Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kabadayı Mart Eden ve denizci Mart Eden hakikiydi, kendisiydi. Ama ünlü yazar Martin Eden diye biri yoktu! Ünlü yazar Martin Eden, sürü zihniyetinin içinden yükselmiş ve yine aynı sürü zihniyeti tarafından kabadayı ve denizci Mart Eden’ın cismani varlığına dahil edilmiş bir hayalden öte bir şey değildi. Onu kandıramayacaktı bu hayal. Güruhun tapındığı ve kurban olarak yemekler sunduğu güneş tanrısı değildi o. İyi biliyordu. Dergilerde hakkında yazılanları okuyor, o yazılardaki kendi tasviri üzerine düşünüyor, düşünüyor; sonunda kendi kimliğiyle o yazılanları bağdaştıramaz hale geliyordu. Hayatını yaşayan, heyecanlar duyan, aşkı tadandı o; kalenderdi, hayatın hafifliklerini tebessümle karşılayandı; gemilerin üst güvertesinde görev yapan, ayak basılmamış topraklarda dolaşan, kavgayla geçen eski günlerde çetesini yönetendi. Halk kütüphanesindeki binlerce kitabı ilk gördüğünde ağzı açık kalan ama sonrasında kitapların içinde yolunu bulmayı öğrenip onların efendisi olandı; geceleri yağ yakarak çalışan, mahmuzunu ayarlayıp yatan ve kitaplarını kendi başına yazandı. Kesin olan bir şey vardı: Bütün sürünün doyurmaya kararlı olduğu devasa iştah ona ait değildi.
Sayfa 450 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
" Tanrı biliyor ya, gözyaşlarımızdan utanmamıza hiç gerek yoktur; gözyaşları, katılaşmış yüreklerimizi kaplayan kirin pasın üzerine yağan bir yağmurdur. Ağladıktan sonra daha iyi bir insana dönüşmüştüm."
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
Ali Fuad Paşa’nın babası İsmail Fazıl Paşa’yla çok dosttuk. Bana canlı bir tarih gibi gelirdi. Fakat Ali Fuad Paşa’yı tanımıyordum. Ali Fuad Paşa bu mevkii kabul ettikten bir hafta sonra, Moskova elçiliğine beraberinde gidecek adamları seçme işini kendisine havale etmişlerdi. Bir gün bizim eve gelerek benimle uzun konuşmaya başladı. Rus ihtilâlinin göründüğünden daha derin bir manâsı olduğunu, bizim bunu yalnız Rus ajanlarından dinlediğimizi veyahut da Marx’ın nazariyelerinden öğrendiğimizi söylüyordu. Bundan dolayı, emniyete değer, kafası olgun bir insanın Moskova’ya gönderilmesi gerektiğini söylüyordu. Ali Fuad fevkalâde bir kumandandı. Başka meziyetleri de olduğu için, onun seçilmesini doğru buldum. Her hâlde, Şark ve Garp mefkûrelerinin hususiyetlerini anlamıştı. Ben, o günlerde, Karargâh’taki işlerim, hayvanlarla köylüler arasında kaldığım için dünya ile ilgim âdeta kesilmiş gibiydi.Ali Fuad Paşa, benim kendileriyle birlikte Rusya’ya gitmemi teklif ve rica etti. Aynı zamanda, bana orada çok iyi bakılacağımı da söylüyordu. Bu teklifler üzerine iki gün düşünmek için müsaade istedim. İki gün sonra gidemeyeceğimi söyledim. Miralay İsmet’in Karargâh’tan ayrılması herkesin üzerinde fena tesir yaptı. Bilhassa yemeklerde onu çok arıyorduk. Çünkü konuşması, tavır ve hareketiyle, hatta bilgisiyle akşam yemeklerine hayat veriyordu.
Şunu İyi Bilin ki!...
Tüm tağutları inkar etmek, kelime-i şehadetin ilk yarısına teslim olmuş herkesin üzerine vaciptir. Yine bunun açıkça ifade edilmesi ve ortaya konması da en önemli vacipler arasındadır.
Sayfa 28 - Beyaz Minare Kitap
Dr. Adnan Bütün kabine toplantılarında bulunmaya mecbur oluyor, bundan başka da Mustafa Kemal Paşa’nın çağırdığı hususî toplantılara gidiyordu. Bu günlerde, nadiren gece yarısından önce gelir, bazan da sabahın beşlerine kadar dışarıda kalırdı. Mustafa Kemal Paşa’nın anormal denilecek bir enerjisi olduğu için, sabahleyin uyurdu. Fakat, Dr. Adnan
Hakim'in Müstedrek'inde rivayet edip sahih dediği ve Zehebi'nin de buna katıldığı şu rivayete bakınız: "Esleme Ebu Arman anlatıyor: Kostantiniyye'de savaşırken (İstanbul'un muhasarası esnasında) muhacirlerden biri kendini tek başına düşmanın içine attı ve yakılarak öldürüldü. Bunun üzerine bazıları dedi ki: "Kendi eliyle kendini tehlikeye attı." Ebu Eyyub el-Ensari de bizimle birlikte savaşıyordu. İnsanların böyle konuşmalarını duyunca dedi ki: "Ey insanlar, biz bu ayetin manasını en iyi bilenleriz. Bu ayet bizim hakkımızda indi. Biz Allah Resulüne arkadaşlık yaptık. Onunla birlikte birçok savaşa katıldık. Ona yardım ettik. Ne zaman ki İslâm muzaffer oldu ve her tarafa yayıldı, biz de Ensar olarak bir araya toplandık ve sevinerek şöyle dedik: 'Allah bizi Resulullah'a sahabî kılmakla şereflendirdi. Çok şükür İslâm muzaffer oldu ve Müslümanlar çoğaldı. Malımızdan ve evlatlarımızdan bu yolda uzak kalmıştık. Savaşlar da bitti. Öyleyse ailemizin ve evlatlarımızın yanlarına dönüp bağımızla bahçemizle meşgul olalım, artık İslâm'ın bize ihtiyacı kalmadı.' Derken “Allah yolunda infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın..." ayeti nazil oldu. (Hakim, Müstedrek) İşte buradaki tehlike cihadı terk ederek aile ve mallarla meşgul olmaktır.
