
İnsanın rüyada gerçek olarak bazı şeyleri görmesi, gayba ilgili kimi bilgiler edinmesi, Yüce Allah'ın sanatının hayret ve şaşkınlık uyandıran gerçeklerindendir. Bu aynı zamanda insan yaratılışının, ilk yaratılışıyla ilgili gerçeklerindendir ve Yüce Allah'ın me lekût âleminin varlığını gösteren en açık kanıt ve delillerindendir. Kalbe gelince; kalp, kendisiyle ilgili hayret ve şaşkınlık uyandıracak bir çok şeylerden gaflet içerisinde olduğu ve âlemin bir çok hayret ve şaşkınlık uyandıran gerçeklerinden habersiz bulunduğu gibi, bunlardan da gafildir ve habersizdir.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Modern çağda, "Düşünüyorum, o halde varım," ifadesi "Hissediyorum, öyleyse varım haline dönüştü. Çünkü insan sadece düşünmekle var olamaz. **Bir başkasının acısını, ıstırabını hissetmeyen insan hiçbir şeyi değiştirmiyor** . Bunun bir adım ötesi " Mesulüm, o halde varım ," noktasıdır. Bir başkasından, insanların düştüğü sıkıntıdan mesulüm.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Kendimden mesulüm.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: En önemlisi kendimden mesulüm. Yaratıcının bana yüklediklerinden mesulüm. Sıklıkla düşündüğüm bir örnektir. Resulullah Efendimiz, bir kişinin yanından geçerken onun önce boş boş oturduğunu, dönüşteyse elindeki dal parçasıyla toprağı eşe- lediğini görüyor ve "Şimdi çok daha güzel," diyor. Çünkü o toprağı eşelemek bile, hiçbir şey yapmamaktan daha hayırlı bir şey. Bizi sürekli aksiyona, dünyada hayrın, iyiliğin yanında yer almaya teşvik eden bir dinimiz ve manevi dünyamız var. Hiçbir şekilde mazeret üretmeyelim.
Hıristiyan Avrupa karanlıktan çıkarken, İslam dünyası karanlığa girdi
İslamiyerin yükseliş devresinde, her ne kadar bilim karşı­sında olumlu işlev gören bir döneme rastlıyorsak da, bilim karşıtı tutum tüm dinlerin tarihine egemen olacaktır. Bunun sonucu bilimsel gelişmelerin içine girdiği durgunluk, İslamiyetin, 10, 11. yüzyılları hariç 15. yüzyıla, Rönesans'a kadar sürecektir. Rönesans'la birlikte, Hıristiyan dünyasında bilimsel gelişme önündeki engeller parça parça geriletilmeye başlarken İslam dünyasındaki durgunluk, günümüze kadar devam edecektir. Çünkü, İslamiyetin egemen olduğu toplumların iç dinamiği, Hıristiyan toplumlarda olduğu gibi, dini engelleri geriletecek bir etkinlik gösterebilmekten uzak kalmıştır. Dinler, doğanın yorumlanması, anlaşılması ve ona hükmedilmesini amaçlamaz. Tam tersine bu "boş ve aldatın" dünyanın, Allah'ın emirleri doğrultusunda en iyi "kul" olarak geçirilmesi ve "öbür dünya"nın sözde cennetine hazırlanıl­ması şeklinde, insan bilincini körelten bir işlev görür. Bilimsel gelişme ise doğanın anlaşılmasını, ona hükmedilmesini, bu dünyanın yaşam potansiyelinin en iyi biçimde değerlendiril­ mesini ve öbür dünya masallarıyla avunmanın boşluğunu ortaya koyar. İşte; nesnel olarak her gelişmede dinsel dogmaları etkisizleştirme işlevi gördüğü ve daha da ötesi, kör inanç yerine her şeyin sorgulanması gereğini ortaya koyduğu içindir ki bilim, ama özellikle de onun felsefesi dinler tarafından hep engellenegelmiştir.
Reklam
Ona göre insan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, -belki daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden yaşamaya mecbur olduğumuz için olacak- saadettir. Izdırabın içinden geçeriz. Tıpkı çalılık, taşlık bir yolda yürür, bir bataktan kurtulmaya çalışır gibi ondan sıyrılmaya çalışırız. Fakat saadeti bir yük gibi taşırız ve bir gün farkında olmadan yolun bir ucunda bir köşeye bırakıveririz....
