Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Korkma, hiçbir zaman yaşlanacağa benzemiyorsun sen! Hayır, söylemek istediğim bu değildi... Yaşlılıkta insan güçten düşer, hayatla mücadeleyi bırakır. Hayır, senin içine çöken kasvet, bezginlik, benim düşündüğüm şeyse daha çok bir güç belirtisidir... Canlı, heyecanlı bir aklın arayışları kimi zaman hayatın sınırlarının ötesine geçer, elbette, cevapları orada da bulamaz, işte o zaman kasvet, hüzün çıkar ortaya... Bir süre için hayata küser...Hayatın sırlarını arayan bir ruhun kapıldığı hüzündür bu...Senin durumun da öyle olsa gerek... O zaman hüzün diyemezsin ona.
Sayfa 567
Uzun Ama Okunmaya Değer Bir Alıntı
Bütün bunların nereden çıktığını, nasıl olup da hiçlik yerine bir dünyanın bulunduğunu bile soramıyordu insan. Bunun anlamı yoktu, dünya her yanda bulunuyordu, önde, arkada. Ondan önce hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey. Onun var olmadığı bir an yoktu. Beni tedirgin eden buydu işte; şu akan kurtçuğun var olmaklığı için hiçbir neden yoktu kuşkusuz. Ama var olmamış olması da olanaklı değildi. Düşünülemez bir şeydi bu: Hiçliği tasarlamak için, önceden burada, dünyanın ortasında, gözler faltaşı gibi açılmış, canlı olarak bulunmak gerekiyordu; hiçlik benim kafamdaki bir düşünceydi sadece, bu sınırsızlık için salınıp duran bir düşünce: Bu hiçlik varoluştan önce gelmemişti, o da ötekiler gibi bir var oluştu ve bir çoğundan sonra ortaya çıkmıştı.
Sayfa 183
Reklam
Bakü’deki Türk Komünist Partisi’nin başında Mustafa Suphi adında, Bolşeviklerin çok tuttuğu bir adam vardı. Ankara’daki Komünist Partisi’nin faaliyeti hakkında pek bir şey hatırlamıyorum. Aralarında yakından tanıdığım bir Hakkı Behiç vardı. Bu aralık, Rus Sefareti de henüz tamamen teşekkül etmiş değildi. Fakat, kendilerine Bolşevik denilen
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
ne kadar az şey vardı üstelik onlar da imkânsız ve hepi topu küçük bir parça yontulmuş... gövdeden kök yok orada ve insan bir ağaçtır gerçekte. |
Sayfa 56
"İşte benim beğenmediğim huylarımdan bir tanesi de budur. Çözemeyeceğimi anladığım bir meseleyle karşı karşıya gelirsem, o meseleyi görmezlikten gelip geçiyorum. Kendimi öyle bir mesele olmadığına inandırıyorum. Ama yine de o mesele ortadan kalkmıyor." [Malcolm X]
Reklam
“Çok okudum, yalnız bütün hayatımı değiştiren kitabı değil başka kitapları da. Okurken ama kırık hayatıma derin bir anlam vermeye, bir teselli aramaya hatta hüznün güzel ve saygıdeğer yanını aramaya kalkışmadım hiç. Çehov’a, o yetenekli, veremli ve alçakgönüllü Rus’a, sevgi ve hayranlıktan başka ne duyabilir insan? Ama boşa gitmiş kırık ve kederli
Sayfa 181 - YKYKitabı okudu
Adalet teyze bizi başkalarından ayırmazdı. Ona göre başkaları diye bir şey yoktu. "Biz insanlar..." derdi, ben o insan hikâyeleri içinde gezen bir Selvi hayal ederdim. Diğerlerinin, başkalarının ya da işte o ötekilerin hikâyelerinde bir kahraman olduğumu düşünür dalardım uykulara. Ahh benim Adalet teyzem, biricik çocukluğum...
