Bir Latife olarak ifade edeyim. Müslüman bir ailede kadın hiçbir iş yapmaya mecbur değildir. Evin bütün vazifesini görmek, evin kazancınız temin etmek erkeğin vazifesidir.
Müslümanlıkta kadına kendi yaratılışına uygun görevleri yapmak tavsiye edilmiştir. O bundan fazlasını yaparsa bu onun ahirette mükafatını göreceği bir ilave çalışma ve lütuf olarak kabul edilmiştir. İslam'da kadının, ne Doğu'da ne de Batı'da erişemeyeceği çok büyük bir yeri vardır.
~√~
Çok değişik, karmaşık bir mahluk çıkıyor ortaya. Hayal gücünde çok önemli bir yere sahip ;ama hakikatte tamamen önemsiz. Şiir sanatını baştan sona kadar istila etmiş ;her yerde var, ama tarihte yeri yok. Kurmacalarda kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmediyordu; gerçekte ise anne babasının zorla parmağına yüzük geçirdiği, herhangi bir delikanlının kölesi. Edebiyatta en ilham verici kelimelerin, en yoğun düşüncelerin bazıları kadının dudaklarından dökülürdü ;gerçek hayatta ise kadın, zar zor okurdu, güçlükle hecelerdi ve kocasının malıydı.
Nûr Sûresi / 31.Ayet
31. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama istekle bakmaktan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Ziynetlerini/ziynet sayılan yerlerini meydana çıkarmasınlar/göstermesinler. Ancak (kendiliğinden) görünen (el, yüz) bu emrin dışındadır. Başörtülerini, yakalarının üstüne kadar (boyunlarını örtecek şekilde)
Yüzü ışığa dönük bir süre bardağa baktı. Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı. Bardağı ağzına götürürken gözlerini kapadı; durgun, bayat çayın kokusunu duydu; kadının dudaklarının izi sandığı yeri öptü.
Erkek egemen düzende, feodalin toplumunda, kadının öyle bir yeri vardı ki ortalıkta, olup bitenler erkeklerin hatalarından ötürü olsa bile, yine kadın çıkıp özür diliyordu sonuçta.
Türkiyeli kadının mânâ ve maddesi çağlarüstü mutlak fikirden koparıldığımızdan beri zalim batıcı düzen tarafından insafsızca sömürülmektedir. Değeri kalmamıştır artık Türkiye'de kadının... Çünkü batıcı düzen kadına bir mal gözüyle bakmakta ve onu her gün biraz daha kadınlığından uzaklaştırmaktadır.
Köledir kadın on yıllardan beri Türkiye'de...
Genelevlerde kadın tüccarlarının kölesi, bar, pavyon ve gazinolarda eğlence yeri(!) kral(!)larının kölesi, fabrika ve mağazalarda 800 lira maaşla patronların kölesi, kıyafetiyle modanın kölesi, 19 Mayıs bayramlarında esir pazarlarına çevrilen stadyumlarda şehvetli bakışların kölesi, okullarda zalim eğitim düzeninin kölesi, köle... köle... köle... Allah'tan gayri herkes ve herşeyin kölesi..."
Sayfa 119 - "Elif Betül, "Kadınlar Üzerindeki Zulme Son", Gölge Dergisi 5 (1976)Kitabı okudu
Nasıl da öğretmişler bize aşkın fedakarlık olduğunu, erkeğin şiddetle, baskıyla, kadının ise sessiz ve sitemsiz sevmesinin, yeri gelince kenara çekilmesinin doğal olduğunu...
Zengin ya da fakir, akıllı veya aptal
Olman hiç farketmez
Bu köhne dünyada bir kadının yeri
Bir erkeğin parmak ucundadır.
Kadın olarak doğmuşsan
Kaderinde incinmek vardır.
Çiğnenmek için,yalan söylenmek için
Aldatılmak için
Ve pislik muamelesi görmek için
Yaratılmışsındır.
~~~~~~~~~~
youtu.be/xXMap-Vyo2w
Mary Wollstonecraft
‘Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi’ piyasaya sürüldüğünde başarılı oldu; ancak Wollstonecraft’ın popülaritesi uzun sürmedi. 1797 yılında öldüğünde, kocası William Godwin, Wollstonecraft’ın fırtınalı aşk hayatını ve intihar girişimlerini ayrıntılarıyla anlattığı ‘Kadın Haklarının Gerekçelendirilmedi Kitabının Yazarının Anıları’ adlı bir eser yayımladı. Niyeti sevdiği kadının hatırasını ve itibarını korumaktı; ancak tam aksine, kitabın ve Mary Wollstonecraft’ın toplumdaki yeri lekelendi. Mary, etkisi sadece saygın kadınlara zarar verebilecek ahlaksız bir yaratık olarak gösterildi ve eğitimciler on yıllarca, Wollstonecraft’ın maruz kaldığı düzeyde hakaret görme korkusuyla onun çalışmalarından uzak durmaya çalıştılar.