Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنْ رَجُلاً قَالَ لَهُ: إِنِّي أَقْرَأُ الْمُفَصْلَ فِي رَكْعَةٍ وَاحِدَةٍ. فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ: هَذَا كَهَذِ الشَّعْرِ ۚ إِنَّ أَقْوَامًا يَقْرَقُونَ الْقُرْآنَ لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ، وَلَكِن إِذَا وَقَعَ فِي الْقَلْبِ، فَرَسَخَ فِيهِ، نَفَعَ. Abdullah ibni Mes'ûd radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, bir adam ona: "Ben Kur'ân-ı Kerîm'deki Mufassal süreleri bir rekâtta okuyorum" dedi. Abdullah ibni Mes'ûd da ona şunu söyledi: Şiiri süratli bir şekilde okur gibi mi okuyorsun? Bazı insanlar Kur'an'ı okurlar fakat Kur'an onların gırtlaklarından öteye geçmez. Böyle değil de Kur'an kalbe ulaşır ve oraya yerleşirse, işte o okuyuş faydalı olur.
Yarasalar kör olmasa bu kadar şımararak uçamazlar dı belki, İşte, belki de sırf bu yüzden aşkın gözü kör denmiş ti. Yani, çarpacağını görse yarasalar böyle saçma uçamaz, Ayrılığın yarasını gören insan sa bu denli âşık olamazdı belki de.. (Bizim sokağın yarasaları sıcaklığın el verdiği her gece o aydınlatma direğinin etrafında şuursuzca böcek avlıyorlar)
Reklam
Bir insan hissettiği bir şeyi başkalarına anlatmak ister, o duyguyu içinden çıkarıp atar ve herkesin görebileceği şekilde ifade eder, sanat işte böyle başlar.
Sayfa 29 - aylak adam
Yani eğer sürekli, içimizde bir gerilim hissedebil­mek ve kitabın sürükleyici olması için, dramların konu edildiği ya da hikayede insanların öldürül­düğü kitaplar okur, kendi hayatımızda asla yaşamak istemeyeceğimiz olayların rezonans alanına giren filmler seyreder, bizi şok eden, içimizde tiksinme, karşı koyma ve iğrenme duyguları uyandıran ha­berleri ayrıntılı ve yoğun bir şekilde izlersek, işte o zaman, böyle rezonans alanları meydana getiririz. Çekim yasası işlemeye başlar ve biz asla olmak iste­mediğimiz şahsiyetle kendimizi gittikçe daha fazla özdeşleştiririz.
“Ruh bedende” yani “dalga bedende” var olan bütün özellikler, beyin tarafından üretildiği için, beynimizi ne kadar geniş kapasiteli kullanabilirsek, ne kadar çok enerji üretebilirsek, o kadar güçlü bir ruha sahip oluruz... “Dünya âhiretin tarlasıdır, burada ne ekersen orada onu biçersin” demelerinin sebebi, işte budur.
Başkalık ya lütuf ya beladır. Lütuf lütfedene mahsustur, onu isteyemezsin, bela ise isteyene arz olunur. Başkasındakini isteyene başkasındaki illetin verildiği, hediyesinin o illete ekli olmadığı için sadece belasının verileceği bellidir.İnsandaki her şey iç içe geçmiş, sen gördüğünü istiyorsun ama o gördüğünün görmediğin, tahammül edemeyeceğin, baş edemeyeceğin yüzlerce yanı vardır. Hayır o âleme güzel ve cazip görünen yanını bana ver deyince Allah adama mesela o güzel görüneni meydana getiren bir cinnet vardır, bir delilik vardır, işte tutar onu verir. Hediye tek başına değildir çünkü. Ama o, onunla baş edebiliyorken ve her şeyi düzeni ve dengesi ona göre iken sen edemezsin, taşıyıcıların yoktur çünkü kolonsuz, demirsiz çöküverirsin.