Reklam
Bence Emily Brontë'nin manzum oyunlar yazması gerekirdi; yaratıcı dürtüleri tükendiğinde, George Eliot'ın engin zihni tarih ya da biyografi üzerine akıp, oralarda yoğunlaşmalıydı. Buna rağmen, ikisi de roman yazdılar. Üstelik, diye düşündüm, Aşk ve Gurur'u raftan alarak, biraz daha da ileri gidip iyi romanlar yazdıklarını bile
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki..
Güneş üzgün üzgün yükseldi; iyi yetenekleri ve iyi duyguları olan, ama onları yönlendirmekten âciz, kendi mutluluğunu sağlayamayan, hatta kendine dahi yardım edemeyen, üzerindeki afetin farkında olan ve onun kendisini yiyip bitirmesine göz yuman bir adamın manzarasından daha acı bir görüntünün üzerine doğamazdı.
Sayfa 167Kitabı okudu
Gerçekten insan en iyi dostunun sefil olduğunu görmekten hoşlanır; dostluğun çoğu da sefillik üzerine bina edilir; bu da tüm akıllı insanların bildiği çok eski bir gerçektir.
Reklam
Sosyolojik Tahayyül başlıklı metin
Toplumsal davranışı anlama çabasında, sosyologlar özgün bir eleştirel düşünme biçimine başvururlar. Önde gelen sosyologlardan C. Wright Mills, bu çeşit düşünmeyi sosyolojik tahayyül olarak tanımladı-birey ve toplum arasında geçmişte ve günümüzde var olan ilişki hakkındaki farkındalık. Bu farkındalık, hepimizin (sadece sosyologların değil)
Sayfa 5 - Palme Yayıncılık
Sülük Üzerine Notlar
Sülük insanlığın iyi yanları ile beslenir; iyi etin kokusunu alır.
Sayfa 81 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
16. yüzyılın en mühim karşılaşmalarından biri
1506’da, Sultan Bayezid’in bu sefer Michelangelo’yu İstanbul’a davet ettiği ve Haliç üzerine bir köprü yapılmasını istediği rivayet edilmektedir. …Roma’daki hayatından hiç memnun olmayan ve Floransa’ya kaçan Michelangelo, Galata’daki Fransisken cemaatinin başrahibi üzerinden gelen daveti hayırhaklıkla değerlendirir ve İstanbul’a giderek Sultan’ın hizmetine girmeye karar verir. Hatta kendisine zulmeden Papaya karşı kaleme aldığı eserini, “Türkiye’den yazan Michelangelo’nuz” imzasıyla bitirir. Büyük ressam ve heykeltraşın İstanbul’a gitmeyi kafaya koyduğunu duyan Floransa sancaktarı Soderini, “Türk için yaşayacağına, Papanın yanında öl, daha iyi!” diyerek onu kalmaya ikna eder. Dahası, işi sağlama almak için sanatçıyı Floransa Senyörlüğü’nün resmi Roma elçisi olarak atar. Böylece Leonardo da Vinci’den sonra Rönesans devriminin ikinci büyük ismi Michelangelo da İstanbul’a gitme şansını yakalayamamış ve belki de İslâm-Batı tarihinin en ilginç olabilecek karşılaşmalarından biri gerçekleşememiştir. Zira Michelangelo İstanbul’a gitseydi, kendinden on dört yaş küçük olan Mimar Sinan ile (1489-1588) karşılaşacak ve aralarında muhtemelen 16. yüzyılın en mühim karşılaşmalarından biri vuku bulacaktı.
Sayfa 250Kitabı okudu
Operasyon etkinliği (OE) benzer faaliyetleri rakiplerden daha iyi yürütebilmek demektir. Operasyon etkinliği, verimliliği kapsar ama onunla sınırlı değildir. Bir şirketin, örneğin ürünlerdeki kusurları azaltarak ya da daha iyi ürünleri daha hızlı geliştirerek, girdilerinden daha iyi faydalanmasını sağlayan bir dizi uygulamayı içerir. Tam tersine, stratejik konumlanma rakiplerden farklı faaliyetler yürütmek ya da benzer faaliyetleri farklı yollardan yürütmek anlamına gelir.
İyi bir okur yalnızdır. Çünkü malayani konuşmalar onu bunaltır. O hayat ve kainat üzerine düşünmeye alışmıştır artık. İnsanlarla ilişkilerinde seçicidir. Arkadaş bulması arkadaş olması zorlaşmıştır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.