Sayfa 206Kitabı okudu
İman da aşk gibi bir şeydi çünkü. Akılla fikirle erişilecek, ilimle irfanla kavuşulacak bir şey değildi. Nasıl ki aşık olduğun zaman 'Saçı uzun da ondan, demez, sebeplerden el çeker, kendini salardın gitsin, iman ettiğin zaman da 'Şu şu şu sebeplerle." demez, salıverirdin kendini işte... İman gönül işiydi zihin, beyin işi değil. Tıpkı aşk gibi. Ve insan, aşık olması gerektiğini akıl ettiği için aşık olmazdı. Aşık olabildiği için aşık olurdu. Aşık olmayı becerebilecek bir ruha, aşkın külfetlerini nimet bilecek bir yüreğe sahip olduğu için aşık olurdu... Diyelim cennet bu olsun... Aşık olamayan insan da buna ihtiyaç duymadığı, aşık olmayı aklıyla reddettiği için değil, olamadığı için, aşık olmayı beceremediği için olmazdı. İşte bu da cehennemdi. Aşk ateşinde yananların gözünde aşk cennet, ötesi ise cehennemdi... Asıl yanmak buydu... Neyi kaybettiğini bilmemekten daha büyük bir cehennem ateşi olabilir miydi?
Sayfa 250 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İnsan Kapısı
➤İnsana doğa üzerinde tasarruf yetkisi verilmiştir. Mesela güneş ışığından her canlı yararlanır. Diğer canlılar o ışıktan bir kaç iş yapacak kadar istifade ederken, insan değişik seviyelerde güneş ışığını farklı işlemlerden geçirerek binlerce işte kullanabilir. Bu yüzden güneş en çok insan içindir, demekte hiçbir mahsur yoktur. ➤İnsana atom altına
Sayfa 32 - Hayy KitapKitabı okuyor
192 syf.
·
Puan vermedi
"Namazlar gibi vakti olsa seni özlemenin... Alırız abdestimizi Yalandan yağmurlu İstanbul gecelerinde Özleriz adam gibi... Sen yoktun o zamanlar, çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben... Ne zaman bir dert gelse bana, yağmur yağar, Dinler, dokunur, ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım... Ateşim sönerdi.. sonra büyüdüm.. gözlerini gördüm, Yandım, yağmur yağdı, ve ilk kez sönmedim... Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim..." Hikmet Anıl Öztekin, Elif Gibi Sevmek kitabının giriş bölümünde güzel bir söz karşılar bizi; ''Sevmek belki bir gün okur diye şair olmaktır.'' Şiirler tasavvuf ağırlıklı Allah arzusuyla dolup taşmış, çoğu yerde karşısındaki insanı, insan ötesi bir varlığa dönüştürmüş. Gerçek hayatta böyle bir sevda olur mu diye düşündürtüyor. Yazar dilini çok güzel kullanmış. Bu kadar çok okunmasının hakkını vermiş.
Elif Gibi Sevmek 1
Elif Gibi Sevmek 1Hikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 201713,5bin okunma
Reklam
Ona göre insan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, -belki daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden yaşamaya mecbur olduğumuz için olacak - saadettir.Izdırabın içinden geçeriz. Tıpkı çalılık, taşlık bir yolda yürür,bir bataktan kurtulmaya çalışır gibi ondan sıyrılmaya çalışırız. Fakat saadeti bir yük gibi taşırız ve bir gün farkında olmadan yolun bir ucunda bir köşeye bırakıveririz.
İnsanın dikkatini içe yönelterek dalgınlaşması, doğaya en aykırı, en biyoloji ötesi durumlardan biridir
ben ve ötesi
Nedir yarabbi şu boşlukta süzülen, Asırlarca yaşayıp, insanoğluna gülen Mavi gökler… ve onun çıldırtan dilsizliği? Karşısında insanın müthiş kimsesizliği… Ne var şu gök mavisi tavanın gerisinde, Güneşlere renk veren göğün içerisinde? Sinirlerim aczimin kırbacını yediler, Dilsiz gökler: “zavallı, aciz insan!” dediler… Niçin göremiyorum göklerin gerisini, Neden Allah açmıyor esrar penceresini?
Sayfa 96 - Everest Yayınları, 2. Baskı, Kasım 2007Kitabı okudu
İman gönül işiydi zihin, beyin işi değil. Tıpkı aşk gibi. Ve insan, aşık olması gerektiğini akıl ettiği için aşık olmazdı. Aşık olabildiği için aşık olurdu. Aşık olmayı becerebilecek bir ruha, aşkın külfetlerini nimet bilecek bir yüreğe sahip olduğu için aşık olurdu... Diyelim cennet bu olsun... Aşık olamayan insan da buna ihtiyaç duymadığı, aşık olmayı aklıyla reddettiği için değil, olamadığı için, aşık olmayı beceremediği için olmazdı. İşte bu da cehennemdi. Aşk ateşinde yananların gözünde aşk cennet, ötesi ise cehennemdi... Asıl yanmak buydu... Neyi kaybettiğini bilmemekten daha büyük bir cehennem ateşi olabilir miydi?
Sayfa 250 - İletişimKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.