Denizler asıldığında ben daha ilkokula gidiyordum. On­lar tıpkı birer Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal ve İnce Memed'di. Ben İnce Memed'i okurken Deniz Gezmiş canlanır­dı gözümde, ki yanlış; İnce Memed, Deniz Gezmiş gibi uzun boylu, etkileyici biri değildi ama imgelemimde öyle kalmış işte. Sadece benim değil, eminim o dönem birçok gencin ka­fasındaki İnce Memed, Deniz'di, Mahir'di ya da öteki devrim­cilerdi.
"Emin misin? Çünkü içini kendi aletime saklıyo- rum. Kendimi tutmam zor olacak, ama yapabilirim. Peki ya sen?" diye sordu bacaklarının arasına ateşli ve ıslak bir öpücük kondurarak. Julia inleyerek ileri geri hareket etmeye başladı. "Evet, dilin muhteşem şeyler yapıyor bana." "Benim yöntemimle yapmalısın Julia."
Sayfa 39
Reklam
Artık insanlara bakıp şöyle demekteyim. Bu iyi adamdır,şu kötü. İster Bulgar olsun, İster Rum olsun, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. Ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! Hepsine acıyorum işte...Boş versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek... Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be...Hepimiz kurtların yiyeceği etiz...
Babam öldüğünde cüzdanından katlanmış bir gazete kupürü çıkmıştı. Olimpos’taki Yanartaş’ın fotoğrafıydı, altında da kısaca bölge hakkında bilgi. Gitmek istemiş de gidememiş, canım benim. Sonrasında oraya defalarca gittim ben. Ateşin karşısına oturup saatlerce izledim. Tam bu noktada, “İşte o anda anladım ki” gibi beylik bir ifade tonuna geçip bu hikâyeden çıkarılacak dersi anlatmaya başlamam gerekir belki. Yok ama, ders mers yok, hayat böyle bir yer değil. İnsan istiyor ki, her şey birbiriyle bağlantılı olsun, işaretleri takip ederek bir sonuca ulaşılsın ve o anda bir aydınlanma yaşansın. Ama olmuyor. Babalar ölüyor, ceplerinden yanan taşların fotoğrafı çıkıyor, sen o taşların yanlarına gidip oturuyorsun, saatlerce bakıyorsun, bakıyorsun ve hiçbir şey anlamıyorsun.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
Tütsü 'yü sevmek
Anlayamamıştım. Açıklaması için, - Nasıl yani? diye sordum. - Bir insanın yaşamakta olduğunu salt kendisinin bilmesi yetmez; insan tek başına değil ki... Bir insanın bu dünyada var olduğunu, yaşadığını başka insanların da bilmesi gerekir ve bunu nice çok insan bilirse o insan o denli daha çok vardır. Herkesin var olma nedeni başka başka; benimki Tülsü'yü sevmek. Ben Tülsü'yü severek, sevdiğimi de herkese duyurarak var olabiliyorum bu dün yada. - Nasıl yapıyorsunuz bunu? - Herkese anlatarak işte. Örneğin bu gece size anlattım. şimdi siz biliyorsunuz ki, ben Tülsü'yü seviyorum. Bu yüzden de ben sizin için artık varım, benim yaşamakta olduğumu biliyorsunuz.
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Biliyor musunuz, ben çocukken yetişkin olan hiç kimse şimdi hayatta değil. Bu durumda ben de, bir çocuk olarak, ölüyüm. Yakında bir gün, belki kırk yıl sonra, beni tanımış olan hiç kimse sağ kalmayacak. İşte o zaman gerçekten ölmüş olacağım - hiç kimsenin belleğinde varolmadığım zaman. Çok yaşlı bir insanın, bir kişiyi ya da bir grup insanı tanımış son yaşayan birey oluşu üzerinde epey düşündüm. O yaşlı insan öldüğü zaman bütün grup da ölür, yaşayan belleklerden silinir. Benim için o insanın kim olacağını merak ediyorum. Kimin ölümü beni gerçekten öldürecek?--
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.