Sayfa 315 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ilk çağlarda insan tanrilara esirmis. Bu esaretin zincirlerini koparmayı zamanla başarmış. Sonra krallarin esiri olmus. Fakat onlarin da zincirlerini koparmis. Bu sefer dogumunun, ecdadinin, irkinin esiri olmus. Ne var ki bu zincirleri de koparmas o kadar uzun sürmemis. Bütün kardeslerine ne tanrıların, ne kralin, ne de diger insanlarin elinden alamayacagi bir hakka sahip oldugunu bildirmis. Karsisindakilerin sayisi ne olursa olsun bu hakki kimsenin ondan alamayacagin söylemis. Çünkü sahip oldugu hürnyetini en tabi hakki olarak kabul ediyor ve bu hakkin üstünde baska bir hak tanimiyormus. Ve insan, iste, asirlardan beri kanı ile sulanan hürriyetin eşiğinde durmuş. Rand’ın “Doğal Hak” tanımının hicbir kollektivist yapı/unsur ile sınırlandıralamayacagini anlatmaya calistigi bu paragrafta Doğal haklarımız vardır , bunlar mulkiyet hakkı , ifade özgürlüğü, sözleşme özgürlüğü gibi haklardır ve kral (devlet) , din (dogma) , ırk (milliyet) gibi bireyi degil grubu oncelik halinde görüp bu gurubun onceligine gore sınırlandirmalari veya düzenlemeleri meşru/dogal gören her türlü kollektivist yapıya karşı olduğunu söylemistir
Hepimiz bazen doğruyu görsek de hangi doğru adımları atacağımızı bulamayabiliyoruz. O vakit doğruyu bilenin adım atması zaruri oluyor. Herkes çözümü, adımı, karşısındakinden beklerse işte o vakit kangren oluyor meseleler esasen.
586 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
2000lerden önceki king mi? Yoksa sonra ki King mi? Ben bu soruya her zaman önceki diye cevap vereceğim. Çünkü ben daha çok hem sessiz Kasaba temasını hemde sağlam bir gerilimi seven okurlardanım. İşte 2000 öncesi King buydu. Yerinde betimlemeler, adeta parmaklarımızın çevirdiği sayfalarda yaşayan bir canlı Kasaba, Kasabanın içinde ki gizemli
Yaratık
YaratıkStephen King · İnkılap Kitapevi · 2005564 okunma
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar Unutuşun o tunç kapısını zorlar Ve ruh, atılan oklarla delik deşik; İşte, doğduğun eski evdesin birden, Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven, Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar...
Sayfa 40
Reklam
“İşte sen o çamurdan çıktın Martin Eden,” dedi büyük bir ciddiyetle. “Gözlerini büyük bir parlaklığa açarak arıttın, omuzlarını yıldızların arasına soktun, hayat her yerde ne yapıyorsa sen de onu yaptın, ‘içindeki maymunla kaplanı öldürdün, en büyük güçlerin en yüce mirasını söküp aldın ellerinden."
Sayfa 158
Bir gün sonrasını bilememek
Çok beğendiğim bir kitap oldu. Roman budur aga işte. Bir an bile sonrasını bilememek zaten hayatı değerli kılan şeylerin başında gelmiyor mu? Bu hayatın biricikliği bizi o hayata daha çok bağlamıyor mu? Önemli olan ben olmak değil midir hayatta? Diğer herkes hayatımızın parçasıdır ama hayatımızı kontrol eden ben olmaktır. Kitabın son sayfaları yukarıdaki cümleleri kurdurttu bana ama kitabın konusuyla sonda verilen ana fikri pek bağdaştıramadım.Çok da önemli değil,bu hayatta ne mantıklı ya da ne tutarlı ki? İşin özü iyi bir okuma deneyimi sunuyor. Bu fazlasıyla yetti bana. Fotolar kitabın son sayfalarından spoiler olabilir dikkat!
Sil Baştan
Sil Baştan
Yıllar geçti yârdan hâlâ gelmedi haber O vefasız yad ellerde acep ne eyler? Rüzgâr ona dertlerimi bari sen anlat Git kaygısız şen gönlüne biraz elem kat Ayrılmıştım ben onunla bir karlı gece Hatırlamaz o geceyi belki iyice Yıldızlarla parıldayan bir semâ gibi Yaş dolmuştu pek sevdiğim siyah gözleri Yıllar var ki o bakışı düşünerekten Aşkımızı ölmeyecek zannetmiştim ben Bu hissimde yanılmamak ümidi bugun Beni biraz yaşatıyor işte onun'çün : Rüzgâr ona dertlerimi ne git ne anlat Ne de gelip hasta ruha daha elem kat
Sayfa 1893Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.